Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

Devlet yönetmek, ata binebilmek…

Devleti yönetmeye talip anamuhâlefet partisi, yıkıcı muhâlefet yapıyor. Erdoğan gitsin de ko devlet batsın mantığı (!) ya da mantıksızlığı hem ülke hem millet için hayırsız elbette.

Bu zihniyeti ifşa, iktidar yandaşlığı değil, büyük tehlikeyi anlatmaktır. Allah korusun “devlet batarsa ne olur?” diye sormalıyız bunlara. Tabiî ki bir cevapları olmayacaktır o hâlde biz anlatalım neler olacağını…

Bu mevzuyu yazmaya karar verdiğimde; dünkü yazımda “başka bir zaman” diyerek anlatmayı vád’ettiğim, Karacadağ’daki “ata binme” maceram aklıma düştü. Konuyu izaha o hikâyemle başlayacağım:

“At binenin Kılıç kuşananın” demiş atalarımız. Kültür taşlarımızdan biri bu.

1987 Genel Seçimleri için Diyarbakır’ı ilçe ilçe dolaşırken.Karacadağ’daki uzaktan akrabalarımı ziyaret etmeyi de planlamıştım. Eski bir yerli araba ile Mardinkapı’dan çıkıp, Karacadağ’ın (o zamanlar hayli bozuk, bazı kısımlarını geçmek gerçekten cesaret isteyen) toprak yollarına revan olduk.

Neyse bir sürü maceradan sonra köye vardık. Epey bir muhabbet ettik, hasret giderdik. Keçi kılından yapılma, yaylaya çıkıldığında kullanılan devasa çadırda haremlik – selâmlık yemekleri yedik, çayları içtik ve çevreyi dolaşmaya çıktık.

On onbeş yaşlarında bir delikanlı muhabbetimize dahil oldu. Emekli subay olduğumu öğrendiği için olsa gerek bana yekten “at getireyim binersen?” diye sordu. “Ben ata binmeyi bilmiyorum” deyince de kaşlarını çatıp, “ma sen nasıl subaysan, heç öyle olur?” dedi.

Bu sefer büyükleri ona pilot olduğumu, uçak kullandığımı (yàni bu zor işi yapmış biri olduğumu) söyledilerse de kâr etmedi. Çocuk birden gözden kayboldu, az sonra da bir arap atına binmiş olarak yanımıza geldi.

Bahane bulacağım ya, “bu atın eğeri nerede?” dedim. “ma görmisen?” dedi. Meğer normal şartlarda eğer altı pelüş olarak kullanılan türden kalınca bir  kilimi kasdediyormuş. Neyse ki diğer koşumlar vardı. Ve bu indi sonra bana işaret etti, “haydi bin saa öğretirem” dedi.

Bizimkiler yine itiraz ettilerse de iş artık vazgeçilemeyecek raddeye gelmişti. “Ya Allah” diyerek yardımla ata bindim. Delikanlı yanıma yaklaşıp, “bah” dedi, “gemi iyi tut, heç bırakma, sağdakini çekisen at sağa, soldakini çekisen sola döni. İkisini birden çek hama duri…”

“Kolaymış be” dedim ama içimde büyük bir korku vardı. Arap atı yerinde dururken bile kıpır kıpırdı. Otomobil koltuğunda oturmaya benmemiyordu iş. Derken çocuk “hayda” diyerek atın gemlerinden de tutmak suretiyle beni yola çıkardı. (Sonra bu ona dedesinin bastonu ile kafasına vurularak ödettirilecekti)

Delikanlı çocuk benimle on onbeş metre geldi ve atı serbest bıraktı. Arap atı dedik ya, hayvan çok canlı. Ben de acimiden de kötüyüm başladı koşmaya. Üstelik yol yokuş aşağı ve civar kayalarla doluydu.

Tamam dedim. Buraya kadarmış. Şimdi düşecek ve kafamı kayalara çarpıp öleceğim. Fakat hani derler ya halis atlar binicisini hissedip onu kolay kolay düşürmezmiş diye. Hakikaten de öyle oldu. Hayvan ben ayılıp gemini çekene kadar birkaç yüz metre koştu ama beni düşürmedi.

Neyse ki, gemleri çekince de durdu. Sonra sol gemi çektim döndü ve serbest bırakınca da yürüdü, rahvan bir tempo ile eski yerime getirdi. Artık muzaffer bir komutan edasıyla gemlerin ikisini de iyice çekip “bakın atı nasıl durdurdum” havasına girecektim ki şaha kalktı, tutmasalar bu kez gerçekten de düşecektim.

Macera böyle… Gelelim kıssadan (maceradan, hikâyeden) hisseye. At biniciliğine malûm seyislik denilir. Ve siyaset de bu seyislikten geliyor. Devleti yönetmek atı yönetmeye benzetilmiştir yàni.

CB Erdoğan rakibi anamuhâlefet partisi başkanı Kemal Kılıçdaroğlu için, “üç koyun verseniz geri getiremez” diyor, çobanlık mesleğinin (Peygamberimiz de çobanlık yapmıştı, büyük bir tecrübedir bu) siyaset yapacaklar için ehemmiyetini de belirtiyor ya, “ata bile binemez” de diyebilirdi. Lâkin gel gör ki, (2003’te Bayrampaşa’da bindiği) attan herkesin gözü önünde düştüğü için belki, böyle diyemiyor..

Gerçi o hadisenin de bir sûikast bir komplo olduğu çıktı ortaya. Meğer ata ilaç vermiş FETÖ elemanları. Gaye Erdoğan’ı attan düşürüp öldürmekmiş. 2020’de yargılananlardan “Zaman” kod adlı kişi itiraf etmişti.

Neyse gelelim devletin batması meselesine. Anamuhâlefet öyle tehlikeli bir yol haritasına sahip olamaz, inşá’allah siyasî bir iftiradır, zira muhafazallah,

1) Devlet batarsa, ülke yabancılar (harici güçler, devletler) tarafından yönetilir, ortada ne iktidar ne anamuhâlefet kalır. 2) Devlet batarsa memur ve emeklilerin maaşı ödenemez, herkes aç kalır ve birbirini yer. iç savaş sonunda bu cennet vatan elden gider. 3) Düşmanla mücadele edecek milisler kurulamaz, kolayca esir oluruz gâvura.

Hálâ “devlet batsın ko Erdoğan gitsin” diyebilir misiniz? Eğer hakikaten kafanızdaki iktidara yürüme planı buysa, Allah sizi bir daha yeryüzüne çıkamayacak şekilde batırsın, soyunuzu kurutsun. 20.04.2022

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER