Milli Birlik ve Beraberlik
İmparatorluk bakiyesi Anadolu; köklü bir tarih, din, dil, kültür ve medeniyetler bakımından barındırdığı renklilik, kıtalar ve bölgeler arasındaki kara ve denizlerin geçiş güzergahı, merkezde ve çevresindeki zenginliklerin arz ettiği önem, batı Türk dünyasını temsil etmeye çalışan, tarihten yüklendiği düşünce ve fikir mirasları ile Anadolu topraklarını ihata eden, kilit ve merkez ülke olma özelliği ile Doğu-Batı arasındaki ilişkiler, Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya, Orta doğu, doğu Akdeniz ve doğu Türk dünyası ile köprüler kuran ve bu özellikleri ile egemen güçlerin imrendiği ve ilgilendiği topraklar konumundadır.
Devletler doğar, gelişir, büyür ve ölebilirler. Devlet, millete tatbik edilecek siyasetin Adaletle örülmesi halinde ayakta kalabilir. Tarih, Milli Birlik ve Beraberliklerini sağlayamayan devletler mezarlığı ile doludur. Milletlerin tekâmül etmesinde vatan, din, dil, kültür ve ülkü birliği esastır. Milletleri bölmeye ve ortadan kaldırmaya çalışan akımlara karşı en büyük güç milli birlik ve beraberliktir.
Coğrafyamızda kalıcı olabilmenin olmazsa olmaz şartı da milli hafızadır.
Bu idrakin en büyük düşmanı, stratejik düşünceden uzak, içte ve dışta verilen mücadelede cephe gerisinde birlik ve beraberliği bozmaya çalışmaktır.
Birlik ruhunu sağlamada öncü, şüphesiz devlet olmalıdır.
Satın aldığı silahları içte ve dışta uğradığı saldırılara karşı kullanamayan edilgen bir devlet konumundan kendi ürettiği silahları, bir üst ligde, vatan savunmasında özgürce kullanan, terör belâsını topraklarımızın dışına iten bir devlet için bir ve beraber olmaya ne dersiniz.
Önce emniyet sonra özgürlük.
Enerji ihtiyacının tamamına yakınını ithal eden bir konumdan, ülkemizi bir enerji koridoruna çeviren, mavi vatan kavramını ihdas edip, sismik enerji filoları kurarak ürünlerini toplamaya başlayan devlet siyaseti tahkim edilerek yoluna devam ettirilmelidir.
Düşünelim, beynin şarjörü bilgi ile doludur.
Dış politikada ülkemizi yalnızlaştırmaya çalışan emperyal müdahalelere karşı stratejik duruş sergileyen diplomasimiz, uluslararası hukuk mücadelesi yanında, kuvvet koyma dengesini de senkronize ederek önemli mesafeler kat etmiştir.
Rüyalarımızı uyanmadan gerçekleştiremeyiz.
Üretim ekonomisini önceleyip ithal ikame bir ekonomiden, milli teknoloji ile katma değeri yüksek ürünler ihraç eden bir ekonomiye geçiş her alanda seviyemizi yükseltmiştir.
İran devlet erkinde hassas denge unsuru olan doğu Türkleri’nin temsili, Karabağ müdahalesi ile renk değiştirerek batı Türkleri ile birlikte temsil edilmeye başlanmıştır.
Müziği duymayanlar dans edenleri deli sanır.
Kulaklarımızı açalım mı?
Müttefiklerimizin [düşman] siyasi ve ekonomik çıkarları için cepheden cepheye koşturulan bir Türkiye olmaktan çıkıp, KKTC siyasetinde yarım asırdır dondurulmuş politikaları eriten, batı ve müttefik çıkarlarına göre değil, ülke çıkarlarına göre politika üreten diplomasimiz demokrasimizi güçlendirmektedir.
Yeni dünya düzeninde Türkiye nerede yer alacak. Doğudamı batıdamı algısı ile idraksizliğe zorlanmak istenen halkımız, STK ve diplomasideki yeni kodlarla bu oyunu ters yüz etmesini bilmiştir.
Türkiye Avrasya’nın güçlü bir oyuncusudur.
Dünya, doğu ve batı diye ikiye bölündü. [1] Biz nerede olacağız. Artık “Türkiye Düşünce’’li, “Türkiye Eksen” li siyaset, coğrafyamızda ve dünyada etkin olan bir Türkiye’nin, hangi konumda, nereye oturtulacağı hususu diplomasi ve siyaset hafızalarını yormaktadır.
Bu gerçeği örtenlerin, sulandıranların dost olmadığı, kişisel hırs ya da dışarıdan gelen ajandalara göre hareket ettikleri, milli birlik anlayışı gerektiren varoluş mücadelesini zayıflatma amacı güttükleri gerçeğini asla unutmayalım. Siyasette; söylemleri başka, gayeleri başka olan, faaliyetleri vatana hainlikle eşdeğer kimi mahfillere azami dikkat edilmesi gerekmektedir.
Arıya yük vuran eşekten bal bekler.
Dünya tek kutuplu eksen olmaktan çıkarken, bize enjekte edilmek istenen seçenekte, doğu ya da batı şıkları var olup, 20. yüzyılda olduğu gibi dayatma vardır. Yükselen doğu ve gerileyen batı ile dengeli ilişkiler kurmamız müttefiklerimizce [düşman] tehdit olarak algılanmakta ve taraf olmamız yönünde baskı yapılmaktadır.
Diğer taraftan; batıya rest çekip, doğuya bağlanma iradesi geliştirilerek doğu vesayeti altında batıya cephe oluşturmamız istenmektedir. Doğu’ya yönelsek batı tehdidi, batıya yönelsek doğu tehdidi öne çıkmakta ve bununla da kalınmayıp, kendi coğrafyamızda iç cephelerde güç alanları üretilerek Türkiye’nin karşısına konulmaktadir. Bu tuzakları ayırt ederek yolumuza devam etmeliyiz.
Batı’nın ileri karakolları, son ağır saldırılarına hazırlanıyor.
Türkiye’deki siyasi muhalifler, bu iki seçeneğe göre kodlanmış ve söylemleri buna göre dizayn edilmiş gözükmektedir. Maksat, “Türkiye Düşüncesi” ve “Türkiye Yükselişi” yerine iki seçenekten birine[doğu-batı] mahkûm edilme tuzağıdır.
Öteden beri batı mekanizmaları içinde yetiştirilip, zihni formatlanmış yapılar son ağır saldırılarını yapıyor. Türkiye kendi güç alanını inşa ettikçe, içine düşecekleri korku dehlizini hesaplayıp bütün siyasi, ekonomik ve toplumsal nüfuz alanlarını teyakkuza geçirip var güçleriyle saldırıyorlar. Kurgulanmış yalanlarla, zihinlerimiz ve düşünce dünyamız ambargo altına alınmaya çalışılıyor.
Belli mahfillerin kabullenmede zorlandığı, geleceğin dünyasını şekillendirmede, merkezi güçlerden biri konumuna yükselmekte olan “Türkiye’yi’’ durdurmaya yönelik bütün müdahaleler, başarısızlıkla sonuçlanarak yolumuza güçlü adımlarla devam etmekteyiz.
Türkiye, pandemi döneminde uyguladığı politikalarla ekonomik olarak güç kazanan birkaç ülkeden biri olmakla birlikte, siyasi olarak güç kazanan ve elini güçlendiren başat ülkelerden biri olmuştur. Küresel mimaride kurucu ve etkin ülkeler arasında Türkiye’de yerini almıştır.
Dünya medyasının öncelikli tartışmalarından biri Türklerdir. Diplomasimiz bu tartışmaları izlerken, ülkemizin yüksek etkinliğini içeride gizlemeye çalışan kimi medya gruplarının, uygulamaya koyduğu bazı karartmalar beyhude bir çaba ile sürdürülmeye ve aktif halde tutulmaya çalışılmaktadır.
Anadolu aynı zamanda, siyasi yükselişlerin de anavatanı olacaktır.
Bu yüzyıl yükseliş yüzyılı olacaktır. Türkiye’nin merkezinde bulunduğu coğrafya, küresel ölçekteki bütün hesaplamalara ve engellemelere inat, “Merkez Coğrafya Gücü olarak öne çıkacaktır.’’
Türkiye artık; siyasal, ekonomik, stratejik bir güç dengesi olup temsil ettiği “coğrafya” nın etkin bir gücü niteliğindedir. Ülkemiz küresel iktidar hesaplaşmalarının savaş alanı olarak tayin edilse de, bu hesaplaşmaları değiştiren ve başka merkezlere kaydıran güç ve kudrete sahiptir. Demokrasimiz; partiler üstü, cemaatler üstü, çıkarlar üstü bir gerçeği yakalayarak gereksiz tartışma ve enerji kayıplarını önlemelidir.
Güç odaklarını değiştiren, jeopolitiği de değiştirir.
Ülkemizin yanında durarak, ona güç katarak birlikte yükselelim. Birlikte yükselebilmenin ana kapısı adalettir.
Saygılarımla
KAYNAKÇA:
[1]28 Ara 2020 İbrahim Karagül. Yeni Şafak
YORUMLAR