Sabah saatlerinde Mesut Yar’ın haber programını (kendine has muziplikler fakat güzel, düşündürücü yorumlarıyla) izliyorum.
Haberlerde yüz haberden biri iyi veya asabı bozmayan cinsten ise 99’u kötü ve sinir katsayısını fırlatan cinsten. Bu kötü haberleri izledikçe de bunalıyor, Mesut Bey gibi biz de insiyâkî olarak “ne olacak bu halimiz?” demekten kendimizi alamıyoruz.
Herif apartmanı tek tek dolaşıyor, kapıları çalıyor milletten para istiyor. Herkesin hali birbirinde kötü, kim ne verecek? Hal böyle olunca bu alkolik evleri gözlüyor. Boş (sâkinleri dışarıda) olan bir daire kapısına piknik tüple gelip (koçbaşı gibi kullanarak) kapıyı paramparça ediyor!.
Şikayet ediyorlar ve polis gilip gözaltına alıyor ama…
Adaletin tecelli edeceğini umut ettiğimiz mahkeme (artık mutad oldu) adlî kontrol kaydı ile herifi salıyor, olan kapısı kırılan apartman sakini zavallılara oluyor.
Bir kapı yaptırmak şu günlerde kaça patlar? Daha kötüsü o dehşet saçan herifin serbest bırakılması (hapishanelerde yer yok diye adlî kontrol kaydı ile salınma) bunların kelepçeyi vurup kodese atılmayışı canımı çok sıkıyor.
Adaletin yerine getiril(e)meyişi, insànlara “ihkāk-ı hak” kapısını açar. Yàni herkesin hakkını (kendisinin) alması..
İhqāq Arapça ﺍﺣﻘﺎﻕ hakk, sâbit ve doğru olmak, gerçekleşmek kökünden geliyor, hakkı yerine getirmek oluyor. Ve daima ihkāk-ı hak şeklinde kullanılır.
Neyse umarım ihkāk-ı hak yolunu açmamak için yeni hapishaneler yapılır. Benim gibi birinin mektep medrese yerine hapishane istemesi tuhaf ama…
Hapishanelerin çoğalması meseleyi halledecek mi? Mümkün mü? Elbette hayır. Edepsizlikte tırmanış; bu alkol içki-sıçkı furyası, bu sapıklıklar sürerse…
Sapıklıkları taammüden (kasden) tırmandıran, yayan, teşvik ve tahrik eden medya ve televizyonlar varken, bunların teşviki, buna karşı devletin lâkaydîsi sürerken nüfusun yarısını alacak hapishaneniz olsa hikâye.
En iyisi mekteplerinizi medreselerinizi, câmi imamlarınıza kadar tüm irşad ehli insànlarınızın kalitesini yükseltin. Yàni dejenerasyonna mani olmak için tüm eğitim faaliyetlerinin kalitesini arttırın.
Şu namussuz medya ve tv’leri de kapatır mısınız ne yaparsınız kimseye aldırış etmeden doğrusu ne ise onu yapın! Nasreddin hoca fıkralarınındaki hikmeti iyi tefekkür ediniz. Her ukalânın; bilmeden bilgelik taslayanın, her çapulcunun, dediğini yapmaya kalkarsanız sonunda merkebi sırtınıza almaya kadar gider iş…
* * *
Bir genç yanındaki kıza “tapıyorum sana” diyor. Bu tip şeylere Tv’lerdeki filmlerde, dizilerde veya sokakta rastlamanız sıradan oldu.
Tapınmak nedir bilmiyor mu bunlar, yoksa ateistlerin, evrimcilerin sahtekârlıklarına mı kapılmışlar? Hani, Peygamberlere (a.s) ve inzal edilmiş kitkaplara iman edip Allah’a kulluk yerine kendi mütalâalarını ilâh yerine koyma işi.
Hani “insàn bakmış tabiat vahşi, kar yağıyor, dolu yağıyor, yıldırımlar, seller, tufanlar… Vahşi hayvanlar bazılarını parçalayor… Bütün bu korkular onları bir «en büyük, sonsuz güçlü varlık» aramaya sevketmiş, güneşten başlayıp büyük gördüklerine tanrı demiş tapınmışlar…” tezi var ya. Böyle mi imansızlaşmışlar?
Yazık, günah. Oysa ki hakk dinde tapınmak yalnızca bizim tefekkür ve hayâlimizi aşan suretteki, bütün noksan sıfatlardan münezzeh Cenâb-ı Allah’adır.
Allah yarattığı kullarını başıboş bırakmamış (àyet) onlara; her çağ ve mekâna Peygamberler (uyarıcı ve müjdeleyici seçilmiş Resûller, kitaplar) göndermek suretiyle kendisini haber vermişken tapınmayı böyle ayağa düşürmek ne büyük bir skandal.
Toplumun şirazesi kaymış. Yegan yegan hepimize büyük vazife düşüyor. Yapmazsak yarınlarda cahiye devrinden beter hale gelir, birbirimizi diri diri gömer, alkol ve sair uyuşturucularla vatanımızı elâleme teslim edip rezil ve rüsvâ oluruz. 13.10.2022
YORUMLAR