Son yıllarda Yunanistan ve Türkiye arasında yaşanan olaylar, didişmeler ve sürtüşmeler her iki ülkeyi savaşın eşiğine getirmiştir. Yunanistan ve Türkiye arasındaki gerilim, tansiyon ve sürtüşme her iki ülke tarafından Birleşmiş Milletler (BM) 77. Genel Kurulu’nda da gündeme getirildi. Türkiye ve Yunanistan BM’in 77. Genel Kurulu’nda da kozlarını paylaştılar. Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan BM Genel Kurulu’nda Yunanistan’ın kepazeliklerini bütün dünyanın anlayacağı dilden seslendirerek izah etmiştir. Hatta Kıbrıs’ta iki devlet konusunu da gündeme getirerek KKTC’nin bütün dünyaca tanınmasını istemiştir.
Bu yazımızla Türkiye ve Yunanistan arasında yaşanan bütün bu olayların üzerinde durarak yatay/dikey/çapraz analizlerle sorunların derinliğine ışık tutmaya çalışacağız.
Yunanistan son iki yıl içinde Türk hava sahası ve denizden toplam 1123 kez ihlal ve taciz etti. 15 ve 23 Ağustos’ta uluslararası hava sahasında görevlerini icra eden Türkiye’ye ait F-16 uçakları, Yunanistan’ın aktif olarak kullandığı S-300 Hava Savunma Füze Sistemi tarafından radar kilidi uygulanarak taciz edilmiştir. NATO ülkesi olarak müttefiklik/dostluk ruhuna aykırı hareketler sergileyerek bölgedeki barış, huzur ve istikrarı etkileyecek saldırgan tutumlar sergilemeye devam etmektedir.
Türkiye tarafından defalarca uyarılmasına rağmen, Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan tarihi hatırlatma yaparak “İzmir’i unutma” demesine rağmen, “adaları işgal etmeniz bizi bağlamaz” demesine rağmen, “vakti saati geldiğinde gerekeni yaparız ve bir gece ansızın gelebiliriz” demesine rağmen Yunanistan bir türlü akıllanmıyor ve Türkiye’yi tehdit etmeye devam etmiştir. Yunanistan, Türkiye’nin tüm uyarılarını tehdit/provokatif olarak algılıyor ve NATO’ya şikayet ederek sözde güç gösterisinde bulunuyordu. Türkiye adına Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan Yunanistan’ı ne kadar uyarsa da ABD’nin vermiş olduğu gazla Türkiye’yi ciddiye almamış ve şımarık hareketlerini devam ettirmiştir.
Türkiye bu durumdan öyle sıkıldı ki sonunda ABD ve NATO’yu uyarmak zorunda kaldı. Hem de en ağır bir dille… Türkiye, Yunanistan’ın tüm bu davranışlarını ne kadar ABD ve NATO ile müzakere etse de hiçbir işe yaramadı. Sözde müttefik/dost ABD, inadına Yunanistan’ın arkasında durmaktan vazgeçmiyordu. NATO’nun da ABD’den hiçbir farkı yoktu. NATO, Türkiye’nin gözlerinin içine baka baka aleni/açık bir şekilde iki müttefik ülke olan Türkiye-Yunanistan arasında ikili oynamaya devam etti!.. Sözde ABD dost/müttefik, sözde Türkiye NATO üyesi!.. komşu Yunanistan da NATO üyesi! Tabi ki ABD ve NATO’ya sormak gerekti: Aynı çatı altında (iki NATO üyesi Türkiye ve Yunanistan’ı) çatıştırmaktaki amaç neydi?!
Aynı şekilde Yunan medyası da boş durmuyordu. Yunan halkını yanlış, yalan ve ütopik kışkırtıcı haber ve yorumlarla algı operasyonları yapıyordu. Yunan halkını Türkiye’ye karşı kışkırtarak adeta savaş çığırtkanlığı yapıyordu. Türkiye’nin uyarılarını tehdit olarak algılayarak müzakereden/ittifaktan kaçınanın Türkiye olduğuna dair kışkırtıcı ve tahrik edici haberler yapmaktan asla geri durmuyordu.
Son birkaç yıl içinde Yunanistan ABD’nin adeta üssü haline geldi. ABD, Yunanistan’ı adeta silah deposu haline getirdi. Hele bir de sınırda inşa ettiği yüzlerce kilometreye uzanan çelik duvar yok mu?! Türkiye-Yunanistan sınırında inşasına devam edilen ve geçtiğimiz yıl 40 km’si tamamlanan çelik duvarın 220 km’ye çıkarılacağını açıklayan Yunanistan ne yapmak istiyordu? Sanki Türkiye her an kendisine saldıracakmış gibi sınır güvenliğini sağlama alıyordu. Güya göçmen akınına karşı inşa ediliyormuş! Bir de utanmadan sınırdaki duvarın uzatılmasının hükümet kararı olduğunu açıklaması ve AB’nden bir de fon talep etmesi ne kadar garip ve tuhaftı!.
Yunanistan’ın kışkırtıcı ve taciz edici tüm söylem ve eylemleri karşısında Türkiye, temkin ve soğukkanlı bir şekilde sabrını muhafaza etmeye devam etti. Ayrıca sürekli olarak Yunanistan’ı uyarmaktan vazgeçmedi. Yunanistan artık Türkiye’nin bu sabrını zorlamaya başlamıştı. Hem öyle zorluyordu ki Türkiye için adeta bıçak kemiğe dayanmıştı! O yüzden Cumhurbaşkanı R. Tayip Erdoğan bile sonunda patladı ve Yunanistan’ı çok sert bir dille uyarmak zorunda kaldı. Buna rağmen Yunanistan geri adım atmayarak gerilimi artırmayı tercih etti. Artık Yunanistan’ın nihai amacı aleni/açık bir şekilde sırıtmaya başlamıştı. Yunanistan’ın yegane amacı kendisine Türkiye’yi saldırtmak! O yüzden de akla-hayale gelmedik yollara başvurmaktan çekinmiyordu! Daha açıkçası kaşınıyordu! Ve aleni/açık bir şekilde ‘savaş’ istiyordu.
Birkaç yıldır, yazılı, görsel ve sosyal medyada bu konuda yayınlanan haber ve yorumları özetlediğimiz zaman Yunanistan savaşa mı hazırlanıyor, Türkiye-Yunanistan savaşı çıkar mı, çıkarsa ne zaman başlar, böyle bir savaşta sonuç ne olur, Türkiye bu savaşa hazır mı, Kazanan Türkiye olur mu, ABD Yunanistan’ı neden kışkırtıyor, NATO ve AB’nin bu savaştaki rolü ne olur, Rusya Türkiye’nin yanında yer alır mı vs, vs. birçok soru ışığında o kadar çok haber, yorum ve analizler yapıldı ki… Bu konuyu biraz daha aydınlatmak ve Türkiye’nin sesiz kalmadığının altını çizmek için daha önce Başkent Postası’nda yayınlanan iki yazımdan alıntılar yapmakta fayda görüyorum.
23 Mayıs 2022 tarihinde Başkent Postası’nda “İddia Ediyoruz: 2023’TE TÜRKİYE-YUNANİSTAN İLE SAVAŞACAK!..” başlıklı yazımızda “…Adalar Sorunu yıllardır devam etmekteydi… Bir de Doğu Akdeniz sorunu çıkınca ipler olağanüstü gerildi ve karşılıklı çok sert açıklamalar yapılmasına bile sebep oldu. Yunanistan’ın Türkiye’yi kışkırtıcı hareketleri, deniz, havada it dalaşına girmesi ve aleni provokasyonları Türkiye’nin canını bezdirmişti! Türkiye ve Yunanistan arasında bazen öyle anlar yaşandı ki ‘ha savaş çıktı çıkacaktı’ türündendi… ABD ve Yunanistan arasındaki Savunma İşbirliği Anlaşması’nın 5 yıl daha uzatılmasının Türkiye için ‘savaş nedeni’ olabileceği açıklanmıştı! Asıl önemli husus Yunanistan’ın Ege Karasularını 12 mile çıkarması halinde kopacak kıyametti. İşte o zaman savaş nedeni sayılırdı…”
Başkent Postası’nda 25 Mayıs 2022 tarihli “PSİKOLOJİK, SOSYALOLOJİK SAVAŞ, TÜRKİYE TEHDİT ALTINDA” başlıklı yazımda “Yunanistan adeta (topyekün) ABD’nin üssü haline geldi! Son olarak da Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis, ABD’ye “Türkiye’ye F-16’ları vermeyin” telkininde bulunması bardağı taşıran son damla oldu. Tabi ki Türkiye sessiz kalamazdı. Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın “Artık benim için Miçotakis diye birisi yok. Bundan sonrasını kendi düşünsün..!” diyerek sert bir şekilde uyarması dünya gündemine oturdu. Yunanistan’a destek veren tüm ülkeler Türkiye’ye karşı cephe alarak ilginç açıklamalar yapmaya başladılar. Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan, Türkiye-Yunanistan arasına 3. Ülke sokulmayacağı konusunda daha önceden mutabık kaldıklarını hatırlatarak son günlerdeki tutum/davranış ve icraatları üzerine şöyle dedi: “Bu yanlışı Türkiye, Yunanistan ve Fransa’nın NATO’dan çıkışı döneminde Türkiye o zaman onlara destek vermişti. Ve ne oldu? Şu anda Yunanistan bizimle nasıl uyum içinde? FETÖ’nün Avrupa’ya gidiş güzergahı şu an Yunanistan değil mi? ABD’nin Yunanistan’da 10’a yakın üs var. Bu üsler Yunanistan’da niye kuruluyor? Şu anda Avrupa ülkelerine 400 milyar Euro borcu olan bir Yunanistan var. Kendileriyle görüştük. Görüşmede aramıza 3. ülkeleri sokmayalım diye mutabık kaldık. Bundan sonrasını Miçotakis düşünsün. Biz kendimize yeteriz. ‘F-16’ları Türkiye’ye vermeyin’ diye ABD’ye telkinde bulunan bir Yunanistan ile karşı karşıyayız. Bundan sonra benim için Miçotakis diye birisi yok. ABD herhalde Yunanistan’ın lafına göre hareket etmeyecektir”
3 Haziran 2022 tarihinde Başkent Postası’nda “Türkiye ve Yunanistan Arasında Son 5 Yıl İçinde Neler Yaşandı?! ADIM ADIM SAVAŞA DOĞRU…” başlıklı yazımda Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kocyas, Türkiye’nin Kıbrıs üzerindeki haklarından dolayı vermiş olduğu mücadeleyi Rusya’ya Rusya’nın Ukrayna’yı işgal ettiği gibi Türkiye de Kıbrıs’ı işgal etmesi benzetmesi üzerine 360 derece kıvırtarak “Türkiye’nin Yunanistan’a saldırmayacak kadar zeki olduğunu” söyleyerek Yunanistan’ın amacının barış, dostluk ve karşılıklı ilişki olduğunu ifade etmesi de bir o kadar manidar olsa gerekti. Ayrıca geçmiş yıllardan 2022 yılına Yunanistan ve Türkiye arasındaki deniz sınır anlaşmazlıkları, Doğu Akdeniz’deki doğalgaz rezervleri, Libya’daki karışıklıklar ve anlaşmazlıklar, Türk ve Yunan hava sahasındaki it dalaşları, 12 Ada gerilimi, Kardak Krizi, Mülteci Sorunu ve bilhassa Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de doğalgaz arama çalışmaları, Yunan ve Türk gemilerinin birbirlerine ateş açacak kadar yaşanan gerilimler, Yunanistan ve Birleşik Arap Emirlikleri arasında Girit Adası’ndaki ortak eğitim tatbikatları, 2000’li yıllarda Sevilla Üniversitesi tarafından MEB anlaşmazlığının çözümü amacıyla hazırlanan haritada Meis Adası’nın Yunan Kıta Sahanlığı’ndan Akdeniz’e kadar inerken Türkiye’yi Antalya Körfezi’ne hapsetmesi büyük bir gerginliğe yol açması ve stratejik yönden öneme sahip Kıbrıs gerginliği gibi daha birçok anlaşmazlıkların birbiri içine geçerek çözülmesi zor bir kördüğüme dönüşmesinden kaynaklanan yüksek tansiyon ve gerilim Yunanistan ve Türkiye’yi sıcak bir çatışmanın eşiğine kadar getirmişti.”
Geçtiğimiz günler içinde 150’den fazla devlet başkanı ve hükümet başkanın katıldığı Birleşmiş Milletler (BM) 77. Genel Kurul Toplantısı’nda bütün dünyaya seslenen Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan, Yunanistan’ın Ege’yi mülteci mezarlığına çevirdiğine değinerek “Avrupa Birliği üyesi Yunanistan, Ege Denizi’nde düzensiz göçmenlere uyguladığı insanlık dışı geri itmeleri ve Avrupa’nın ve BM kurumlarının insanlığa karşı suç teşkil eden bu acımasızlıklara artık bir dur demesinin vakti çoktan gelmiştir” dedi.
Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan KKTC’nin artık dünyaca tanınması gerektiğini belirtirken “Kıbrıs Türk halkının egemen eşitlik ve eşit uluslararası haklarının tescil edilmesi, Ada’daki çözümün anahtarıdır. Uluslararası toplumu, BM prensipleriyle çelişir şekilde ambargolarla dünyadan koparılmaya çalışılan Kıbrıs Türklerine zulme son vermeye, bir an önce KKTC’yi resmen tanımaya davet ediyoruz. Bugün adada iki ayrı devlet ve iki ayrı halk olduğu bilinmektedir” sözleri üzerine Doğu Akdeniz ve Ege’de sorunları iyi ilişkiler içinde çözüm çağrısı yapması Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) lideri Nikos Anastasiadis’ı olağanüstü rahatsız etmişti!..
GKRY lideri Nikos Anatasiadis, BM 77. Genel Kurul’da Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan cevap olarak “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kıbrıs’ta herkesin ‘gerçeği görmesi’ gereğinden bahsetti. Hangi gerçeklerden bahsettiğini merak ediyorum. Türkiye’nin işgal altındaki bölgelerde yasadışı bir oluşum kurduğu gerçeği mi? Türkiye, uluslararası toplumu yasadışı eylemlerini tanımaya çağırıyor. Bir AB üyesi olan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin topraklarının yüzde 37’sinin askeri işgal altında bulunduğu, 1974’teki Türk işgalinden sonra Kıbrıslı Rumların üçte birinin atalarının evlerini terk etmek zorunda kaldığı, işgal altındaki bölgelere yüz binlerce Türk vatandaşının yerleştirildiği ve böylece adanın demografik karakterinin değiştirildiği, Türkiye’nin işgal ettiği topraklarda mutlak siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel ve dini kontrolü altında yasadışı bir varlık oluşturduğu gerçeği” ifadelerini kullanmıştır.
Yunanistan ve Türkiye’nin kara/hava/deniz gücünü kıyaslamaya gerek yok. Her şey aleni ve açık ortada. Gerek nüfus ve gerekse askeri savunma gücü olarak Türkiye’nin Yunanistan ile kıyaslanması abesle iştigaldir. Türkiye’nin 85 milyonluk nüfusu karşısında Yunanistan’ın 12 milyonluk nüfusu!.. Her iki ülke de NATO üyesi. Yunanistan’ın ABD ve AB ülkelerinden sürekli silah tedariki akla birçok şeyi getirmektedir. Ayrıca karasularını yeniden 12 mile çıkartma bir düşüncesinin olması Yunanistan’ın asıl niyet ve amacını apaçık ifşa etmeye yeter ve artar.
Yunanistan ile zaten tarihte olduğu gibi tam 100 yıldır sürekli gerilim ve sürtüşme haline olan Türkiye ne zaman nerede nasıl ve ne şekilde yapmak istediğini çok iyi biliyor. O yüzden Yunanistan’ın bütün kışkırtma ve tacizlerine karşı soğukkanlı bir şekilde anladığı dilden cevap veriyor! Fakat hiçbir zaman düşmanca tavırlar sergilemeden sürekli barışçı bir tutum içinde yapıcı politikalar izleye devam ettiriyor. Türkiye, Yunanistan’a karşı her zaman zeytin dalı uzatmış ve barışçı tutumlar sergilemiştir. Peki, Yunanistan ne yaptı?! Türkiye’nin bütün bu barışçı ve iyi niyetli yaklaşımlarını suiistimal ederek çözümsüzlükten yana olmayı sürdürdü. Türkiye’ye karşı saldırgan tavır ve tutumlarını devam ettirerek adeta mağduriyet rolleri oynamayı tercih etti. ABD ve AB’ye karşı sürekli nazlanmayı, sızlanmayı ve ağlamayı tercih ederek duygu sömürüsü yoluna gitti. Bu konuda ABD ve bazı AB ülkelerinin desteğini arkasına almayı başardı. Yunanistan’ın timsah gözyaşlarını ciddiye alan ABD ve bazı AB ülkeleri Yunanistan’ı her türlü şartlarda desteklemeye devam etti.
ABD ve bazı AB ülkelerinin Yunanistan’a her türlü finans, silah ve siyasi destek vermesi hava, deniz ve kara gücünün modernizasyonuna yol açtı. Türkiye karşısında sürekli aciz/ezik ve küçük görünen ve gırtlağına kadar borç içinde olan Yunanistan gücüne-güç katmak için silahlanma yoluna gitti. Türkiye’ye karşı uluslararası hukuk kurallarını çiğneyerek hava ve denizden taciz ve saldırganlıklarını devam ettirdi.. Hatta ABD’ye ülkesinin kapılarını sonuna kadar açtı. O yüzden ABD Yunanistan’ı adeta ÜS haline getirdi. Adalar dahil Yunanistan’ın her yerinde kara, hava ve deniz üssü kurmaya devam ettiriyor. Üstüne üstlük bir de Türkiye’yi şikayet ederek kendi yapmış olduğu tahrik ve tacizleri Türkiye’nin üzerine atıyor. Yapmış olduğu saldırganlık ve tacizler ile Lozan ve Paris Anlaşmalarını bile çiğneyerek sürekli Türkiye’yi suçluyor. Uluslararası hukuk kurallarını ihlal ederek adaları adeta silah deposu haline getirmiştir. Hala da adaları silah deposu haline getirmeye devam ediyor. Hem de ABD ile birlikte el-ele, kol-kola ve bütün dünyanın gözleri önünde… ABD’nin her türlü desteği Yunanistan’ı şımartmakta ve Ege’de 12 mil kararı için bile adeta cesaret vermektedir. Fakat ABD, Yunanistan’a destek vererek neler kaybettiğini elbet ki bir gün gelecek öğrenecek. Öğrendiğinde de o kadar pişman olacak ki ama iş işten geçmiş olacak.
TSK’ya ait İHA’lar, 18-21 Eylül tarihleri arasındaki görev uçuşlarında Yunanistan’ın Ege’de iki çıkarma gemisi ile GASA statüsü içindeki Midilli ve Sisam adalarına 18 adet zırhlı araç sevkiyatı gerçekleştirdiğini tespit etmişlerdir. Sözkonusu bu zırhlı araçların ABD’nin daha önceden Dedeağaç’a göndermiş olduğu zırhlı araçlardı. Yunanistan’ın bu hareketi GASA statüsünü ihlal ettiği gibi aynı zamanda uluslararası hukuka aykırı bir saldırgan bir hareket olarak değerlendirilebileceği gibi aynı zamanda Türkiye’ye yönelik bir provokasyondu.
Yunanistan, sadece Türkiye tarafından değil aynı zamanda kendi içinde de eleştiriliyordu. Yunan gazetesi Tribune ABD ve Fransa’nın iki ülke arasında kasıtlı olarak gerginlik yarattığına değinerek şu anki Yunan hükümetini dolaylı yönden eleştiriyordu.
Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin en büyük savaş gemisi olarak kayıtlara geçecek olan TCG Anadolu’yu inceleyerek “Savunma sanayiinde TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE’nin en önemli nişanelerinden biri, yerli ve millî uçak gemimiz, TCG Anadolu…” açıklama yapması Yunanistan’da büyük yankı uyandırdı. Hatta bir yunan gazetesi Türkiye’nin yeni savaş gemisi TCG Anadolu’yu vurmakla tehdit eden bir haber yaptı.
ASAM TÜRK DEGS Başkanı, Topkapı Üniversitesi Öğretim Üyesi Müstafi Amiral Doç. Dr. Cihat Yaycı ABD ve Fransa’nın ciddi bir hazırlık yaparak Türkiye’yi savaşa çekmek istediklerine dair açıklamalarda bulundu. Doç.Dr. Cihat Yazıcı, Yunanistan’ın tehdit ve tacizlerinin GASA statüsünü bozduğunu, benzer bir olayın 1. Dünya Savaşı’nda yaşandığını, şimdiki gibi o zamanda Yunanistan’ın askerlerini adalara çıkarttığını daha sonradan da Batı Anadolu’yu işgal etmeye kalkıştığını hatırlatarak çok önemli bir tarihi hatırlatmada bulunmuştur. Bugün de benzer bir olayın tekrar yaşanmakta olduğunun altını çizmiştir. Ayrıca Yunanistan ve GKRY’nin yaptıklarının artık kabul edilemez olduğunu, Adalar Denizi’nde 1 cm karasularının artırılmasına bile tahammül edilemeyeceğini belirterek Yunanistan’a bu hukuksuz cesareti veren ülkelerin uyarılması gerektiğine değinmiştir.
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’in BM Genel Kurulu’nda yapmış olduğu konuşmada Türkiye’yi hedef almıştı. Miçotakis gerçekleri çarpıtarak Türkiye’ye yönelik düşmanca söylemlerde bulunmuştu. Hatta Türkiye’nin Kıbrıs’ta “iki devletli çözüm” önerilerini de eleştirerek “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bir gece ansızın gelebiliriz” sözlerini ülkesine yönelik bir tehdit olduğunu ifade etmişti.
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçtokis’in BM’de yapmış olduğu konuşmasının hemen arkasından twetter hesabından Türkçe paylaşımda bulunarak “Birleşmiş Milletler’den bu mesajla yalnız Türk liderlerine değil, Türk halkına da yönelerek şunu söylemek isterim: Yunanistan Türkiye’yi tehdit etmiyor. Biz düşman değiliz. Biz komşuyuz ve aramızdaki dostluk ilişkilerine çok önem veririz. Her iki tarafta da büyük çoğunluk, ne anlaşmazlık ne de çatışmayı ister. Gelin beraber, karşılıklı saygı ve işbirliği içinde ve uluslararası hukukun çerçevesinde ileriye doğru adım atalım” sözleri ile Miçotakis’in ne kadar çifte standart, ne kadar iki yüzlü olduğunu, sözde gülen yüzündeki şatafatlı sözler ile nasıl da batıya yaranmak için riyakar davrandığına şahit oluyorduk.
Yunanistan’ın en çok ziyaret edilen Atina merkezli In.gr. haber sitesi “Miçotakis’in BM’deki hataları, başarısızlıkları ve ihmalleri” başlıklı yazısı ile Miçotakis’e ağır eleştirilerde bulunması bile Türkiye’nin haklılığını ortaya koyuyordu. Tabi ki Yunanistan, ABD ve NATO’da bunu anlayabilecek irade var ise!..
Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan BM Genel Kurul’unda yapmış konuşmada bütün dünyaya seslenerek “’Yunanistan hukuksuz, pervasız geri itmeleriyle Ege’yi mülteci mezarlığına çevirmektedir. Avrupa’nın ve Birleşmiş Milletler kurumlarının insanlığa karşı suç teşkil eden bu acımasızlıklara artık bir ‘dur’ demesinin vakti çoktan gelmiştir.” diyerek bu konuda sessiz kalan ülkeleri uyarmıştı.
YORUMLAR