Artık subay namzeti gençler şanslı. Biz çok çetin ve zor şartları yaşadık. Bendeniz 1972 senesinde Konya Erkek Lisesi’nden (Gazi Lisesi oldu) mezun olup girmiştim Hava Harp Okulu’na. Ve 1975 senesi 30 Ağustos’unda da teğmen rütbesi ile uçuş okuluna İzmir’e gitmiştim.
12 Eylül cuntasından T. Şahinkaya gibi birinin de okul komutanlığımızı yaptığı üç (3) senelik harbiyelilik hayatımda, şühedalarımızın dini, dinim İslâm’ı halkımızın “Peygamber Ocağı” dediği orduda hakkıyla yaşayamadım.
Kandillerimizde gizli gizli (okuma odasında) küçük ebatlı Kur’ân’ımı açar Yásîn okurdum ölmüşlerime. Saat 22:00 yatağa girişti. Artık yatmak zorundaydınız. Eğer koğuş nöbetindeki arkadaşla anlaşırsan nöbetini alır, rahatça Kur’ân okurdun. Tabi yine yakalanmayı göze alıp gizlice…
Ramazan’da oruçları gizli tutar, bin türlü işkence çekerdik. O yıllarda iftar saati ile akşam yemeği saati (18:00) yakındı. Sofrada eylenip iftar vakti girince oruç açıyorduk. Fakat sahurla kahvaltı saati olan 06:00 arasında hayli zaman vardı. (Hatırladım da, internette de buluyorsun: vakit + yıllar)
Akşam yemeğinden kalan ekmeklerden birkaç tane saklar dolabına gizlice koyarsın. Eğer sabah kahvaltısından (yemesen de bulunma mecburiyeti var) zeytin falan da saklamışsan sahur çıktı demekti…
Tabi kalktığında yine gizli kalkacak ve gizli yiyecektin… Namazlarımızı da gizli kılar, çoğunlukla kazaya bırakırdık. Bunun eğitimi var, ders saati var. Zinhar izin alamazdın namaz için. Sicilini bozabilirlerdi. Yine de şanslıymışız diyorum, takım komutanlarımızdan namazlı olanlar bile vardı.
15 Temmuz’dan sonra, Harp Okulları “Milli Savunma Üniversitesi” oldu. Yönetmelikleri de değiştiriliyor. Yeni Harp Okulları Yönetmeliği ile Astsubay Meslek Yüksekokulları Yönetmeliği Resmî Gazete’nin dünkü sayısında yayımlandı.. “E, ne olmuş” demeyin: Büyük olay olmuş, karanlık emelleri olan odalar ve/veya mihraklar için…
Eski Kemalist yönetmeliklerde “giriş şartları” içinde, “Kendisinin, annesinin, babasının, kardeşlerinin ve velisinin, tutum ve davranışları ile yasadışı, siyasi, yıkıcı, İRTİCAÎ, bölücü ideolojik görüşleri benimsememiş, bu gibi faaliyetlerde bulunmamış veya bu gibi faaliyetlere karışmamış olması” şartı yeni yönetmelikte lağvedildiği için bize işkence yaşattıran zındıkiyyûn fırkasının zamaneleri kuduruyor…
Kaldırılanın maddenin yerine “Terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulu’nca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, iltisakı ya da bunlarla irtibatı olmamak” mantıklı ve milletten yana hükmü getirilmiş…
Değişikliği cumburliyet gazetesine hayra yormayan emekli zındık bir generalyus, “bu adımın tehlikeli sonuçlara yol açma riski bulunduğunu” söylemiş. Aaa bak şu işe; meğer bu generalyus paşaovski Balyoz emeklisiymiş!.
Balyoz’lar FETÖ ajan çetesinin samimiyetsizliği yüzünden dönüp “işte bak, irticacılar böyledir, devlete darbe bile yaparlar” diye bize inince, heriflerin cüreti arttı. O tv senin bu benim dolaşıyor, ahkâm kesiyorlar.
Üstelik de velinimetine (taqiyye yaparak tabi) hakaretlerle, “Bu, FETÖ vakasından hiçbir şey öğrenilmediğinin, ders çıkartılmadığının açık bir itirafıdır” diyerek. Dinine değil, kinine bakacaksın bunların:
“(……..) Burada AKP’nin orduyu tamamen kontrol etmeyi ve AKP’nin bakış açısını devletin resmî bakış açısı haline getirmeyi amaçlayan bir yaklaşım görüyoruz” diyor bay generalyus…
Yàni “bu ne hadsizlik, kuyruğu kısıp arızî düzene itaat edin” diyor bize…
“Tarikatların, cemaatlerin Harp Okulları’na girişinin önü yasal olarak da açılmış oluyor. Halihazırda memleket tarikatlar cenneti haline gelmiş durumda, ‘ordu da tarikatlar cennetinin bir parçası olsun’ diyorlar.”
Ziyâ Paşa Terkib-Bend’inde, “Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir / Tekdîr ile uslanmıyanın hakkı kötektir” demişti ya, biz bırak köteği tekdir bile etmedik bunları…
Hattâ neredeyse özür diledik. Oysa Balyoz ve sair dâvalarda mahkûmiyet alanlar gerçekten de suçluydu: Mobing, YAŞ kararlarıyla ordudan ihraç… say sayabildiğin kadar!. Kendimden biliyorum:
Kurmaylık yolumu tıkayan, binaen’aleyh erkenden (Kd. Yzb. rütbesinde) malülen emeklilik istememe sebep olan biri bile vardı aralarında. TSK sicil belgeme “karısı başörtülü” ve “içkili toplantılara katılmaz” diye yazıp en düşük sicil notunu (120) vermişlerdi… Oysa filoda en fazla uçan ve vazifesini de çok iyi yapanlardan biriydim.
Fakat itiraf edeyim, hiç suç işlememiş de değildim: Org. T. Şahinka’dan Harp Okulu yıllarımın intikamını almıştım: 1982’de Eskişehir Orduevi’ne teşriflerinde (!) verilen kokteyle bir arkadaşımı da ayartmak suretiyle başörtülü eşlerimizle katılmış ve herifi kudurtmuştuk.
Hanımı da başörtülü olan arkadaşım bana çok kızmış, “tamam şimdi bizi ya öldürür ya da Mamak’ta işkence edip sürüm sürüm süründürürler” demişti.
Oysa müteveffa Bay Şahinkaya, cuntanın dört asından biri olduğu halde Malatya’da yaptığı bir konuşmada yalnızca dedikodu yapabilmişti. Emekli olduktan sonra bu konuda “Sen İbrahim ol, Allah da ateşi gül bahçesi yapsın” başlıklı bir makale yazmıştım haberkalem.com.tr sitemde[1]. 25 Mart 2021
———————————————————-
[1] Siteyi maddî zorluklar yüzünden kapatmıştım, belki ileride yine açarım.
YORUMLAR