Es rüzgar es, şu yiğidin bağrına bağrına es… Rüzgarı seven bir milletiz biz. Esmeyi de estirmeyi de severiz.
Lâkin lafın iki yakasında da böyleyiz biz. Gerçek rüzgarı sevdiğimiz gibi konuşkan bir millet olduğumuz için havadis üfürmeyi de severiz.
Kadılarımız arasında olduğu kadar erkeklerimiz arasında da dedikodu (gıybet) hayli yaygındır.
Genlerimizde mi var bu? Hayır háşa sümme háşa…
Bu genlerin uzandığı atalarımız bilakis dünyaya “Türkler az konuşur, birini çekiştirmeyi günah sayar, malın da lafın da fazlasından kaçınırlar” dedirtmişlerdi.
“Ser verir sır vermez” dedirtmişlerdi. Yàni başını, kellesini koparsanız sırrını vermez, mahremini ifşa etmez…
O yüzden tarihimiz boyunca girdiğimiz nice harblerde esir düşen askerlerimizden tek bilgi alamamışlardır. İşkenceler altında şehid olmuş ama konuşmamıştır o mübarek cedlerimiz…
Demek ki şu üfleme işini tarihten soyutlamak lazım. Bu millet İslâm ahlâk ve seciyesinden uzaklaştıkça mertliğini, yiğitliğini de o güzelim hasletlerin tamamını da tarihte bırakmıştır.
Bizi içimizden vurdular. Bize ne yaptılarsa azar azar yaptılar…
Biz, başımızdaki ululemre itaat etmeyi vacib bilmiş bir milletiz.
Bize “Allah’a, Peygamber’e ve ülü’l-emre itaat etmemiz” emredilmiştir (en-Nisâ 4/59). Bizde başımızdaki halis ve vasıflı ise arkasında ölmek bir şeref hattâ ibadet gibidir.
O yüzden bizi rezil ve rüsvay edebilmek için başımıza kendileri gibi birini koymayı düşündü kâfir. Başardıkları zaman gerçekten zaferi kazanmış olacaklarını iyi biliyorlardı…
Netekim kazandılar. Başımıza onlara benzeyen, dininden ve ümmetinden nefret edenler geçti genlerimiz bozulana kadar bastırdılar…
Bir hali sağlayabilmek kadar idame ettirebilmek de mühimdir. Bu nedenle de medya patronları sürekli onlar oldular. Saftirikler bilmez ama şu anda bizden sandıkları medyanın patronları dahi aslında onlardandır…
Medya denilince mürekkepli gazeteler, radyo ve televizyonlarla sınırlı değil artık bu dünya. Bir de malûmâlileri «sosyal medya»mız var.
En tepesindeki kurucu ve sahipleri Amerikalı; «facebook, instagram, twitter, whatsapp» gibi birtakım mecralarda gevezelik, zevzeklik edip duruyoruz ya hani, işte o saha da onların kontrol ve gözetimi altındadır. Onların izin verdikleri kadarını yazabilirsiniz.
Aksi halde anında defterinizi dürerler. Bir ihtar alırsınız “hesabınız donduruldu” diye… Kimi zaman da size “uslu olmaya söz verir, hizaya girerseniz devam ettiririz” de diyebilir bu mecraların patronları.
Muhterem okurlarım biz bunları defalarca yazdık, yazmaya devam da ederiz, lâkin hálâ bu (Sosyal Medya dahil) «Üfürükçü Medya»ya itibar ediliyor ya, o zaman kahroluyor insàn “neden ágâh olunmasına yaramadı onca emeğimiz” diye.
Bakıyorum bir namussuz hesaptan bile istiye kasdına uygun bir haber üfürüyor onca Müslüman da en basit bir araştırma yapmaya bile lüzum görmeden bunu önüne gelen her kese servis ediyor, paylaşıyor…
Sonra mahvolduk, yıkıldık, şu oldu bu oldu zırlamaları…
Be adam hadi internet ortamındaki abidik kubidik işleri anlamıyorsun, eski kuşaksın veya bu işlerin cahili kalmışsın, olabilir. Pekâlâ sen dinini de mi bilmiyorsun?
Bilseydin, “Kişinin her duyduğunu söylemesi, ona (yalan)günah(ı) olarak yeter” hadîs-i şerîf’ini bilir, tefekkür eder, korkardın akıbetinden.
Müslüman yalan söyleyemez, yalancılardan yazılmak münafık olmak demektir. Vallahi pes, pes artık… 06.02.2022
YORUMLAR