Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Dr. İmbat Muğlu

TÜRKIYE – YUNANISTAN ILIŞKILERI

Türkiye ile Yunanistan ilişkileri çok derin bir tarihi geçmişe sahiptir. 1453 yılında İstanbul’un
fethi ile Osmanlı İmparatorluğu’na tabi olan Yunanistan; 1789 yılında yapılan Fransız
İhtilali’nden etkilenerek Osmanlı’ya isyan etmiştir. Yunan isyancılar o günlerde on binlerce
Müslüman kadın, çocuk ve erkek katletti. Osmanlı İmparatorluğu ile Rus Çarlığı arasında
yapılan savaş sonrası 1829 yılında Edirne Antlaşması imzalandı. Anlaşma gereği Osmanlı,
Yunanistan Cumhuriyeti’ni özerk bir devlet olarak tanımak zorunda kalmış ve üç yıl sonra
yani 1832 yılında ise Yunanistan Devleti’ni resmen tanımıştır. Böylece yüzlerce yıl boyunca
Osmanlı’nın tebaası olan Yunanlılar, Rusya ve batılı devletlerin büyük desteği ile kendi
devletlerini kurmuş oldular. Yeni kurulan batı destekli Yunanistan Ege’nin en sorunlu devleti
olmuş ve Osmanlı Devleti ile aralarında sürekli anlaşmazlıklar olmuştur. Bu anlaşmazlıklar 24
Temmuz 1923 tarihinde; Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileri ile İngiltere, Fransa,
SSCB, Japonya, Bulgaristan, İtalya, Romanya, Yugoslavya, Yunanistan, Belçika ve Portekiz
arasında imzalanmış olan Lozan Barış Antlaşması ile yeni kurulan Türkiye Cumhuriyet
Devleti’ne devredilmiştir. Dört bölüm halinde düzenlenen ve toplamda 143 maddeden
oluşan Lozan Antlaşması içerisinde yer alan barışa dair maddeler Yunanistan’ın tek taraflı
uygulamaları ile tam anlamıyla uygulanamamıştır. Türkiye-Yunanistan ilişkileri bazı zamanlar
ılımlı ve sakin bir düzeyde devam etmiş olsa da bu durum hiçbir zaman süreklilik arz
etmemiştir. Hatta çoğu zaman Yunanistan’dan kaynaklı bazı hukuksuz hal ve hareketlerden
dolayı iki ülke arasındaki ilişkiler bozulma ve gerilme noktasına gelmiştir. Bu
anlaşmazlıkların meydana gelmesinin temelinde Yunanistan’ın yüzyıllardır hayalini kurduğu
Büyük Yunanistan Projesi’ni diğer adı ile Megali İdea’yı hayata geçirmektir. Megali İdea’nın
esas amacı Türkiye’yi saf dışı bırakarak İstanbul’u başkent olarak belirlemek ve yakın doğuya
kadar ilerleyip buralarda büyük Yunan egemenliğini kurmaktır. Bununla birlikte iki ülke
arasındaki diğer temel sorunların başında azınlıklar, Kıbrıs sorunu, deniz yetki alanları yani,
kara sularının genişliği ve kıta sahanlığı, hava sahaları, aidiyeti belli olmayan adacık ve
kayalıklar ile Yunanistan'ın Doğu Ege Adaları'nı silahlandırması. Yunanistan’ın ideolojik
saplantı haline getirdiği megali idea’dan ötürü olsa gerek; Birinci Dünya Savaşı sonrasında
imzalanan Lozan Barış Antlaşması’nın 13. maddesinde, Midilli (Lesvos), Sakız (Chios),
Sisam (Samos) ve Ahikerya (Ikaria) adalarında “hiçbir deniz üssü kurulmayacak, hiçbir
istihkam yapılmayacak” ve hatta söz konusu “adalarda Yunan askeri kuvvetleri, askerlik
hizmetine çağrılmış ve bulundukları yerde eğitilebilecek normal asker sayısından çok
olmayacağı gibi, jandarma ve polis kuvvetleri de bütün Yunan ülkesindeki jandarma ve polis
kuvvetlerine orantılı bir sayıda kalacaktır” hükümleri getirilmişti. 1947 Paris Barış
Antlaşması’nın 14. Maddesi’nin 2. Fıkrası uyarınca ile de Oniki Adalar
SİLAHSIZLANDIRILMIŞTIR. Buna bağlı olarak, Yunanistan bugüne kadar komşuluk
ilişkisiyle hiçbir surette bağdaşmayacak şekilde, Türkiye’nin milli menfaatlerine hiçe
saymıştır. Uluslararası toplum ise Yunanistan’ın bu hukuksuzluğuna karşı sessiz kalmış

maalesef bu hukuksuzluklara göz yummuştur. Türkiye’de “Avrupa’nın Şımarık Çocuğu”
Yunanistan’ın ısrarlı talepleri karşısında haklarını savunmak için silahlı kuvvet
kullanabileceğini ilan etmiştir. 1 Ocak 1981 tarihinde Avrupa Birliği (AB) üyesi olan
Yunanistan, Ege sorununda Türkiye’nin karşısında tek başına değil, AB ile beraber
çıkmaktadır. Türkiye ve Yunanistan, Lozan Antlaşması itibarı ile karasularını Ege’de 3 mil
olarak belirlemiş iken, Yunanistan 17 Eylül 1936 tarih ve 230 sayılı olağanüstü durum yasası
ile kara sularını 6 mile genişletmiştir (Arı, 1995, s. 55). Yani Lozan anlaşmasıyla kurulmuş
olan siyasi-askeri denge, (Kuran, 2006, s. 130) Yunanistan’ın tek taraflı tasarrufu neticesinde
fiilen bozulmuştur. Türkiye, Yunanistan’ın Ege’deki karasularını 1936’da 6 mile çıkarmasının
yaklaşık 30 sene sonrasında, 1964 yılında kabul ederek uygulamaya soktuğu 476 sayılı
Karasuları Kanunu’yla karasularını prensip olarak 6 mil şeklinde saptamış ve ayrıca aynı
kanunda karasuları daha geniş ülkelere karşı mütekabiliyet ilkesini uygulayacağını ve ayrıca
Türk kara ülkesinin komşusu bir devlet kara ülkesine olan uzaklığının, bu her iki devletin
karasuları toplamından az ise Türk karasularının dış sınırını her iki devlet kara ülkesi
arasındaki orta hattın belirleyeceğini beyan etmiştir (Ertürk, 2007, s. 108). Yunanistan ile
Türkiye arasındaki sorunlar günümüz itibariyle de devam etmektedir. Türkiye tarihin hiçbir
döneminde komşusu Yunanistan ile karşı karşıya gelebilecek bir hamle yapmamış ve tüm
anlaşmalara harfiyen uymuştur. Türk-Yunan ilişkileri 1999 yılı itibariyle işbirliği ve diyaloğa
dayalı yeni bir döneme girmiştir. Bu çerçevede, iki ülke arasındaki sorunların diyalog yoluyla
ele alınması amacıyla siyasi istişareler, istikşafi temaslar, Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi
(YDİK) gibi çeşitli mekanizmalar geliştirilmiş ve son yıllarda üst düzey ziyaretler artış
göstermiştir. Bu doğrultuda, Türkiye, bir yandan, sorunların diyalog yoluyla çözümlemesi için
çaba göstermeye devam ederken, diğer yandan, ikili ilişkilerin her alanda geliştirilmesini
hedeflemekte ve her iki ülkenin yararına somut projelerin hayata geçirilmesini
desteklemektedir. 1 Türkiye ve Yunanistan arasındaki sorunların ortadan kalkması ve normal
bir sürece girmesi için ilk olarak Yunan yönetimin amasız olarak uluslararası hukukla
örtüşmeyen tutum ve davranışlarına son vermesi gerekmektedir.
Dr. İmbat MUĞLU

1 Türkiye-Yunanistan İlişkileri / T.C. Dışişleri Bakanlığı (mfa.gov.tr)

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER