Marksist kızıl sistem çöktükten ve hürriyet geldikten sonra Türkiye’den bazı kişi ve gruplar Balkan ülkelerine giderek oralarda dinî hizmet ve faaliyetler yapmaya başlamışlardı.
Bu ülkelerden birinin resmî makamları Türkiyeli Müslüman hocalara müracaat ederek, “Hapishanelerimizde Müslümanlar bulunmaktadır, onlara moral eğitimi verebilir, vaaz u nasihat edebilir misiniz?” diye sormuş, onlar da bu hizmeti memnuniyetle kabul etmişlerdi.
Hapishanelere gidilmiş, Müslüman mahkûmlarla görüşülmüş, birlikte namaz kılınmıştı. Ne güzel değil mi?
Güzel de, Türkiye’deki bazı kişiler ve makamlar bunu duymuşlar ve hayli tedirgin olmuşlardı. O Balkan ülkesi makamlarına müracaatla, “Bu faaliyeti yapan hocalar Türk vatandaşıdır. Bu gibi çalışmalar bizim kanunlarımıza aykırıdır, önlenmesini istiyoruz” demişler, baskı yapmışlar ve bu hayırlı faaliyeti durdurmuşlardı.
Olacak şey değil ama maalesef olmuştu. Bahsettiğim hadiseyi merhum üstâd Mehmed Şevket Eygi’den okumuştum. 1990’lı yıllarda vuku bulmuş…
Görüldüğü gibi bu dinsiz ve densiz gürûh, birtakım Türk vatandaşlarının başka bir ülkenin tebaası Türklere ve/veya Müslümanlara dinî hizmet götürmesinden bile rahatsız oluyorlardı.
− O rahatsız olanları biraz daha tanıtsanız?
− Onlar, o gün bugündür bu milletin, ülkenin, devletimizin başına tebelleş ve belâ olmuş gizli çeteler, komitalar, Atatürkçülük maskeli Yahudiler ve agresif dinsizlerdir.
− O hâlde ilk yapılacak şey, Devleti, milleti, ülkeyi bunların tasallutundan kurtarmak?
− Evvelâ şu soruyu cevaplamak gerekir:
Türkiye Müslümanları bu hale nasıl düştü?
Müslümanlara hálâ bile, çoğu yerde düşman gibi bakıyorlar, ezici çoğunluğu teşkil etmelerine rağmen kendi vatanlarında sömürge yerlisi, ikinci sınıf vatandaş, parya (ABD’deki zenciler gibi) gibi muamele görebiliyorlar.
Zira Müslümanlarda gerekli cesaret ve vasıflar yoktu, el’ân da yok!. Müslümanlar son iktidar zamanında hayli palazlandı, zenginleştiler ama, biraz biti kanlanan, köşe olan, iş tutan (sözde) Müslümanlar, haram servetlerine dokunmasınlar diye Kemalistlere, Atatürkçü çağdaş kesime tam entegre, yàni onların tıpkısı oldular.
Geçen Cuma, namaz için camiye girerken ezanı dışarıda bekleyen bazı yaşlı başlı, kerli ferli Müslümanların tartışır gibi yüksek sesle konuştuklarına şahid oldum.
Neyi tartışıyorlardı? Anlatsam lâ’net edersiniz.
Şu kadarını söyleyim, konuştuklarında Allah için hiçbir şey yoktu. Lagaluga, edebsizce gevezelik zevzeklik… Zavallı talihsiz ülkemde böyle nice me….. meşrep Müslüman türettiler.
İslâm âleminin bir üyesi miyiz, yoksa kocaman bir zındıkistan mı olduk? Camilerden beş vakit yükselen, dinin temelini haykıran ezanlar da olmasa bu suali bile düşüneceğim.
Şimdi sen bu ülkenin ve bu ümmetin düşmanı olsan hakiki Müslümanları ezmek için tam fırsat demez misin?
* * *
Sigara sağlığa zararlı. Tamam el hak doğru. Aksini savunmak ilme kılıç çekmek olur. Sigara dinen de tahrimen mekruh (harama yakın, iğrenç zararlı).
Lâkin sigara içen hayli Müslüman Türkiyeli de var.
Deniliyor ki, son zamanlarda bütün markalarda sahte sigara üretimi var. Tütünleri değişik, paketler yüzde yüz aynı, sahtesi ile ayırt etmek, aynı marka sigarayı içip duran tiryakiler haricindeki kişiler için imkânsız.
Bu durumu zirvedekilere CİMER aracılığı ile sorsam eminim ki, “onlar da sigara içmesinler” diyeceklerdir. (Aksini diyeceklerse desinler hemen yayınlayım)
Onlara derim ki, alkollü (sarhoş edici) içkiler tahrimen falan da değil, doğrudan haram ve çok daha zararlı. Üstelik hem bünye sağlığı, hem toplum sağlığı için.
Pekâlâ neden merdiven altı meselâ Rakı üretenler yakalanıyor, büyük cezalar alıyorlar da bu sigara sahtekârlarına operasyon yapılmıyor?
Cevap bekliyoruz. 13.08.2022
YORUMLAR