Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Yücel Can

OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDAN SÖNMEYECEK GÜNEŞ TÜRKİYE’YE…

Altı yüz yıl yaşayan bir İmparatorluk içte ve dışta her türlü hile, hainlik, terör, savaşla tarihin derinliklerine gönderilmeye çalışılıyordu. 
Yahudi, Haçlı entrikaları yetmezmiş gibi Batının insan hakları, demokrasi, milliyetçilik aldatmalarında iri bacaklı ve daha çok masada kazanmayı ve tefrikayı kendine adet edinen İngilizler yetmezmiş gibi tarihin sayfalarında dünyanın ta bir ucundan gelen Wilson İlkelerindeki manda ve himaye esaretini Aziz Milletimize reva gören tarihi kan ve göz yaşıyla dolu toplama bir devlet olan ABD denilen alıntı, buluntu devleti ortaya çıkıyordu.
Etrafımız da bir o kadar tehlike çemberi ile doluydu! 
Her an bizimle savaş halinde olan Rusya, gücünü Batıdan alan Yunanistan, ne zaman Batıya sefere çıktığımızda bizi yolumuzdan eden İran, milliyetçilik fitnesi ile cadı kazanı olan Balkanlar, bizden koparılmaya çalışılan Osmanlı’nın bir parçası olan İslam Ülkeleri…
Bütün bunlarla mücadele eden, hafiye teşkilatı kadar, askeri ve maarif gücü güçlü olan ve maddeyi manada gören cennet mekân Sultan Abdülhamit’in bugüne kadar gelen ölümsüz eserleri…    
Sarıkamış, Yemen, Çanakkale ve İstiklal Harbi ile yeryüzünden silinmeye çalışılan bir millet her şeye rağmen, Çanakkale’yi kazanmazsak da yüz yıl kendilerine gelemeyecek bir milleti yok ettik fikirleri sadece bununla da kalmayacaktı.
Mukaddesatı çiğnetmeyen o ruh; ekmek ve sudan daha çok önem verdiği hürriyeti ayakta tutarak dünün emanetini yarına taşıyacak Türkiye ile yoluna devam edecekti.
Yeni bir devlet, yenilikler, savaş sonrası, çok partili denemeler… Tarihin birçok belgesinin açığa çıkarılacağı dönem ile daha neler konuşulacak, bekleyelim görelim gerçek hakikatleri…
Güçlü bir Türkiye’yi Batı ne kadar isterdi acaba?
Türkiye hem Avrupa’dan kopmamalı hem de Asya ve Ortadoğu’da kontrol altında tutulabilen bir devlet olmalıydı. Yani bu ağaç ne gürleşip devleşmeliydi ne de kurumalıydı; kontrollü yaşamalıydı Türkiye! Çünkü savaş sahnelerinde şehitlik ve gazilik makamları ile bu milletin önü kesilmeliydi. Masada ve hayatın normal akışında içten yıkılmalıydı Türkiye! 
Nasıl mı?
Rehavet, tefrika, fitne, kültürel ve inanç emperyalizmi, kültürel ve dini yozlaşma, insicamın kırılması, tabakalaşma, enaniyet ve bencillik duygusunun yerleştirilmesi, hazırcılık, boş vakit, algı operasyonları, yanlış ve yönlendirilmiş fikirler ve atasözleri, tarihe sırını çevirme, ecdada düşmanlık, körü körüne batı hayranlığı ve taklitçiliği, kendi içerisinde yetişen kaliteli insanların hedef gösterilerek değersizleştirilerek engellenmeleri…
Başka… 
Özel tapusu Fatih Sultan Mehmet Han’da bulunan ve vakfedilen, beş yüz yıl cami olarak namaz kılınan Ayasofya’nın ibadete kapatılması, ya da yumuşak bir geçişle Batının amansız baskısıyla Ayasofya’nın 24 Kasım 1934 tarih ve 1589 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla müzeye çevrilmesi. 
Karar ve imzalar bugüne kadar tartışılsa da bir gerçek var ki 1 Şubat 1935 tarihinde Ayasofya camiden müzeye çevrilerek açılışı yapılmıştır. Ayasofya’nın ibadete kapatılması bir oyundur, aldatmacadır, zulümdür, ecdadın emanetine sahip çıkamamaktır, Fatih Sultan Mehmet Han’ın mirasını kaybetmektir. 
Ayasofya’nın ibadete kapatılması İslam Aleminin belini kıran, Müslümanların insicamını bozan, Batıyı da şımartan bir adımdır.  İslam Alemi, Ayasofya İbadete açılana kadar bu üzüntüyü ve hüznü hayatından silemeyecektir.
Maalesef Türkiye ellili yıllara kadar güzel gelişmelerinin yanında Batı hayranlığı karşısında hayatında, inancında, kültürel yozlaşmada olan kayıplarına giderek yenilerini eklemiş, buna karşı çıkanları da sistemi istemeyenler, gericiler olarak sınıflandırılmış ve Batının Türkiye üzerinde oynanacak oyunları daha kolaylaştırmıştır.
Başka… 
Darbeler ve Türkiye’nin AB macerası, ya da AB yolunda Batı’nın haksız dayatmaları… 
TBMM Genel Kurulunda on altı adet bağımsız Türk Devletini sembol eden büyük lamba vardır.  Bu vatana, bayrağa, ezana, mukaddesata sahip çıkan Ecdadımızı, Şehitlerimizi, Gazilerimizi, Ebediyete İrtihal Edenleri, Geride Hoş Bir Sada Bırakanları; Rahmet, Dua ve Minnetle Hatırlamamak Mümkün mü?

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER