MEVLANA VE GÜNÜMÜZ SORUNLARI
İnsanoğlu hayatı boyuncu sürekli çeşitli ruhi krizler ve rahatsızlıklara karşı mücadele etmiştir ve bu durum inanan ve inanmayan birçok insanın türlü ...
İnsanoğlu hayatı boyuncu sürekli çeşitli ruhi krizler ve rahatsızlıklara karşı mücadele etmiştir ve bu durum inanan ve inanmayan birçok insanın türlü arayışlara sevk ederek bu tür sıkıntılara galip gelmeye yöneltmiştir. İnsanoğlu ve yaşadığı sorunlar, çözüm için dine ve ardından tasavvufa yönlendirmiştir. Bu süreçte coğrafyamızdaki en büyük alimlerden biri olan tam adıyla "Mevlana Celal al-Din Muhammed al-Belhi" bizim bildiğimiz adıyla "Mevlana'ya" getirmiştir.
Mevlana'nın öğretileri evrensel mesajlarıyla tüm dünyaya yayılmıştır ve ün yapmıştır. Onun ruhi bunalım ve acılara, hüzünlere bakış açısı, cehaletin karşısında duruşu ve tecrübelere verdiği önemden çıkarılacak gölgede kalmış dersler vardır.
Mevlana’ya göre dert yaşanılan acı ve çileler, insanların yaşam çarkının dönme imkanı ve işlerin yürüdüğünü gösterir. İnsana yaptığı her işte önderlik eden amaçtır; insanda o işi yapma derdi ve o işi yapma azmi yükselmezse, o işi yapmaya kalkışmaz ve o iş, insan dert çekmeden gerçekleşmez, o iş ister dünya işi, ister ahiret işi, ister ticaret olsun, fark etmez. Bu yoldaki insanlar bir hiç olmaya çalışmışlardır ve dünyevilikten bu şekilde sıyrılarak bu kriz, bunalım, dert veya adına ne dersek diyelim bu yüklerden kurtulup ilahi olana yönelmiş ve bütün dünya için anahtar vazifesi görevini üstlenmiştir. Ünlü bir sözünde dediği gibi "ölümsüz aşk istiyorsan ölümsüze aşık ol" yani sonsuz mutluluk istiyorsanız bu anahtarı çevirip kapıyı açmanız gerekir.
Daha fazla para, daha fazla güç ve maddi olarak mevcutta sahip olduklarından daha fazlasını isteme hali, ve bu kapitalist ve metaryalist dünyada yapay ihtiyaç hali insanın kendinin varmadığının büyük bir göstergesidir. Yaşadığımız hayat, sahip olduklarımız gerçekte büyük bir yanılsamadan ibaret ve bu yanılgı hali hayatımızı bu yanlışa uygun şekillendirmemize sebep oluyor. Mutluluğu maddiyatta arıyoruz. İçinde bulunduğumuz ortamlar da, bizi bu yöne sürüklüyor. Aslında gerçek mutluluk bizim içimizde, bundan dolayı da dışarıda aradığımızda bulamıyoruz. Mutluluğu yakalamak için yukarıda bahsettiğim hiçlik içinde kendini, haddini ve "nefsini bilen rabbini bilir" hadisi ile gurur, kibir, büyüklükten arınarak bir hiç olduğumuzu anlayıp yola girilmesi gerektiğini anlatmıştır.
Günümüzdeki sözde "modern" dünyada bunların hepsi bir kenara atılmıştır. "Ne olursan ol yine gel", "Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol. Şefkat ve merhamette güneş gibi ol. Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol. Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol. Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol. Hoşgörülülükte deniz gibi ol. Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol" öğretileri akla bile gelmeden sanal bir gerçeklikte yapay bir zekayla türlü sahteliklerle yaşam sürdürmek zorunda bırakılıyoruz.
Burak COŞKUN