Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

İYİ PARTİ GENEL BAŞKAN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU İZMİR’DE BASIN TOPLANTISINDA AÇIKLAMALARDA BULUNDU.

“İZMİR FUARINI BİR BELEDİYE PANAYIRINA DÖNÜŞTÜRMEYE ÇALIŞMAK KİMSENİN HAKKI DA HADDİ DE DEĞİLDİR”

“İZMİR FUARINI BİR BELEDİYE

İZMİR _ İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin İzmir İl Başkanlığında gerçekleştirmiş olduğu basın açıklamasında; 30 Ağustos tartışmalarından İzmir fuarında yaşanan krize, İzmir’in sorunlarından orman yangınlarına kadar birçok konudaki görüşlerini basın mensuplarıyla paylaştı.

1725136801301 scaled

İzmir’in de Türkiye’nin en sorunlu kentlerinden birine dönüştüğünü ifade ederek sözlerine başlayan Dervişoğlu; “Problemlerin çözümüne dair ciddi önermelerin bulunmadığına şahitlik ediyoruz. Dolayısıyla ele alınması icap eden temel sorunların ıskalandığını ya da ertelendiğini buna bağlı olarak da İzmir’de yaşayanların zor günler geçirdiğini gözlemliyoruz” dedi.

“BU COĞRAFYADA ELDE EDİLMİŞ BÜTÜN ZAFERLER TÜRK MİLLETİNİN ZAFERİDİR”

26 Ağustos Malazgir Zaferi ve Büyük Taaruz’un kıyaslanarak kamuoyunda tartışmalara sebep olmasına ilişkin; “Ağustos ayı, Türklerin zafer ayıdır” diyerek konuşmaya başlayan Dervişoğlu, şu ifadeleri kullandı:“Bu ay içerisinde hem Anadolu’yu yurt yapan Malazgirt zaferini hem de Anadolu’nun vatan kalmasını temin eden Büyük Taarruzu ve 30 Ağustos Zaferi’ni farklı bir biçimde ele almamız gerekiyor. Konuyla ilgili yapılan konuşmalar gerçekleştirilen bazı törenlerde tarih şuurundan yoksun bir kısım çevrelerin yarın neye sebep olacağını kestiremedikleri kelamları sarf ettiklerine de şahit oluyoruz. Bu coğrafya 6. yüzyıldan itibaren Türkiye olarak bilinen bir coğrafyadır ve bu coğrafyada elde edilmiş bütün zaferler Türk milletinin zaferidir. 4 önemli savaş sayım size mesela bunlardan bir tanesi. Dandanakan Savaşıdır 1040 yılında gerçekleşmiştir, devlet kurmuştur. O savaş. 1071 Malazgirt savaşı vardır. O savaş vatan kurmuştur. Sakarya savaşı vardır o savaş da vatan kurtarmıştır. Akabinde de Türkiye’nin düşman işgalinden kurtulmasına vesile olmuş peşinde de bir büyük Cumhuriyet inşa edilmişti. Emeği olan başta Sultan Alparslan’ın Anadolu’yu yurt yapan sultan Alparslan’,  Selçuklu devletini kuran Çağrı ve Tuğrul Bey’lere ve onların mirasını yaşatan Gazi Mustafa Kemal’e şükranlarımızı bildirmek, millî sorumluluğumuzdur.”

“GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’Ü BU MİLLETİN GÖNLÜNDEN SÖKÜP ATAMAYACAKLARDIR”

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Cuma Hutbesi’nde Atatürk’ün adını anmamasına ilişkin Dervişoğlu;

“Dün 30 Ağustos zaferini kutlarken, cuma gününe bir tevafuk eseri denk geldi. Cuma hutbelerinde Gazi Mustafa Kemal’in adı yine zikre edilmedi. Milletimiz şahit olsun. Kim ne yaparsa yapsınlar. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü bu milletin gönlünden söküp atamayacaklardır. Ve onlar ne kadar Mustafa Kemal Atatürk’e bir Fatiha’yı çok görseler bile bu aziz millet Cenab-ı hakk’a ne zaman yakarırsa o duanın içinde mutlaka Mustafa Kemal’e rahmet olacaktır. Fatiha olacaktır. Dost düşman da bunu böyle bilmek mecburiyetindedir” dedi.

“DİYANET İŞLERİ BAŞKANI’NI ARKASINDA KİM OLURSA OLSUN İSTİFAYA DAVET EDİYORUM”

 Diyanet İşleri Başkanı’na Atatürk’ün kurduğu bir kurumun başında olduğu daha önce defalarca hatırlatmalarına rağmen hâlâ aynı tavrı sürdürmesine yönelik istifa çağrısında bulunan Dervişoğlu;

“Bütün uyarmalarımıza rağmen. Atatürk’ün kurduğu kurumun başında bulunan zatın. Kendisini iç siyasetin malzemesi yapacak hatalardan uzak durma durması noktasında bütün uyarmalarımıza rağmen Diyanet İşleri Başkanı maalesef ve maateessüf bu olumsuz tavrını sürdürmeye devam ediyor. Atatürk’ün kurduğu kurumun başında bulunan bu zat, eğer Atatürk’e bir Fatiha’yı çok görüyorsa, o koltuğu derhal terk etmek mecburiyetindedir. Burada Diyanet İşleri Başkanı’nı arkasında kim olursa olsun istifaya davet ediyorum.  Bunu da burada İzmir’den dile getiriyorum” dedi.

Bu ülkenin değerlerine ortak bir şekilde sahip çıkmanın mecburiyet olduğunu dile getiren Dervişoğlu; “Mukaddes dinimiz de bizimdir, kimsenin inkisarına bırakmayız. Milli değerlerimiz de bizimdir. Onu da kimsenin kullanım alanına sunmayız. Bu Cumhuriyet de bizimdir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk de bizimdir, türk milletinin ortak değeridir. Bunları siyasetin malzemesine dönüştürmek isteyenlere karşı da mücadelemizi sonuna kadar sürdürürüz” ifadelerini kullandı.

“İZMİR KÖRFEZİNDEKİ BU KOKU, İZMİR HALKININ KADERİ DEĞİLDİR”

 Konuşmasının devamında İzmir’in yaşadığı sorunlara değinmek istediğini ve İzmir’deki en ciddi problemin Körfez’in kokması olduğunu, 25 yıldan beri kenti yönetenlerin bu olumsuzluktan pay çıkarmak yerine hâlâ suçlayacak birilerini aradıklarını dile getiren Dervişoğlı;

“Bu kokunun sebebi bellidir. İzmir’imizde kanalizasyondan arıtmaya giden kirli sular. Arıtma tesislerinde uygun bir biçimde arıtılmıyor. Ve neredeyse %95’i hiç arıtılmadan İzmir Körfezi’ne deşarj edilir. Böyle olunca da otomatik olarak. O sulardaki oksijene zarar veren unsurlar, İzmir körfezinde balıklara bile yaşam alanı bırakmayacak bir oksijensizliğin oluşmasına sebep oluyor. O oksijen oluşmayınca da körfezde kenti rahatsız eden çok kötü bir koku rüzgarla mahallelerimize yayılıyor. Bu problemin çözülebilmesi aslına bakarsanız, arıtma tesislerinin doğru bir biçimde çalıştırılmasından geçiyor. Orada birtakım eksiklikler varsa o eksikliklerin ikmalinden geçiyor. İzmir körfezindeki bu koku, İzmir halkının kaderi değildir, kaderi olmamalıdır ve dolayısıyla bundan başta Büyükşehir Belediye Başkanlığı olmak üzere herkesin üzerine düşen sorumluluğu da üstlenmesi gerekir. Ayrıca tek başına yalnızca Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla ya da çalışmalarıyla bu olumsuzluk ortadan kaldırılmıyor ise burada merkezi hükümetle eş güdüm içerisinde bir faaliyete de ihtiyaç duyulabilir. İzmir halkının şikayetini doğru bir biçimde dile getirmesi ve İzmir’i yönetenlerin de bu sorunu hakkıyla çözmesi lazım”  dedi.

“BÖYLE BİR CİDDİYETSİZLİK OLAMAZ”

 Ancak İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin İzmir körfezindeki olumsuz gidişattan, trafikteki karmaşadan, kentin doğru bir biçimde yönetilmesine dair atılması gereken adımlardan, personel düzeninin gözden geçirilmesinden, yani kendi işinden çok başla işlerle ilgilendiğini dile getirerek İzmir Enternasyonel Fuarı’nda yaşanan krize değinen Dervişoğlu;

“Yaşanan İzmir’imize yakışmayan krizdir. Şimdi ben bu fuara, bu sıradan bir fuar değil çünkü yani sadece İzmir’in fuarı değil, adı üstünde İzmir Enternasyonal Fuarı. Dolayısıyla batı tarafından ya da buraya gelen doğudan batıdan birçok ülke tarafından önemsenen bir organizasyon. Ve 93’üncüsü yapılıyor. Bu geleneksel fuarın programı da bize yaklaşık 3 ay önce gönderildi. 31 Ağustos tarihinde açılış töreninin olacağı ifade edilmişti. Dün almış olduğumuz bir bildirimle bu fuar açılışının 30 Ağustos tarihinde gerçekleşmesi ifade edildi. Ve siyasi konuşmaların da 30 Ağustos’ta yapılması hususuna vurgu yaptılar. Böyle bir ciddiyetsizlik olamaz. Yani tarihi 3 ay önce belirlenmiş bir fuar organizasyonunun son gününde kişilerin talep ve isteklerine bağlı olarak takviminin değiştirilmesi kabul edilebilecek bir durum değildir. Biz bu durumu ciddiyetsizlik olarak değerlendiriyoruz” dedi.

“İZMİR FUARI’NIN AÇILIŞ FOTOĞRAFLARI BİR SİYASİ PARTİNİN SANKİ BİR İLÇE KONGRESİNE DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞTÜR”

Bütün programını İzmir Fuarı’nın açılışı olan 31 Ağustos tarihine göre planladığını belirten Dervişoğlu; “Ama Özgür Özel Bey’in özel programı münasebetiyle 30 Ağustos gününe alındı ve bir resmî tatilin olduğu güne denk getirildi. Özgür Bey Belediye Başkanı’yla ve Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarıyla birlikte fuarın açılışını yaptığı sırada. Vali 30 Ağustos resepsiyonunda bulunuyordu. Yani böyle bir şey olabilir mi? Yani İzmir Fuarını bir belediye panayırına dönüştürmeye çalışmak kimsenin hakkı ve haddi değildir. Fotoğraflara bakınız, dünyayı kucaklamak arzusuyla gerçekleştirdiğimiz İzmir Fuarı’nın açılış fotoğrafları bir siyasi partinin sanki bir ilçe kongresine dönüştürülmüştür. İzmirli olarak bunu kabul etmemiz mümkün değil.” dedi.

“İZMİR HİÇ KİMSENİN OYUNCAĞI DEĞİLDİR”

“Dayatmalara bağlı olarak takvimi değiştirilmiş” olarak betimlediği fuar açılışına katılmayacağını belirten Dervişoğlu;  İYİ Parti Genel Başkanı olarak katılmam mümkün değildir. Kim katılırsa katılsın. Bunu açık ve net olarak buradan ifade ediyorum. Fuara ve fuarın anlam ve önemine sekte getirmemek düşürmemek için de çok fazla laf sarf etmek istemiyorum. Ama herkes söylediklerimden kendisine bir pay çıkarmalıdır diye de temenni ediyorum. İzmir hiç kimsenin oyuncağı değildir. Dolayısıyla mecburiyetlerden ve memnuniyetsizliklerden kaynaklı durumlar oluşturmak suretiyle İzmir halkının kaderine el koymaya kalkışmak bizim müsaade edeceğimiz bir tavır ve davranış asla olmayacaktır. Bunun bilinmesini istiyorum. Bunu konuyla ilgili söylenecek çok söz var ama yabancı konuklarımızla kentimizde kentimizde bulunurken kullandığım dile özen gösteriyorum. Bu kenti yönetenlerin artık alması icap eden dersleri almaktan uzak durmamalarını tavsiye ediyorum. Izmir kimsenin tapulu malı değildir. İzmir’de hiç kimse izmir’li adına izmir’e yakışmayan. Kararlar alamaz, o kararları da imza altına alamaz. Bunu da bu vesileyle ifade etmiş olayım.” dedi.

 

 

 

 

 

 

 

“BAZI SÖYLEMLERDE VATANIMIZA ORTAK KOŞULMAYA ÇALIŞILDIĞINA DA ŞAHİT OLDUK. TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİN KURUCU UNSURU BÜYÜK TÜRK MİLLETİDİR.”

 

26 Ağustos Malazgirt Zaferi münasebetiyle düzenlenen resmî törene  ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türk, Kürt, Arap demeden şu nazlı hilalin gölgesinde buluşacağız” şeklindeki konuşmasında kamuoyunda tepki çeken “Arap” vurgusuna ilişkin de görüşlerini belirten Dervişoğlu;

 

“Bazı meydanlarda liderler konuşuyor bazı meydanlarda. Cumhurbaşkanı konuşuyor, bazı meydanlarda Cumhur İttifakı’na mensup insanlar birbirlerinin ellerini tutarak havaya da kaldırıyorlar. 30 Ağustos binası sebebiyle bunu çok gördük. Bazı söylemlerde vatanımıza ortak koşulmaya çalışıldığına da şahit olduk. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucu unsuru büyük Türk milletidir. Türk milleti tanımı bir etnik işaretleme değildir. Türk milleti tanımlaması aslında bir vatandaşlık tanımı olan siyasi bir tanımlamadır. Dolayısıyla yaşadığımız toprakların yurt oluşunda, vermiş olduğumuz kurtuluş mücadelesinde, kurduğumuz cumhuriyette hiç kimse kendisine etnik bir farklılıktan kaynaklı olarak avantaj sağlamaya uğraşmasın. Biz İYİ Partiyiz bunu asla ve kata müsaade etmeyeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Türklerin kurduğu bir devlettir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu vatan toprakları, Türklerin fethettiği topraklardır. Burada dalgalanan bayrak da büyük Türk milletinin bayrağıdır. Sonsuza kadar da böyle devam edecektir. Bu ayrıntının da bu bilinmesini istiyorum” dedi.

 

“TÜRKİYE TÜRKLÜĞÜ KABUL EDENLERİN ÜLKESİDİR”

 

Anayasa değişikliği üzerinden yaşanan tartışmalara da bu konu üzerinden değinen Dervişoğlu;

“Önümüzde bazı anayasa değişikliklerinden bahsediliyor ve bu milletin millet olmasına bu yurdun  vatan olmasına bu cumhuriyetin inşasına yani devletimizin kuruluşuna dair bir takım farklı görüşler ifade edilmeye çalışılıyor. Bunu da özgürlük ve demokrasi adına yaptığını söyleyenler var. Buradan da onlara çağrım olsun. O sebeple ifade ediyorum. Türkiye Türklüğü kabul edenlerin ülkesidir. Onun dışındaki bütün unsurlar, kökü kökeni ne olursa olsun. Bu topraklarda yaşayacaklar. Asırlardır da yaşıyorlar. Selçuklu Kartalı’nı hatırlayın kanatlarıyla tebaasını himaye eder. Osmanlı çınarını hatırlayın gölgesiyle milletini ihya eder. Türkiye Cumhuriyeti bayrağını. Hatırlayın mücadelesiyle kendisini tarihe şerh eder. Bu mücadeleye zarar verecek o mücadeleyi sekteye uğratabilecek dil ve söylemlerden bütün siyasileri uzak durmaya da bu vesileyle davet etmiş olayım istiyorum”  şeklinde konuştu.

 

 

 

 

 

 

 

 

“TAMAMEN DUYARSIZLIKTAN KAYNAKLANAN YANGINLARDIR.”

 

Konuşmasının devamında İzmir’de yaşanan orman yangınlarına değinen Dervişoğlu;

 

“Orman yangınlarından bahsetmek istiyorum. Bir yıl içinde yaklaşık 400’e yakın yangın gerçekleşti İzmir’imizde. Bu yangınlara ne kadar erken müdahale ediliyor olsa bile yangınların yarattığı tahribatı ortadan kaldırabilmek kısa zamanda yapılabilecek iş değil. Yapılan araştırmalara göre bu yangınların tamamı aslında orman yangını diye tarif ediliyor ama ormanların dışında başlayıp ormanlara sirayet eden yangınlardır. Dolayısıyla yine yapılmış araştırmalara bağlı olarak ifade edebilirim ki sabotaj vesaire yoktur. Tamamen duyarsızlıktan kaynaklanan yangınlardır. İzmir halkının çevre duyarlılığına sahip bir halk olduğuna inanıyorum. Ormanlarına körfezine, akarsu sularına, sokak hayvanlarına ve doğal yaşama katkı sağlamak için sorumluluk duygusuyla hareket edeceği hususundaki güvenimi ifade ediyorum” şeklinde konuştu.

 

“BİRBİRİNİ SUÇLAMAK YERİNE SORUNUN ÇÖZÜMÜNE ODAKLANMASI HUSUSUNDA GAYRET SARF ETMELERİNİ BURADAN DİLE GETİRİYORUM”

 

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, basın açıklamasının sonunda basın mensuplarının da sorularını yanıtladı.

 

Orman yangınlar konusunda hükümetin Büyükşehir Belediyesi’ne ilçe belediyelerine yeterli müdahale yapmakla suçladığını, yerel yönetimlerin de hükümeti havadan gerekli müdahaleleri yapmamakla suçladığına ilişkin kendisine sorulan soruya Dervişoğlu;

 

“Bu durumda şimdi yanan ormanlar olduğuna göre sonucu belli olan bir şeyi konuşuyoruz demektir. Ben diyorum ki bunlar birbirimizi suçlayarak içinden çıkacağımız şeyler sorunlar değil. Bunlar el ele vererek çözmemizi icap eden sorunlar dolayısıyla gerek merkezi yönetimi gerekse yerel yönetimi birbirini suçlamak yerine sorunun çözümüne odaklanması hususunda bir gayret sarf etmelerini buradan dile getiriyorum” dedi.

 

“BÖYLE BİR AÇILIŞ TÖRENİNE GÖLGE DÜŞMESİNİ ENGELLEMEK BENİM KADAR SAYIN ÖZEL’İN DE SAYIN TUGAY’IN DA GÖREVİ OLMALIYDI””

 

İzmir Enternasyonel Fuarı’na bugün katılıp katılmayacağına ve fuarın açılış töreninde sokak röportajı nedeniyle tutuklanan ve dün tahliyesi gerçekleşen Dilruba Kayserilioğlu’nun katılmasının iktidar tarafında yarattığı tartışmalara ilişkin görüşleri sorulan Dervişoğlu;

 

“Şimdi şeyi söylüyorum, yani ifade ettim, katılmayacağını benim çünkü bu ciddiyetsizliği kabul etmem mümkün değil. Yani benim çok önem verdiğim İzmir Enternasyonal Fuarı’na şayet İzmir’deki yerel yönetim gerekli ciddiyetle yaklaşıyorsa bu ciddiyetsizliği kabul etmem mümkün değil. Eğer katılırsam ciddiyetsizlik noktasında ben de taraf olmuş ve saf tutmuş olurum. Öncelikle bunun bilinmesini istiyorum.  Dilruba hanım meselesiyle alakalı olarak da ben daha önceden yapmış olduğum açıklamalarda söylediklerine katılmıyor olabilirim ama böyle bir şey yüzünden bir kadının tutuklanmasının uygun ve yerinde olmadığına vurgu yapmıştım. Şimdi böylesine bir önemli günde yeni tartışmalar yaratacak sembolleştirmeleri girmeleri yerinde görmüyorum. Onu sanıyorum ki. Yapanlar cevaplarlar ne sebeple bunu yaptılar. Yani bunlar bakın ben az önce dedim ki bu konuyla ilgili konuşulacak çok şey var ama İzmir Fuarı’na gölge düşürmek istemiyorum. Böyle bir açılış törenine gölge düşmesini engellemek benim kadar sayın Özel’in de Sayın Tugay’ın da görevi olmalıydı. Bu özensizliği de yerinde bulmadığımı ifade ediyorum.”  ifadelerini kullandı.

 

“BU BİR ERKEN SEÇİM TANIMLAMASI DEĞİL”

 

“Sizce erken seçim olur mu? CHP’den size bir teklif gelirse bu konuda işbirliğine hazır mısınız” sorusuna Dervişoğlu;

 

“Muhalefet erken seçimi talep etmekte her zaman haklıdır. Erken seçim demek hemen seçim talep etmek demektir. Vadesi olan bir seçim, erken seçim olmaktan çıkar. Erken seçimi talep edenler; en yakın bir buçuk yıl içinde olur diyorlar ise şayet bu Türkiye’nin gündemine seçimle ilgili yeni tartışmaları da pek tabiidir ki taşıyacaktır. Dolayısıyla ben o çerçeveden bakarak bu erken seçim konuşmalarının kendi içinde spekülasyona dayalı birtakım talepler olduğunu söyledim. Şimdi erken seçim istiyor iseniz şayet bu doğrudan doğruya hemen gerçekleştirilmesi icap eden bir talebe dönüştürülmelidir. Ama Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı ne zaman erken seçim vurgusu yaptıysa; “bugün olmazsa yarın yarın olmazsa öbür gün” ifadelerine yer veriyor ve bunun bir buçuk yıl sonraki bir takvimde gerçekleştirilebileceğini de söylüyor. Bu bir erken seçim tanımlaması değil”  şeklinde yanıt verdi.

 

“ERKEN SEÇİM KARARI ŞAYET ÇIKARSA BU MEVCUT CUMHURBAŞKANININ YENİDEN ADAY OLMASININ DA ÖNÜNÜ AÇIYOR”

 

Ayrıca erken seçim talebin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden adaylığının da önünü açtığını belirten Dervişoğlu;

 

“Muhalefet erken seçimi ne kadar istiyor olursa olsun Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir nitelikli çoğunluğa ihtiyaç var. Dolayısıyla bu nitelikli çoğunluk iktidarın erken seçim kararı alması noktasında muhalefetle aynı yerde durmasına bağlı. E şimdi erken seçimi iktidarın arzuladığı şartlara göre yapmaya sebep olacak adımları atmanın ne kadar doğru olduğunun muhalefet tarafından tartışılması lazım. Bu bir, ikincisi Türkiye Büyük Millet meclisinden erken seçim kararı şayet çıkarsa bu mevcut cumhurbaşkanının şayet bu sistem içinde devam edeceksek yeniden aday olmasının da önünü açıyor. Bu iktidar tarafından nasıl değerlendirilir? Muhalefet buna o süreçte nasıl bakar? Su götürür tartışmaları da beraberinde getirecektir.” dedi.

 

“BU SORUNLARIN KONUŞULMASI LAZIM”

 

Erken seçim konusunun Türkiye’nin gerçek gündemini ve gerçek tartışmalarını ortadan kaldırdığına da dikkat çeken Dervişoğlu şu ifadeleri kullandı:

 

“Dolayısıyla bu seçim konusu Türkiye gündemini uzun müddet işgal edecek ve bu tartışmalar gerçek tartışmalarında olmasını ortadan kaldıracak. Yani çiftçinin sorunlarının konuşulmasını ortadan kaldıracak emeklinin, dulun yetimin sorunlarının konuşmasına konuşulmasını ortadan kaldıracak. Bunun yanında mutfaklar yangın yeri ama tencereler kaynamıyor, onların konuşulmasını engelleyecek. Çiftçiler emeklerinin karşılığını alamıyorlar. Yani bütün üreticiler zor durumda. Yani eskiden de oluyordu. Hububat ekenler kaybediyordu ama meyve sebze yapanlar kazanıyordu. Şimdi çiftçinin tamamı zararı içerisinde. Ve sadece üretenlerin kaybettiği bankaların kazandığı bir ülke konumuna geldik. Şimdi fındıkçı kaybediyor. Efendim, üzümcü kaybediyor, fıstıkçı kaybediyor, kayıcı kaybediyor, karpuzcu kaybediyor, domates üreten kaybediyor bizim işt hububat, türeten. Buğday üreten arpa üreten kaybediyor. Her alanda bir kayıp var. Pamukçunun akıbeti meçhul daha yani onlarda yakın takvim içerisinde hasat dönemine girecekler. Bu sorunlar yapay tartışmalar yüzünden konuşulmaz hale geliyor. Gençlerimiz eğitimden çekiliyor kimse farkında değil arkadaşlar. Yani barınma ihtiyaçlarını karşılayamadıklarını için üniversitelerde okumaktan vazgeçiyorlar, kayıtlarını donduruyorlar ve vize kuyruklarında istikbal arıyorlar. Böyle bir durumla karşı karşıya bu ülke bu sorunların konuşulması lazım. Bunun konuşulması için de bu ülkede demokrasinin olması lazım. Demokrasinin olduğu yerde huzur, refah, güvenlik olur. Demokrasinin olduğu yerde mutluluk olur önce hem ifade ederim her zaman söylüyorum. Burada da söylemekte yarar görüyorum. Türkiye sorunlarını doğru bir dille ve gerçekçi bir biçimde ifade etmek mecburiyetindedir. Yani muhalefetin de doğru yapılması lazım. Bir konudan şikayetçiyseniz o konunun çözümüyle birlikte konuşmanız lazım”

 

 

“ÜLKEMİZ BİR DEMOGRAFİK SALDIRIYLA KARŞI KARŞIYA”

 

“Ayrıca ülkemiz gördüğünüz gibi bir işgal demeyeyim de bir demografik saldırıyla karşı karşıya. Bu ülkede kaç yabancının, kaç sığınmacının olduğuna dair de gerekli bilgileri hükümet yetkililerinden alamıyoruz. Bir rivayete göre 4 buçuk milyon diyorlar. Vatandaşa göre bu rakam 10-15 milyon Civarında bunlar hem geleceğimizi etkiliyor hem günümüzü etkiliyor. Dolayısıyla bu sorunları konuşabilir hale gelmemiz lazım. Ülkenin sabit gelirleri de çok zor durumda. Bu sorunların aşılması noktasında da Türkiye’nin ekonomik politikalarını gözden geçirmeleri lazım”  şeklinde konuştu.

 

“CAN ATALAY KONUSUNDA BENDEN BERRAK KONUŞAN BİR SÖZCÜ VAR MIYDI MECLİS KÜRSÜSÜNDE?”

 

Can Atalay oturumunda, oturum sırasına mecliste olan İYİ Partili milletvekillerinin oylama öncesinde oturumunda çıktığına dair iddialara ilişkin Dervişoğlu;

 

“Bu iddia niye bizim üzerimizden yapılıyor ben bunu anlamıyorum.  Can Atalay konusunda benden berrak konuşan bir sözcü var mıydı meclis kürsüsünde? Yoktu. Dolayısıyla bu konunun sayın Can Atalay’ın şahsıyla ve onu milletvekilliğinin devamıyla bir ilgisi yok. Bir hukuk ve adalet arayışıdır. Biz de hukuktan ve adaletten asla ve kata vazgeçilmemesi gerektiğini ifade ederek, orada partimizin görüşlerini açıkladık. Bizim öyle oylamaya katılmayan da bir arkadaşımız yok. O arkadaşlarımızın tamamının zaten toplantı öncesinde mazeretleri vardı, mücbir sebepler münasebetiyle katılmadı bir kısım arkadaşımız, onun dışında iyi parti olarak hukukun ve adaletin yerine gelmesi noktasındaki görüşlerimizi ifade ettik. Yani benim kadar. Can Atalay’a meclis kürsüsünden gerekçeleriyle birlikte sahip çıkan birisi yoktu. Ama benim sahip çıktığım Can Atalay değil. Benim sahip çıktığım demokrasi, hukuk devleti ve adalet duygusudur” dedi.

 

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, basın açıklamasına son verirken de şu sözleri kullandı:

 

“Tekrar Zafer Bayramınızı kutluyorum. Bugün gerçekleştirilecek olan fuar açılışı değil artık fuar resepsiyonunun da yapanlara hayırlı olmasını diliyorum”