KÜRT MESELESİNİ ele alırken bin türlü ahkâm kesebilirsiniz. Kendinizce bir mantık örgüsü içinde meseleyi halletmek için türlü çare ve çözümler de teklif edebilirsiniz. Lâkin…
Lâkin, barış için hangi merci yahut kişiye olursa olsun, “dağa seslenin” diyemezsiniz! “Hayır derim, hattâ asıl çözüm buradan başlar” gibi bir ısrarınız olursa, bütün o teklif ettiğiniz çare ve çözüm önerileriniz hakkında akıl ve iz’ân sahiplerinin tamamı sizi “gafletle” itham eder…
Neden? Gayet basit nedeni…
«DAĞ» dediğiniz, PKK’nın üs tutmasıdır. Fakat bu üs, artık herkese áşikârdır ki, bağımsız bir üs yahut karargah (askerî tâbirle komuta merkezi) değildir.
Hattâ TSK’nin teröre göz açtırmayan amansız mücadelesi sonunda mekân değiştirmiş, Sincar olmuştur. Yàni «DAĞ» artık Sincar (Sengal)’dır.
Değişmeyen ise «DAĞ»ın yapısı ve bağlantılarıdır.
«DAĞ» Kandil iken de, Sincar olduktan sonra da aynı mihrakların denetim ve buyruğu altında bir yapı. Bu üs, asla ve kat’a bağımsız bir «Kürt Örgütü Karargahı» değildir.
Eğer gerçekten bağımsız ve samimi olarak Kürt halkının menfaati için çalışan bir merkez olaydı Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile kimsenin seslenmesine gerek kalmadan çoktan barış yapmış olurdu.
Oysa bu «DAĞ» dün olduğu gibi bugün de başta ABD olmak üzere İsrail terör devleti ve kısmen de Rusya kontrolünde bir merkezdir. Vazifesi de Allah korusun Türkiye Devleti yok olmadan bitmeyecektir.
Yazıp çizen, okuyup araştıran bir insanın bu yalın ve áşikâr gerçekten habersiz olması mümkün müdür?
O hâlde acaba (diyorum) iktidara karşı (o tâbiri kullanmak istemiyorum), eski bir acıyla mı böyle saçmalıklar kaleme alınıyor?
Eğer böyle ise, Hakkı teslim etmediğiniz, Allah’tan korkup yalandan vazgeçmediğiniz, ülke ve devletiniz için hainlik etmiş olacağınız için Müslüman kimliğiniz ciddî tehlike altındadır, tövbe ve istiğfar gerekir.
Şimdi böyle dedik diye kimse bizi bazı yalakalarla bizi aynı kefeye koyup, “Ramazan Ercan Bitikçioğlu isimli yazar, iktidara muhâlefet tövbe gerektirir dedi” zevzekliği etmesin…
Zira evvelen tövbe (nedameti arz) yalnız Allah’adır. Saniyen (ikinci olarak) tevbenin lüzumu; (tekraren arz edeyim) İslâm diyarı Türkiye’ye karşı vahim bir yanlış yapıldığı içindir, iktidara karşı değil!..
Kürtler ve sair Türkiye halkları Türkiye potasında akrabalıklar kurarak karışıp kaynaşmış etnisiteler olarak İslâm hamuru ile millet olmuşlardır.
Ve bu millet oluşun tarihi 1923 yahut 1299 yılından buyana değil, tá Selahaddin Eyyûbi ve hattâ Türklerin İslâm ile şereflenme zamanlarına dayanır. Binaen’aleyh Kürt ve Türklerin ve sair akvam-ı İslâm’ın kardeşliği kavidir, kadimdir, kolayca tebahür ettirilemez.
«DAĞ»daki de, onu yöneten Atlantik ötesindeki de iyi bilsin ki, bu millet İslâm milletidir ve şu anda başında bir halifesi yoksa da pek yakında bunu da halledip dünyanın en büyük süper gücü olacaktır.
Lâ galibe illallah… Allah’tan başka galip olan, olacak olan yoktur. Allah kendi yolundaki milletleri her daim nusretiyle muzaffer eyler.
Gayret bizden, tevfik ve hidayet Allah’tandır. 29 Ocak 2021
YORUMLAR