Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Dr. İmbat Muğlu

LİBYA ’da BARIŞ’ın ANAHTARI

Libya’da Muammer Kaddafi’nin 2011’de devrilip öldürülmesinden sonra ülkede iki ayrı yönetim baş gösterdi. Türkiye, Libya’da Birleşmiş Milletler (BM) dâhil uluslararası toplumun büyük bölümü tarafından tanınan Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni destekliyor. Libya’nın doğusundaki silahlı güçlerin darbeci lideri Halife Hafter, 2014’teki darbe girişiminin ardından milis gruplarla ve dış mihrakların paralı askerleri ile iş birliği yaparak hâkimiyet alanını her geçen yıl genişletti. Kazandığı bölgelerle zafer sarhoşluğu yaşayan darbeci Hafter, siyasi rakibi olan uluslararası meşruiyete sahip Ulusal Mutabakat Hükümetinin (UMH) kontrolündeki devlet kurumların birçoğunu bombalayarak yerle yeksan etti. Yüzlerce masun sivil halkı katleden Hafter’in bitmek bilmeyen hırsı yüzünden barış ve huzur kelimelerine hasret kaldı Libyalılar. Libya barışı için Türkiye ile birlikte Birleşmiş Milletler (BM)  ülke içindeki tüm aktörleri bir araya getirmek için çok çaba sarf etmiş olsa da Hafter’den dolayı barışın yerini savaş almıştır… Türkiye ile Libya Devleti Ulusal Mutabakatı Hükümeti arasında 27 Kasım’da İstanbul’da ‘Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası’ ve ‘Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası’nın imzalanması ile darbeci Hafter ve destekçilerini hem şoke etmiş hem de tedirgin etmiştir. Çünkü Libya mutabakatı; sadece bir askeri işbirliği antlaşması değil ayrıca Türkiye ile Libya arasında, Akdeniz’de uluslararası hukuk kurallarına uygun olarak tüm egemenlik hakları ve yetkileri üzerinde tasarrufta bulunma hakkı tanıyan bir antlaşmadır. Mutabakat Muhtırası ile kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik sınırları 18,6 mil yani 29,9 km sınır çizgisiyle belirlenerek, Türkiye’nin bölgesel bir aktör olarak Doğu Akdeniz’deki siyasi denklemi yeniden belirlemesine yetki vermiştir. Bundan dolayı Libya üzerinden Doğu Akdeniz’de mevzi kazanmaya ve/veya var olan mevzilerini tahkim etmeye çalışan Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, İtalya, İsrail, Mısır, Rusya ve diğer tüm ülkeler Türkiye’ye karşı agresif bir diplomasi sergilemiş sahada ise darbeci Hafter’e desteklerini artırmışlardır. Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin, Türkiye’den askeri destek talebinde bulunması ile 30 Aralık 2019’da TBMM Başkanlığına sunulan Libya’ya asker gönderilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi, 02 Ocak 2020’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde oylanarak kabul edildi. Türkiye’nin Akdeniz’deki hak ve hukukunu korumak ve Libya’daki meşru hükümetin güvenlik ve istikrar ışığında varlığını devam ettirmesi ile birlikte Libya halkının huzura ve barışa kavuşması için alınan bu tarihi karar dünya tarihine önemli bir not olarak yerini aldı. Tezkere sonrası, Libya’nın istikrar, huzur ve güvenliğine destek veren Türkiye’nin bu faaliyetleri Libya’yı kan gölüne dönüştürmek isteyen darbeci General Hafter ile işbirlikçilerin tüm planlarını bozmuş âdete bozguna uğratmıştır yasadışı bu oluşumları. Türkiye’nin masada ki güçü sahaya yansımış ve meşru Libya UMH ordusu büyük zaferlere imza atmıştır. Hafter güçleri birçok kentini kaybetmenin sorumluluğunu Türkiye’ye yüklemeye çalışmış ve Türkiye’yi, Libya’daki uluslararası tanınırlığa sahip meşru hükümete desteği nedeniyle suçlayarak tüm Türk hedeflerini düşman hedefi ilan etmiştir. Hafter, Libya içinde başından beri, “ilerlemezsen gerilemeye başlarsın” yönündeki taktiği Türkiye’nin meşru hükümet UMH güçlerine verdiği desteğin başarıya dönüşmesi ile bu tez çürümüş ve Hafter büyük bir darbe aldı/almaya devam ediyor. Hafter’in hızlı ilerleyişi döneminde kendisine ciddi destek veren Avrupa, Rusya ve bölgedeki birçok aktör, Hafter’in operasyonları vaat ettiği şekilde kesin bir zafere ulaştırmaması, geri çekilmesi, kaybetmesi ile birlikte dış mihraklı bu aktörler kenara çekilmiş gibi gözüküp “bekle-gör” vaziyeti aldılar. Bu sebepten ötürü Hafter destekçisi ülkeler, şimdilik darbeci general’le aralarına mesafe koymayı tercih etti.Hafter birlikleri bir çok kentte bozgun içinde kaçarken arkalarında Hafter’in baş destekçisi ülkeleri zor durumda bırakacak silahlar bırakıyor. Hafter güçlerinin geride bıraktığı silahların içinde Rus yapımı ZU-23-2,ZPU’lar ve Rus yapımı ana muharebe tankları ön plana çıkıyor. Çin yapımı çoklu roketatar Type 63 ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ordusunun, Amerikan silah üreticisi Raytheon and Lockheed Martin’de satın aldıkları ileri teknoloji “Javelin” füzeleri ve mühimmatı olduğu ortaya çıkmaktadır. Böylelikle BM’nin Libya’ya uyguladığı silah ambargosu da bu şekilde delinmiş oldu.Ayrıca BAE’nin Libya’da Halife Hafter’e destek olmak için hava üssü kurduğu, zırhlı araçlar gönderdiği, uluslararası silahları Libya’ya soktuğuna ilişkin net bilgiler bulunmaktadır. Hafter’e bağlı milis gruplar, Hafter, Medhali Selefilerinden, Hafter’in oğullarının yönettiği silahlı oluşumlara, Rus Wagner Grup, Sudan Bağımsızlık Hareketi’ne bağlı milisler ve Çadlı paralı askerlerden, yerel kabile milislerine kadar geniş bir yelpazeyi bir arada tutmaya çalışıyor. Hafter’in yönetimi çatısı altında gevşek bir emir komuta hiyerarşisiyle homojen olmayan şekilde savaşan bu milis oluşumlar ideolojik, kabilesel, kültürel çekişmeler ve çıkarlarının çatışması durumunda zaman zaman namlularını birbirlerine çevirebiliyor. Meşru UMH ordusunun başarısı ile birlikte Hafter’e bağlı bu güçlerin ufukta zafer ile ilgili herhangi bir ışık görmemeleri, bu gruplar arasında bir iç çatışma riskini de her geçen gün artırdığı gibi yabancı uyruklu paralı askerlerin çoğunun cepheden kaçtıklarına tanık olmaktayız. Son haftalarda başarılı operasyonlara imza atan meşru Libya ordusu, darbeci Halife Hafter’in kullandığı ana ikmal yollarını birçoğunu alarak mevzi kaybetmesini sağlamıştır. Her sıkıştığında ateşkes ilan ederek kendisine bir alan açmaya ve yeniden toparlanmak için zaman kazanmaya çalışan darbeci Hafter bu günlerde yine bu yola başvurma çabasında… Geçmişte de ateşkes çağrısını çok kez deneyen ve her seferinde ateşkesi  ihlal eden gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter’in yaptığı tek taraflı ateşkes çağrısı yine bir  “aldatmaca”dan ibaret olduğu artık herkesçe bilinmektedir. Peki, bu kadar gelişmeden sonra Libya’da kısa vadede bir barış beklemek mümkün mü? Bana göre Libya’da yakın tarihte barış ve huzur beklemek mümkün değil. Çünkü Libya’da silahlı güçlerin ve onları destekleyen dış güçlerin, barış yerine savaşa yatırım yapmaya devam ettikleri ve bütün aktörlerin, Libya’da barışın değil, kendi paylarına düşen ganimetin derdinde olduğu apaçık ortadayken ‘BARIŞ ve HUZUR’ un gelmesi mümkün değildir. Maalesef Libya’yı önümüzde ki zaman diliminde ‘BARIŞ’ değil, ikinci bir Suriye olma ve büyük çatışmalarla dolu bir ‘SAVAŞ’ dönemi beklemektedir. (Suriye’de ‘İdlib’ Libya’da ise ‘Sirte ve Cufra’ ‘BARIŞ’ın ANAHTARI’dır…)

                                                                                                                                                                                                                 Dr. İmbat MUĞLU

 

 

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER