Nedir «marîzî» düşünce?
Marîz, hasta, hastalıklı, marazlı (marîzî) demek. Kusurlu, illetli mánâsı da var tabiî. Marîzâne de hastaya, hastalıklı birine yakışır şekilde oluyor. Ve piyasa böyle insàncıklarla dolu.
Meselâ «kültür» konusunda herkes bir şeyler bilir değil mi? Bilir ama mánâsını dahi hakkıyla bilen kaç kişi çıkar milyonlarca yazar (!) içinden?
Bunların çoğu lise hattâ bir yahut iki üniversite bitirmiş dahi olsalar, ellerine kâğıt ve kalem verip, “kültür hakkında bir kompozisyon” isteseniz, doğru dürüst ipe sapa gelir, 10 üzerinden asgari 7 geçer notunu alacak bir kompozisyonu yazabilen kaç kişi çıkar sizce?
Nedenleri mutlaka bulunması ve çare çözümler üretilmesi gereken bir meseledir bu. Asıl dâva dediğimiz mesele, marîzî düşünceyi, def-i mefasid (kötülükleri uzaklaştırma) kulvarındaki ilk eylem ile başlamıyor mu?
Mecelle’nin 30’uncu maddesi “Def-i mefâsid, celb-i menâfiden evlâdır” der. Yàni kötülüklerin, marîzî düşüncenin berhava edilmesi, iyilik ve hayırların konuşulmasından, menfatlerin arzusundan önceliklidir.
Gençliği «marîzî düşüncelerle» kuşattılar. Medya yüz yıldır, hattâ daha fazla bir süreçte bunu yapıyor ülkemizde. Günümüzde herkesin yazar, söyler olduğu sosyal medyayı da buna ilâve ediniz.
«İlim bilim bilmektir, bilim kendin bilmektir» der Yunus. İslâm düsturudur bu. Hazreti Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) hadîs-i şerîf’lerinde “nefsini bilen Rabbini (Allah’ı) bilir” şeklinde ilân edilir. O hâlde gençlerin nefsaniyetine tesir eden amilleri çok iyi tesbit ve tahlil edebilmek diğer her şeyden mukaddemdir (önceliklidir).
Gençlik enejisini sekse yöneltti, ilim ve irfandan uzaklaştırdılar. Sonra bu oyun fark edilince «B Planı» devre girdi. Nedir «B Planı»?
İlim ve irfan malûm öncelikle okumakla olur. O hâlde onlara öyle sapık fikirleri okutalım ki, hem gururları daha bir kabarsın hem de bilgilerinin arttığı zehabına kapılıp, beyinlerinin iğdiş edildiğinin farkına varamasınlar!.. Zamane gençlere (Z kuşağı ve devamına) iyi bakın. Birçok bilgi sahibi olmuşlar ama kendi ateşleri olacak o zararlı bilgilerle itikadlarının yok edildiğinin farkında bile değiller.
Birinci sebep, gururları. Şeytan’ı nasıl gururu, kibri Allah indinde recmedilmiş, lâ’netlenmiş konumuna sürüklediyse bunlar da bu sözde bilgilerin, bu sinsi mecralardan akıtılan hayırsız malûmatın zehrinin farkına varmadan burunları dikine gidiyor, gururları yüzünden dünya ve ukbalarını mahvediyorlar…
Gururun kırılması şart. Burnu Kaf Dağı’ndan indirmeden kişi Hak yola revan olamaz. İslâm ıstılahında (terminolojisinde) buna nefis terbiyesi denilir. Eskiden nefsaniyeti terbiye için tarikatlar vardı,. Ve (bu tarikatler) hasseten gençler içindi.
Günümüzde ise hak tarikatlar neredeyse kalmamış, kalanları da velev ki Ehl-i Sünnet olsunlar, maalesef itici adamların elinde. Diğerleri de zaten Ehl-i Sünnet dışı sapık fraksiyonlar.
Binaen’aleyh bunlar zamane gençlerin tarikata yaklaşmasına daha başından engel. O hâlde zamanın fevkalâde tesirli ve geniş kitlelere hitap edebilen imkânlarını kullanacak ehil ve ilmiyle amil ulemaya (daha) büyük iş düşüyor.
Şöhret, alkış beklemeyen, yalnızca Allah rızasına, vazifeye talip, dünya menfaatinden kuruş beklemeyen dâva adamlarına.
NOT: Bendeniz asla böyle biri olduğumu iddia etmem ancak üzerime düşen bir vazife olursa iki elim kanda olsa koşarım. 13.03.2022
YORUMLAR