FETÖ (terör örgütünün) başı, ABD’nin Türkiye’yi ifsad için görevlendirdiği (belki de bugünlerde gebermiş olan) Fetullah pisliğinin «Diyalog-Hoşgörü» kisvesiyle Müslümanları hristiyanların kucağına itme gayreti nihayetinde 15 Temmuz darbe girişimleriyle faş oldu.
Her şerde bir hayır vardır denilir. İşte bu hadise de aynen böyle oldu Türkiye için. Bu darbe girişimi musibetİ bin nasihatten evlâ oldu bize.
Neredeyse kırk senedir bu lâ’net adamların ne mal olduklarını yazdım, anlatmaya çalıştım. Lâkin o günlerde büyü o kadar tesirliydi ki, gözler kör beyinler dumur olmuş, bu konudaki en belirgin, en açık Kur’ân ile sâbit ehl-i kitap gerçeğini aklına getirip Hakka dönen olmuyordu.
Kur’ân-ı Kerîm’in ikinci Sûresi (Baqara) 105’inci âyet-i celîlesinde meâlen:
“Ehl-i Kitabdan olan kâfirler de, (Allaha eş koşan) müşrikler de size Rabbinizden hiç bir hayır indirilmesini istemez(ler), Allah ise rahmetiyle kimi dilerse onu mümtaz kılar. Allah en büyük lûtf-ü inayet saahibidir” diye buyurulmaktadır.
Muhterem okurlarım, dikkat buyurunuz àyet, “Ehl-i Kitabdan olan kâfirler de” diye başlamakta. Yàni “kendilerine kitap verilmiş, Peygamberler, Resûller gönderilmiş olan (fakat onları tahrif edip, Peygamberlerini yalanlayan o haddini aşmış taife) o sapık ehl-i kitap kâfirleri” diyor Cenâb-ı Allah. “İşte onlar var ya onlar, Müslümanlara Allah indinden hiçbir hayır, hiçbir faide indirilsin, Müslümanların yüzü gülsün, müreffeh yaşasın, huzurlu olsunlar istemezler.”
Ehl-i kitap hakikati en açık şekilde budur. Allah en âlimdir. O (c.c) insànoğlu en iyi şekilde anlasın diye Kur’ân’ı Arapça olarak, en hikmetli olan kendi sözüyle nazil etmiştir.
Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), “âlimler kıyamete kadar bu Kur’ân’ı tefsir etmeye doyamayacak” hadîs-i şerîf’iyle Kur’ân’ın büyük bir hazine olduğunu işaret etmişti. Beyinsizler bu hadîs-i şerîf’i de yanlış yorumladılar. Kur’ân’ı kendi heva ve heveslerine göre yorumlayanlar hadîs-i şerîf’i mi saptırmaz?
Bir Hadîs-i şerîf’te, “men fessere’l Kur’âne bi re’yihi fekad kefer” yàni “Kur’ân’ı kendi reyiyle (hevasıyla) tefsir eden kâfir olur” buyurulmuştur. Bir başka hadîs-i şerîf’te ise, “Kim Kur’ân hakkında ilme dayanmadan söz ederse ateşteki yerini hazırlasın” buyurulur. (Tirmizî, Tefsir 1, 2951)
O hâlde Kur’ân’ı tefsir edecek âlimlerin çok büyük, hakka ehliyetli âlimler olmaları şartı var. Tefsir âliminde bulunması gereken ilimlere bir bakacak olursanız ne denli büyük bir ilme sahip olunması gerektiğini anlarsınız.
Ehl-i Sünnet alimleri, Kur’ân’ı Kur’ân’la, Kur’ân’ı Sünnetle ve nihayet başta Eshâb-ı Kirâm (radiyallahu anhüm ecmain) olmak üzere selefin re’yi ile tefsiri esas alıp, en son sırada gerekli ilmî formasyona sâhip kişinin re’yine belli kayıtlarla (şartlarla) cevaz verirler. Yàni Şia’nın yaptığı gibi bu kriterlerden yoksun, kafasına estiği gibi yapılan tefsir ve yorumlar reddedilir, kabul edilemez. Meselâ Hz. Musa (a.s) ile Firavun’u anlatan Kur’ân kıssasında Hz. Musa’yı kalb, Firavun’u nefis olarak yorumlamış, hiçbir naklî delile dayanmadıkları için Cehennemlik olmuşlardır.
Muhterem okurlarım, uzun anlatmamızın sebebi, fitnecilerin sizi basit metodlarla ifsad etmeyeceklerini izah sadedindedir. En ince, en sinsi, en kurnaz metodları kullanıyorlar. “Sen ki en ileri çağın insànısın, sen ki şu kadar akıllısın, neden Kur’ân’ı okuyup tefsir etmeyesin, neden ondan sana lazım olan hükümleri çıkaramayasın” diye fısıldıyor, namaz, oruç, hac, zekât gibi ibadetler kendilerine ağır gelenlerin kulağına. Ve çok insàn maalesef bu dolmaları yutuyor, dinden imandan oluyor.
Bu ülke “tesettür din ve ibadetten değildir” diyen Diyanet İşleri Başkanı mı görmedi, “Kur’ân’a göre namaz üç vakittir” diyen şöhreti kıtalararası ilâhiyatçı mı görmedi kuzum? İş öyle basit değil, ágâh olun.
Allah hepimizi ıslah eylesin, Allah Müslümanları korusun. 06.08.2022
YORUMLAR