HAK, HUKUK VE ADALETİ ARTIK BENİMSEYELİM

Ara 20, 2025 - 11:36
HAK, HUKUK VE ADALETİ ARTIK BENİMSEYELİM

Sevgili okurlarım,
Ben iki yıldır bu kavramlardan söz ediyor; vatandaşın tam güven duyacağı bir yargı sisteminin gerekliliğini yazıyorum.

Hak, hukuk, adalet, demokrasi ve insan hakları gibi ilkeler; insanın sevme ya da nefret etme kapasitesine, kişisel yakınlıklara, siyasi aidiyetlere veya ideolojik akrabalıklara göre eğilip bükülebilecek kavramlar değildir. Bu ilkelere kişisel duygular karıştığında, kavramlar anlamını ve değerini yitirir. Çünkü “hak”, sahibinin kimliğinden değil, insan oluşundan doğar.

Tam da bu yüzden ilkelere sadakat ve ilkesel duruş çok değerlidir; aynı zamanda oldukça zordur. Ülkemizde ne yazık ki çoğu zaman hamasi söylemler düzeyinde kalsa da “mazluma kimliğine, kişiliğine, inancına, ideolojik mahallesine bakmadan sahip çıkmak” ilkesi tam olarak bu nedenle önemlidir.

Siyasi ve ideolojik hatların sert biçimde keskinleştiği toplumlarda, karşı taraftan birinin hakkını savunmak yalnızca ilkesel bir tutum değildir. Bu, insanı kendi mahallesiyle karşı karşıya getiren, ağır bedelleri olabilen, cesaret isteyen bir davranıştır. Böyle durumlarda mahalle baskısı refleks gibi devreye girer; cevap vermenizi istemedikleri “Sana mı kaldı?” sorusuyla bir karabasan gibi üzerinize çöker. İtirazın içeriği yerine, kimin adına yapıldığı sorgulanır. İşaret edilen hukuksuzluğa ya da sözün doğruluğuna bakılmadan aidiyet tartılır.

Yıllardır yerimizde saymamızın, aynı kısır döngü içinde yeniden ve yeniden sürüklenmemizin temelinde de tam olarak bu anlayış yatıyor: Karşı tarafın uğradığı haksızlıklara gözlerini kapatmak, yalnızca kendi mahallesinin acısına ses vermek; adalet mağduru “bizden” ise itiraz etmek, protesto etmek, sahip çıkmak… Elbette bunun yazılı bir kuralı yok. Fakat mesele tam da bu yüzden daha ağır. Kuşaktan kuşağa miras kalan, öğrenilen ve alışkanlık hâline gelen bu yaklaşımın hakim olması vahimdir. Yazılı bir kural olsaydı iki satırla değiştirilebilirdi; ancak kökleşmiş ve kronikleşmiş bir alışkanlığı dönüştürmek çok daha güçtür.

Cumhurbaşkanı Erdoğan 23 yıl boyunca iktidarda kalmayı başardı. Bu, siyasi iktidarlar içinde aralıksız en uzun süre iktidarda kalan örneklerden biridir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, birçok siyasi lidere nasip olmayan bir güç elde etti.

Ancak AK Partili siyasetçiler, geçmişte yaşadıkları adalet mağduriyetlerinin doğurduğu öfkeyi, adaleti kurmaya ve hukuku tesis etmeye dönüştüremediler. Kimseyi sevmek zorunda değillerdi; buna rağmen herkes için adaleti tesis edebilirlerdi. Maalesef bunu başaramadılar.

Adalette söylemin ve popülizmin ötesine geçilemedi. Adalet, hukuk ve demokrasi; AK Parti iktidarı döneminde, siyasal araç olmanın ötesinde bir anlam kazanamadı.

ŞIRNAK OLAYI

Hak, hukuk, adalet diyoruz ama bazı olaylarda bunları kolayca göz ardı edebiliyoruz.

Irak Bölgesel Yönetimi eski Başkanı Mesud Barzani, bir etkinlik için Şırnak’a geldi. Korumaları resmi üniformalıydı. Kıyamet koptu: “Resmi üniforma ve otomatik silahlarla yabancı bir ülkeye girilemez” denildi. Herkes bilip bilmeden valiyi ve emniyet müdürünü suçladı. Oysa Barzani tarafı açıklama yaptı: “Gerekli izinleri ilgili makamlardan aldık” dedi.

Şimdi soruyorum: Bu durumda valinin ve emniyet müdürünün hak ve hukukunu kim savunacak? İzni veren makamlar niçin suskun? “Vur abalıya” dönemi artık bitmelidir.

DOĞU VE GÜNEYDOĞU’NUN ÖNEMLİ BİR SORUNU: TEDAŞ

Evet, bölgede vatandaşlarımızın TEDAŞ konusunda ciddi şikayetleri var. Çiftçi zor durumda. Eskimiş ve uzun süredir yenilenmeyen elektrik hatlarının sık sık kopması ve gelen fahiş faturalar, hem esnafı hem çiftçiyi canından bezdiriyor.

Bu meseleye yetkililer derhal el koymalıdır. Sorunu yukarıya taşımayan yöneticiler görevden uzaklaştırılmalı; vatandaşı önceleyen, sahadaki problemi çözmeye odaklı yöneticiler görevlendirilmelidir.