Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Muhsin Akıl

Filistin-İsrail Savaşı’na Tarihi, Stratejik, Jeopolitik ve Asimetrik Bakış

İsrail, Ortadoğu’nun tam göbeğine (Filistin toprakları üzerinde) BATI tarafından tam 75 yıl önce yerleştirilen şişirilmiş bir balondur! Batının, İslam dünyasından gelebilecek herhangi bir tehlikeye karşı da yaşam sigortasıdır! Şayet bir gün gelip İsrail balonu patladı işte o zaman yeni/modern Haçlı Seferleri’ni başlatmaktır asıl amaçları. Tam 75 yıl boyunca her türlü siyasi, ekonomik, silah desteği vererek besleyip-büyüttükleri İsrail, aslında İslam dünyasına karşı topyekün bir saldırı başlatmak için bulunmaz bir Hint kumaşıydı! Yeter ki yeri ve zamanı gelsin!..

Ve nihayet yeri ve zamanı geldi. Çünkü İsrail denilen şişirilmiş bu balonu Türkiye patlatmıştı! Türkiye adına Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan aracılığı ile Davos’ta İsrail’e (hem de yüzüne karşı) ve arkasındaki küresel/emperyalist güçlere dünyanın gözü nünde “Van Minüt” çıkışı ile tarihi ve büyük bir ders verilmişti. Batı böylesi bir olayı ilk defa yaşıyordu. İslam dünyası böylesi bir olayla ilk defa karşılaşıyordu. Ayrıca Afrika ülkeleri dahil olmak üzere yıllardır sömürülmüş, ezilmiş, mazlum/mağdur tüm ülkeler ve halkları böylesi bir olaya ilk defa şahit olmuşlardı.

Siyasi yönden 100 yıl öncesine gittiğimiz zaman Siyonizm’in kurucusu, Yahudi Doktrini’ni yazan, antisemitizmin yok edileceğine inanan ve Ortadoğu’da Filistin topraklarında bir Yahudi Devleti’nin kurulması için dünyadaki Yahudilerin Filistin’e göç etmelerini isteyen ve bunu da sonunda gerçekleşmesine sebep olan Thedor Herzl’in düşüncelerinin ötesinde bir büyüme göstererek  bugünkü İsrail’i içine alacak şekilde tüm Filistin topraklarının işgali ile birlikte Türkiye, Suriye, Irak ve İran’dan kopartılacak (Tevrat’ta geçtiği gibi!) Nil’den Fırat’a kadar olan (Arz-ı Mev’ud: Vadedilmiş Topraklar) üzerinde kurulacak olan BÜYÜK İSRAİL hayalinin gerçekleşmesi için Hamas bahanesi ile şu andaki Filistin-İsrail Savaş ı, büyük ve kapsamlı bir şekilde yeniden patlak vermiştir.

İsrail’in içinde bulunduğu coğrafyanın toplumsal, kültürel, ekonomik, siyasi ve askeri durumuna baktığımız tüm edinimlerini/kazançlarını Siyonist ruh yapısına ve küresel/emperyalist güçlerin kendisine vermiş olduğu desteğe borçludur. İsrail şu içinde bulunduğumuz günlerde büyük bir güç zehirlenmesi yaşamaktadır! Şımarıklığı, azgınlığı ve dünyayı tınlamaması da bu yüzdendir. İsrail, şu andaki savaşın sebebini ne kadar dine bağlamış olsa da aslında topraklarını genişletmek için emperyalist bir ruhla eşgüdümlü çalışmaktadır. İsrail’deki ve dünyadaki gerçek Yahudiler bile İsrail’in böylesi bir zihniyetine karşı çıkmaktalar. O yüzden Filistin’de şu anda yapmakta olduğu zulmü protesto etmekteler.

BATININ, tarihte Haçlı Seferleri adıyla din üzerinden İslam dünyasına yönelik başlatmış olduğu ve 9’uncusunun tekerrür ettiği bu savaşın 10’uncusunu başlatmak için Ortadoğu’nun göbeğine ekmiş olduğu İsrail fitnesini taçlandırarak bugünlere getirmiştir! Evet, 10. Haçlı Seferleri’nin müsebbibi bugünkü İsrail olacak! Bu da zaten 3. Dünya Savaşı demektir.

Müslümanların Avrupa’dan (İspanya/Endülüs ve Sicilya/İtalya’dan) atılması ve Kudüs’ün ele geçirilmesi için 9. Yüzyılda başlatılan ilk Haçlı Seferi 15. yüzyılın sonuna kadar devam etmişti. 1071 Malazgirt Zaferi ile Anadolu’nun Türklerin eline geçmişti. Ayrıca Suriye ve Filistin’in Türk hakimiyeti altına girmesi Hristiyan dünyasını ayağa kaldırmıştı. Bizans İmparatoru 1. Aleksios Papa’dan yardım istedi. Papa, Kudüs’ün ele geçirilmesi şartıyla yardımı kabul etmişti. Nihayet Kutsal Savaş olarak tanımlanan Haçlı Seferi’ne karar verilmişti. Fransız, Norman ve Lombarlardan oluşan birçok millet birlik olup bir ordu oluşturdular ve 1097 yılında Konstantinopolis önlerine kadar geldiler.

Papa’dan yardım isteyen Bizans İmparatoru 1. Aleksios amacına ulaşmıştı. Şimdi şart koşma sırası kendisindeydi. Stratejik bir manevra yaparak Antakya’nın kendisine verilmesini şart koştu!  Ancak o zaman Haçlı Ordusu’nun kendi topraklarından geçerek İslam ülkelerine gitmesine izin verebileceğini söylemişti. Oysaki 1. Aleksios’un asıl amacı kaybettiği toprakları Türklerden yeniden geri alabilmekti.

Haçlı Ordusu’nun asıl hedefi Kudüs’ü ele geçirebilmekti. Haçlı Ordusu 1097’de Selçuklu’nun başkenti İznik’i alarak Antakya’dan Kudüs’e geçti. 15 Temmuz 1099 tarihinde Kudüs’ü ele geçiren Haçlı Ordusu Müslümanlar üzerinde büyük bir katliam yaptı. İşte bugünün Haçlı Ordusunun taşeronu ve kuklası olan sözde İsrail devleti,  şu anda Filistin/Gazze halkı üzerinde büyük bir katliam yapmakta… Tarih adeta tekerrür ediyordu. Katliamlar hiç değişmiyordu. Ha dün ha bugün…

Filistin/Kudüs’ün, üç din (İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik) için de kutsal bir şehir olduğunu izah edebilmek için bin yıl öncesine giderek ilk Haçlı Seferi’nde Haçlıların Kudüs’ü nasıl ele geçirdiklerini kısaca izah ederek örnek vermek istedik. Bugün de Filistin topraklarının işgali ile1948 yılında kurulan sözde İsrail devletinin Kudüs’ün tamamını ele geçirebilmek için vermiş olduğu mücadele sonucunda yapmış olduğu katliamlara bir yenisi daha eklendi. Hamas’ın ‘Aksa Tufanı’ saldırısını bahane ederek topyekün harekete geçip Gazze’ye bomba yağdırmasının üzerinden 20 gün geçti… Geçen bu 20 gün içinde İsrail’in tarihte örneği görülmeyecek kadar vahşi katliam yaptığına şahit olduk. İsrail’in yapmış olduğu apaçık soykırımdı. İsrail’in bu zulmüne, vahşetine ve soykırımına yönelik tepkiler kınamaktan ileri gitmiyordu. NATO ve BM bile hiçbir şey yapamıyordu! Böylesi korkunç bir vahşet ve zulüm karşısında İsrail’e DUR diyebilecek bir GÜÇ çıkmamıştı!Tam aksine İsrail’e alkışlayan, İsrail’e destek veren, İsrail’i şımartan bir GÜÇ vardı!.. 

İsrail, Gazze’yi haritadan silmek istiyor. Hamas yok edilinceye kadar bu savaşın süreceğinden bahsediyor. Sadece 20 gün içinde binlerce Filistinliyi öldürdü. Onbinlercesini de yaraladı. Yüzbinlerce ev, işyeri vs. enkaz haline getirildi. Çoluk-çocuk, genç-yaşlı demeden katlediyordu. Sivil, asker demeden dehşet saçıyordu. Ayrıca 1 milyon Filistinli evsiz-barksız kaldı. İsrail, Filistin/Gazze’de bütün dünyanın gözü önünde büyük bir insanlık suçu işliyordu. Okulları, hastaneleri, Pazar yerlerini ve tüm yerleşim alanlarını yerle-bir ediyordu. İsrail’in yaptığı büyük bir insanlık suçu, vahşet ve katliamdı.

İsrail’in zulmü karşısında İslam dünyasından da büyük bir tepki gelmedi. Gösteriler, kınamalar, protestolar vs… Elbet ki Türkiye ve birçok Müslüman ülke İsrail’e savaşa son vermesi için çağrı yapıyordu. Aynı şekilde İsrail’in Filistin halkı üzerinde yapmış olduğu zulme birçok ülke karşı çıkıyor ve İsrail’i vazgeçirtmek için çaba harcamaktaydı. Uluslararası kuruluşlar da bu savaşın durdurulması için olağanüstü bir gayret sarfediyordu.  Fakat İsrail bütün bu uyarılara/ikazlara, tepkilere ve kınamalara kulağını kapamış saldırılarını devam ettiriyordu.

İsrail, canavarlaşan ruh haliyle o kadar büyük bir öfke saçıyordu ki ağzının salyası bütün Ortadoğu’ya sıçramıştı. Hatta Ürdün, Suriye’yi ve İran’ı da hedef almış olacaktı ki tehditlerin arkası kesilmiyordu. Ürdün sınırına yapmış olduğu askeri yığınak ve çatışmalar, Suriye’de Halep ve Şam havaalanlarını bombalaması, Hizbullah bahanesi ile ‘İran’ı haritadan silebilirim’ diyecek kadar tehdit edecek duruma gelmesi çıldırmış olduğunun aleni göstergesiydi. İsrail canavarlaşmış, azmış ve kudurmuştu.

Elbet ki İsrail’i bu denli korkusuzlaştıran, şımartan ve meydan okutturan bir güç vardı arkasında. ABD başta olmak üzere Birleşik Krallık (İngiltere), Almanya, Fransa ve İtalya’da aleni/açık bir şekilde İsrail’in arkasında olduklarını açıklamışlardı. Hatta ABD ve İngiltere İsrail-Filistin Savaşı bahanesiyle Akdeniz’e uçak gemileri göndermişti. Arap ülkeleri ne kadar İsrail’e ateş püskürseler de tedirginlikleri açıklamalarına yansıyordu. Mısır 6 gün savaşlarını hiç unutamamıştı. Ürdün, yılardır İsrail tehditi altındaydı. Suriye zaten kendi içinde paramparça olmuş ve şimdi de İsrail mi diyecekti! Diğer Arap ülkeleri barışçı çözüm yolları önererek İsrail’i kınamaktan başka bir şey yapamıyorlardı. İran’ın yıllardır İsrail’e meydan okuduğun bilmeyen yoktu.  Hizbullah’ı desteklediği için de İsrail ile arasında yıllardır devam eden gerginlik şu an zirve yapmıştı.

Geriye İsrail’e DUR diyebilecek bir tek ülke kalmıştı o da Türkiye’ydi.  Türkiye ne kadar NATO ülkesi olsa da, ne kadar AB üyesi adayı olsa da, ne kadar dünya barışında (Rusya-Ukrayna Savaşı, Gıda/Tahıl Krizi vs.) arabulucu ve çözüm üreten bir ülke olsa da elbet ki İsrail’in Filistin zulmü karşısında da sessiz kalmayacak ve mutlaka bir bir şey yapacaktı! Belki de yapmaya başlamıştır bile!.. Zaten, İsrail zulmü karşısında İslam dünyasının tek umudu Türkiye değil miydi?!

İsrail zulmünü durdurabilmek için Türkiye sessiz ve derinden büyük bir çalışma yapıyordu. Türkiye, bu konuda yoğun bir diplomasi trafiği yürütmekteydi. Cumhurbaşkanlığı, Dışişleri, İstihbarat vs. bütün kurum ve kuruluşları ile birlikte İsrail sorunun çözülmesi ve savaşa son verilebilmesi için yoğun bir diplomasi trafiği içindeydi.  Türkiye, ABD, Avrupa ülkeleri başta olmak üzere bazı Ortadoğu, Asya ve Afrika ülkeleri liderleri dahil olmak üzere tüm uluslararası kuruluşları da içine alabilecek çapta büyük ve kapsamlı görüşmeler yapmaktaydı. Türkiye’nin bu yoğun çalışmasına Rusya ve Çin de destek veriyordu. Çünkü Rusya ve Çin, ABD’den sonra ve ABD’nin karşısında durabilen dünyada iki süper büyük güçtü. Mısır, Pakistan ve diğer Müslüman ülkeler de Türkiye’ye destek veriyordu. Çünkü FİLİSTİN İslam dünyasının kanayan ortak yarasıydı.

Çünkü Filistin/Kudüs Türkiye’nin KIRMIZI ÇİZGİSİYDİ! Bu durum yıllar öncesinden Cumhurbaşkanı Erdoğan vasıtası ile bütün dünyaya ilan edilmişti. Binlerce yıldan bu yana Filistin/Kudüs üzerinde oynanan bütün oyunları bozan Müslüman Türkler olmuştu. Şu andaki oyunu bozacak olan da Müslüman Türkiye olacaktı. Bundan hiç şüphemiz yoktu. Fakat İsrail’e destek veren güçlerin başında ABD ve Avrupa ülkeleri geldiği için bu iş biraz zaman alacaktı! Ama sonunda kazanan Türkiye olacaktı, Müslüman İslam Dünyası olacaktı, Filistin olacaktı. Kazanan dünyadaki tüm sömürülmüş, ezilmiş ve zulme uğramış ülkeler ve milletler olacaktı. Çünkü bu savaş sadece Filistin-İsrail Savaşı değil aleni/açık bir şekilde doğrunun/haklının ve yanlışın/haksızın savaşıydı.  Daha açıkçası Hak ve Batıl savaşıydı.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER