31 Ocak 1968 sabahı, Vietnam Savaşı’nın dönüm noktası olan Tet Saldırısı başladı. Güney’e sızan Kuzey Vietnamlı Vietkong askerleri, aralarında Saygon’daki ABD büyükelçiliğinin de bulunduğu bazı popüler noktalara saldırdılar.
Birkaç hafta içinde bütün saldırılar bastırıldı. ABD komuta kademesi, bu sürpriz atağın cılız kaldığını düşündü. Onlara göre savaşın sonu gelmişti. Ancak bir şey gözden kaçıyordu. Savaş o ana kadar kırsal alanda sürmüştü. Bir anda şehre taşınan çatışmalar, ABD halkının dikkatini savaşa çekmişti. Asıl hedefin Vietnam’daki hedefler değil, ABD halkı olduğu sonradan anlaşıldı. Gerisi malum. Patlayan savaş karşıtı gösteriler. Yönetimdeki değişiklik. Tarih.
Batı, hatalarından ders çıkardığı için dünyaya hükmediyor. Orada kaybettiler. Ama ilerleyen yıllarda sıkça uyguladıkları taktiksel manevraları da sahiplendiler.
Özellikle başkentte terör örgütlerine yönelik operasyonlar arttı. Suriyelilerin arasına sızmış radikal örgüt mensupları daha sık dile getiriliyor. Yönetmelikte emniyet ve istihbarata ordu silahlarını kullanma yetkisi veren bir değişiklik oldu. Acaba diyorum, Batı aldığı dersleri bu topraklarda uygulamaya karar verdi de devlet buna karşı hamle mi yapıyor?
*
Sabah kalktıktan akşam yatağa girene kadar birilerinin hedef kitlesiyiz. Hatta biz uyurken bile sistem işliyor. İnsanın bedeni artık değersiz bir yığından başka bir şey değil. Varoluşumuzun tek anlamı seyrettiğimiz filmler, satın aldığımız kıyafetler, yediğimiz içtiğimiz markalar. Büyük veriye ait datalar olduk.
Corona virüsün çıkışıyla alakalı komplo teorilerine girmek istemiyorum. Ancak an itibariyle vardığı nokta hakkında yorum yapabilirim. İnsanlık süratle dijitalize oluyor. Alışveriş sepetimiz artık ayağımıza geliyor. İsterseniz hiç temas kurmadan alıyorsunuz. Bitti gitti. Yemeğiniz geliyor, suyunuz geliyor. Aynı internet platformlarında hem şeytani figürler, hem de kurtarıcı figürler beyinlerimize işleniyor. Sınır yok. Her şeyin sunulduğu insan, karşılığında hiçbir şey haline geliyor.
Dijitalizmin hızıyla yarışan bir süreç daha var: Silahlanma. Eğer bu maskeli dönemi dünya çapında bir kapışma izlerse şaşırmayın. Neticede hiçbir şeyin birazını süpürürseniz geriye ne kalır ki?
Yine hiçbir şey.
*
Gerçek kitapların yanında bir de gerçekmiş gibi yapan kitaplar var. Yayınevi anlayışındaki değişikliklerle birlikte, önüne gelen, her istediği konuda kitap çıkartıyor. Yetersiz editoryal çalışmalar. Olmayan derinlik. Bu bollukta gözden kaçan, hak ettiği değeri bulamayan sağlam eserler.
Hegel’in estetik kuramında güzel ile karşılaşıldığında ben ile nesne arasındaki ayrım ortadan kalkar. Arzular geri çekilir. Ama bu kitaplarda bırak ortadan kalkmayı, daha ikinci sayfada ben kaçacak delik arıyor.
Önemli eleştirmenlerden Nurullah Ataç, bir makalesinde, kendisine gönderilen bazı şiirleri okuduğunu belirtip şöyle diyor: “Ama yazılmasa da olurdu, daha da iyi olurdu.”
Evet, yazabilmek bile başlı başına bir emektir ve takdire şayandır. Ama dürüstçe yukarıdaki tespiti yapmaya engel değil.
DİKKATİMİ ÇEKENLER
TCG İSTANBUL: İ sınıfı ilk fırkateyn projesinde birinci gemi denize indirildi. Yerlilik oranı %75. Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizin, denizlerdeki caydırıcılığını artıran parlak bir gelişme.
SpaceX: Transporter-1 görevi kapsamında, 133’ü ticari ve devlet, 10’u ise Starlink uydusu olmak üzere toplamda 143 adet uydu, yörüngeye yerleştirilmek üzere fırlatıldı.
12: Yeni bir internet dizisinin ismi değil. Atlas Okyanusu’nun derinliklerinde beş yıldır yürütülen çalışma neticesinde keşfedilen yeni canlı türü adedi.
YORUMLAR