Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

SADAT mı? Çüş…

Makyavelizm tam da budur. Maksadın hasıl olsun, ne halt yersen ye…

CHP seçime bir yıl kala, yine iktidar olamayacağı gerçeği ile karşılaştı. Bunu açıkça ikrar etmiyorlar ancak aldıkları istihbarat, anket şirketlerinden gelen bilgiler böyle diyor.

Üstelik bir şey daha deniliyor o bilgilerde. Hesapta olmayan faktörler var diyor, Ümit Özdağ’ın Zafer Partisi’nin hızla yükseldiğini söylüyor aynı kaynaklar.

Öte yandan, Mansur Yavaş gibi yavaş yavaş Cumhurbaşkanlığı adaylığına kesin gözüyle bakılan biri çıkıyor meydane…

Ekrem İmamoğlu artık sahne gerisinde idare ediyor vaziyeti. Esamesi okunmuyor, gündeme bile getiremiyor kendini. CHP onu zaten işin başında sildi listeden. Sayın Yavaş da CHP’nin tasvibi değil ama onu halk yükseltiyor…

CHP’nin bu hale dönüşeceğini aklı olanlar görüyordu. Biz dahi uyardık ama dinleyen olmadı elbette. Bay Kemal de Meral Akşener de partilerinin tek adamı konumundalar. Dedikleri dedik, astıklara astık, kestikleri kestik.

Meral ablaları birinin ihracını istiyor, adamın haberi ancak internette duyunca oluyor. Ne disiplin kurulu ne başka bir şey, “atın bunu dışarı” diyor, parti de “emret sultanım” diyerek gereğini yapıyor.

CHP için durum fazlasıyla aynı. Kemal artık partiye hiçbir konuda danışmıyor. Parti onun Hanya’ya gideceğini sanıyor, o otobüse biniyor, “yürüyün Konya’ya gidiyoruz” diyor, şoför de o adrese götürüyor partilileri.

Son SADAT baskını malûm.

Bu ABD emir eri bay Kemal SADAT’a baskın yaptı ve en rezil, en çirkin yalanlarla bunların paramiliter bir güç olarak her türlü kanunsuz eylemler için hazırlandıklarını, suikastler yapacaklarını falan söyledi ya…

Yandaş medyaları bunu aldı sakız gibi çiğniyor, iktidarı yıpratmak için birinci sırada kullanıyorlar. Hani dün demiştik ya, temel stratejileri şu sıralarda zaten budur: YIPRAT YIPRATABİLDİĞİN KADAR…

Yalan dinimizde kerih görülen büyük günahlardandır. Zira yalan can yakar, iftira olur yuva yıkar, hattâ hiçbir şey olmasa kişinin kendini rüsvây eder sonunda. Fakat Allah’tan korkmadan, kuldan utanmadan yalan söyleyip duranların hiç mi kazancı yoktur?

Onların en büyük kazancı “kara çal, tutmasa da izi kalır” sözünde mündemic olan derin mánâdır. Bir insanı öldürmektense adını kötüye çıkarmak evlâdır der bir Yahudi sözü.

Elbette SADAT gibi güzide insanların kendi hallerinde hayırlı hizmetler yapmak niyetiyle kurdukları müesseseler de böyledir. Bendeniz onlara katılmamıştım, kendime göre endişelerim vardı ama bir an olsun bu kıymetli silah arkadaşlarımdan şüphe etmedim, haklarında kötü düşünmedim.

Hem nasıl kötü düşünebilirdim ki? Hepsinin mazisi tertemizdi.

TSK’ndeki derin din düşmanı güçlerin gadrine uğramış, karıları başörtülü, alınları secdeli diye görevlerinde en başarılı insanlar olmalarına rağmen YAŞ kararlarıyla falan ordudan ihraç edilmişlerdi.

SADAT’ı dillerine dolayarak Erdoğan iktidarını devirmeye çalışmaları da tam bu yüzden işte. Erdoğan durumu 180 derece tersine çevirdi. Lâkin Erdoğan’ın TSK’deki en dinsiz, en imansız kişileri dahi ordudan zart zurt ile ihraç gibi bir niyeti hiç olmadı, olmayacak da…

Yalnızca olan şu: Erdoğan iktidarı TSK’lerini asil hüviyetine geri döndürdü. Artık her kışlada Cuma namazı da beş vakit namaz da erinden generaline herkes tarafından, hiçbir endişeye mahal kalmadan eda edilebiliyor.

Bırakın eşi başörtülü olmayı, kendisi başörtülü subay hanımlarımız var, polislerimiz var. Yakında inşá’allah sakal bırakmak da serbest olur.

CHP oldum olası dinle barışamamıştır. Din düşmanlığı yüzünden lâikliği de kavrayamamış, hepsi lâikçi olup çıkmıştır CHP’lilerin.

Lâikçilik (laisizm), lâikliği idrâk edememiş, lâikliği secular (seküler, din dışı) hayat sananların hüviyetidir.

“Türkiye lâiktir lâik kalacak” sloganı ile şekillendirdikleri mantalite, dünyanın başka hiçbir lâik ülkesinde cari olmamıştır. Zira lâiklik zaten evrensel bir değer değildir. Türkiye seçmenleri (hasseten Müslümanlar) öncelikle bu lâikçi, din düşmanı zihniyeti bertaraf etmeliler.

Türkiye tam da en ileri hamlesini yapmışken 1930’ların karanlık istibdadına rücu etmemek gerekir. Gerçek irtica budur çünkü. 27.05.2022

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER