Batı Medyası Gözüyle Türkiye Gerçekleri
Bu yazımızın konusu batı medyası üzerine analiz/yorumdan daha çok Türkiye aleyhine yayın yapan Batı medyasından örnekler vererek geçmişin karanlığından ışık tutmaya çalışacağız! Önce Türkiye’nin nereden nereye geldiğine kısaca değineceğiz ve daha sonra da ABD’nin ünlü Gazetesi New York Times Analizini mercek altına alarak Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye Gerçeği üzerinde durarak Batı medyasının Türkiye’ye yönelik siyesi ve ekonomik saldırıları üzerinde duracağız. Geçmişe yönelik hafızamızı yoklayarak batı medyasından bu konularla ilgili birçok örnek vereceğiz. Batı medyasının Türkiye’ye yönelik sadece saldırılarını, hakaretlerini, iftiralarını ve haksız eleştirilerini değil aynı zamanda Türkiye gerçeğini gören bazı sağduyulu Batı yayın organlarının yapmış oldukları olumlu/pozitif yayınlarından da bahsedeceğiz.
Türkiye, son 22 yıl içinde siyasi, ekonomik, teknolojik, sosyal, askeri ve istihbarı yönden gelişip-büyüyerek bugün gıpta ile bakılan, özenilen, örnek gösterilen ve olağanüstü dikkat çeken bir ülke haline geldi. Türkiye son yıllarda uluslararası ekonomik, diplomatik ve stratejik ilişkilerde güçlü bir performans göstererek barışçı ve güven verici bir politika izlemiştir. Aynı zamanda terörle mücadelede “Terörsüz Türkiye” projesi doğrultusunda olağanüstü mücadele vererek yarım asırlık terör belasını bertaraf ederek ( terör örgütü PKK’ya silah bıraktırarak) Türk-Kürt kardeşliğinin pekişmesini, aynı coğrafyada (vatan topraklarında) birlikte ve kardeşçe huzur ve müreffeh içinde yaşamasının yolunu açmıştır. Tabi bu gayret tek taraflı değil her iki tarafın mücadelesi sonucunda gerçekleşmiştir. Ayrıca Türkiye’nin geleceğine yönelik umutları da yeşertmiştir.
Türkiye, İsrail’in Gazze saldırıları karşısında bütün diplomatik yolları deneyerek yapıcı/olumlu bir politika izleyerek uluslararası diplomatik girişimleri sayesinde Gazze halkının tüm haklarını savunarak İsrail ve Hamas arasında ateşkesin sağlanmasında öncü bir devlet olmuştur. Türkiye, ABD başta olmak üzere Avrupa ülkeleri, BM ve Türk ve Arap dünyasındaki ülkeleri yapıcı önerileri ile etkileyerek ateşkese giden yolun önündeki tüm mayınların, tuzakların ve engellerin temizlenmesinde önemli bir aktör olarak dünyaya kendisini kanıtlayabilmiştir.
Öte yandan daha önce de Rusya ve Ukrayna arasında birkaç yıldır devam eden savaşın sona ermesi için de çok önemli diplomatik girişimlerde bulunarak esir takasları başta olmak üzere bir çok toplantı ve görüşmenin mimarları arasında başı çeken Türkiye’nin adından bugün uluslararası arenada yapıcı/olumlu bir şekilde söz edilmesi boşuna değildir! Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ismini ABD Başkanı D. Trump’in dilinden düşürmemesi, Erdoğan’a övgüler yağdırarak en iyi dostları arasında başı çeken bir lider olduğunu dillendirmesi de boşuna değildir! Bütün bu gelişmeler Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dış politikadaki inanılmaz başarılarını ve Türkiye’nin uluslararası ilişkilerdeki gücünü ve güvenirliğini göstermeye yetiyor ve artıyor bile…
Türkiye’nin uluslararası sorunlarda dengeleri sağlayan, güven verici ve etkileyici yönlerini dünyadaki saygın medya kuruluşları da gündeme getirmektedir. Daha geçen gün ABD’nin önemli gazetelerinden New York Times, Türkiye ile yapmış olduğu çarpıcı ve etkileyici analizinde Cumhurbaşkanı Erdoğan gerçeği üzerinde durarak “Vazgeçilmez Erdoğan” ifadesiyle küresel dengelerde nasıl bir rol oynadığı üzerinde durmuştur. Böylece ABD’nin önde gelen gazetesi New York Times ilerlemekte olan ABD-Türkiye ilişkilerine değinerek Türkiye’nin “Küresel Dengelerde Türkiye’nin Etkisi Artıyor” vurgusu ile önemli bir gerçeğin altını çiziyordu. Gazeteye göre Türkiye “Yeni Dönemin Aktörleri” arasında başı çeken en önemli ülkelerden birisi haline gelmişti.
New York Times’in analizine göre artık BATI, Türkiye ile ilişkileri yeniden (silbaştan!) gözden geçirmek zorundaydı! Batı, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan gerçeğini kabullenmiş ve bu ilişkileri artık koparmayı göze alamaz hale gelmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik ilişkilerin kopmamasını isteyen liderler arasında başta ABD Başkanı Trump olmak üzere İngiltere, Almanya, İtalya, İspanya ve daha birçok Batı lideri bulunmaktadır. Bu nedenle de karşılıklı yoğun bir uluslararası görüşme trafiği oluşmuştur.
New Yok Times yapmış olduğu analizde “Erdoğan vazgeçilmez bir aktör” olduğunu belirterek Türkiye’nin Ortadoğu’daki başarısı konusunda “Hiçbir ülke bu kabiliyete sahip değil” vurgusu yaparak Gazete Erdoğan’ın Kahire, Doha, Moskova ve Washington arasındaki yoğun diplomatik trafiğe değinerek kriz yönetimindeki dengeleyici başarısından söz etmiştir. New York Times ,Erdoğan için "taraflarla konuşabilen tek liderlerden biri" olduğunu da belirtmiştir.
Şimdide Türkiye üzerinde yakın tarihimizde cereyan eden birçok uluslararası olaydan ve Batı medyasının Türkiye aleyhine yapmış olduğu yayınlardan bahsetmek isteriz. Son 22 yılda Erdoğan’ın başında olduğu tüm iktidarlar döneminde Batı medyasının nasıl saldırılar gerçekleştirdiği, Türkiye ve Erdoğan Erdoğan aleyhine nasıl yalan, iftira, hakaret ve asılsız haberler yaparak saldırdıklarını hatırlayabildiğimiz kadarıyla kısa kısa izah etmekte fayda görüyoruz. Bu konuya Batının önde gelen medya kuruluşu olan New York Times ile başladık diğer batılı medya kuruluşlarıyla devam edeceğiz.
Batı Medyası 2018 yılında Türkiye’nin siyasi, ekonomik, savunma ve terörle mücadele dönemlerinde her zaman büyük bir karalama kampanyası yürütmüştür. Bilhassa PKK ve FETÖ ile mücadelesinde Batı, sürekli olarak Türkiye’nin önüne takoz koymuştur. Bu sebeple Türkiye’nin ABD ve AB ilişkilerinde olağanüstü gerilimler ve sıkıntılar yaşanmıştır. Finansal Times, Wall Street Journal, The Ekonomist, Straftor ve Bilhassa BBC, Deeutsche Welle, Amerika’nın sesi medya kuruluşları Türkiye karşıtı yayınları ile çıkmışlardır.
Batı medyasının sözde saygın yayın organları Ekonomik yönden yabancı sermayeye peşkeş çekerek Türkiye’ye saldırmayı marifet sanıyorlardı! Siyasi yönden de Türkiye’nin terörle mücadelesinin önüne geçmek için PKK ve FETÖ terör örgütlerini destekleyen, koruyup-kollayan yayınlar yaptılar. Sözkonusu bu yayınlar Türkiye’nin ABD ve Rusya ilişkilerini de manipüle edip baltalamaya çalıştılar. Hatta Türkiye ve ABD ilişkilerini sekteye uğratıcı yayınlar da yapmışlardır. Türkiye’ye yönelik yaptırım kararlarının alınmasında bu yayınların büyük etkisi olmuştur. Türkiye’nin Avrupa’dan uzaklaşmak için de akla-hayale gelmedik yalan, iftara dolu asılsız haberlere başvurmuşlardır. Bu sebeple Türkiye- Almanya ilişkileri de bozulmaya başlamıştı. Yine de Türkiye lehine konuşan bazı siyasiler bu durumun yanlışlığına vurgu yaparak Avrupa’nın güvenliği için Türkiye’nin önemini gündeme getirmişlerdir. Bütün bunlara rağmen Türkiye’nin bir NATO ülkesi olduğunu hatırlatmış olsalar da yayın politikalarında herhangi bir değişiklik gerçekleşmemiştir.
Bir zamanlar Türkiye’de tutuklu bulunan Papaz Andrew Brunson olayı üzerine yapılan haber ve yorumları hatırlayın! Türkiye üzerinde oyunlar sergileyebilmek için Papaz Andrew Brunson’u kullanarak onun serbest bırakılması yönünde sürekli Türkiye aleyhine yayınlar yapanlar onlar değil miydi?! ABD’nin bu yöndeki Türkiye aleyhine yaptırım tehditlerini neyle izah edebiliriz?! Sonunda ABD’nin ve bazı Avrupa ülkelerinin baskıları sonucunda Papa Andrew Brunson Türkiye’nin iradesi neticesinde serbest bırakılmıştır!
Bir ara Türkiye’nin Suriye politikası üzerinden nasıl yüklendiklerini hiç unutmadık. Türkiye üzerinde siyasi, ekonomik, sosyal karalama kampanyaları yapılmıştı. Hatırlarsanız Türkiye’nin Suriye politikası üzerinden kasıtlı olarak İdlip’in silahtan arındırılmasını gündeme getirilmişti! Türkiye’nin IMF’den yardım alacak kadar ekonomik çöküntüye gittiği yalanını ortaya atmıştı! Ayrıca Suud-i Arabistan uyruklu gazeteci Cemal Kaşıkçı olayını da hiç unutmadık! Cemal Kaşıkçı bahanesi ile Türkiye üzerinde karalama kampanyasını nasıl başlattıklarını da… Bu sebeple Suud-i Arabistan ve Türkiye arası bir hayli gerilmişti. Şükür ki Türkiye ve Suud-i Arabistan arasındaki bu kriz kısa bir süre içinde çözülmüştü.
Ve 15 Temmuz FETÖ askeri darbesi… Batı Medyası 15 Temmuz FETÖ Darbe girişimini destekleyici dezenformasyon ağırlıklı yalan/asparagas haberler yaparak gerçek yüzünü göstermişti. O gün darbeye karşı sokakları dolduran milyarca vatandaşımızı etkileyebilmek için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ülkeden kaçmaya çalıştığı ve öldürüldüğü haberleri yaptılar. Aynı şekilde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de ABD, İngiliz ve Alman medyası Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik ‘diktatör’ sıfatı yapıştırarak yıpratmaya ve karalamaya çalıştılar. Ayrıca Türkiye’nin siyasi bir karmaşaya sürüklendiğini, bu yüzden darbeyi meşru/masum göstermeye çalıştıkları hala hafızlarımızda. O dönemde Türkiye’yi Batı’dan uzaklaşmakta olduğunu ileri sürerek Erdoğan’ı Batı’nın dostu olmadığı yaygarasını koparttılar. The Guardian gazetesi ve Stern dergisi Erdoğan için “Kundakçı”, “İkiyüzlü” ifadeleri ile manşet yapmaları ne kadar mide bulandırıcıydı. 22 Temmuz 2016 yılında The Guardian FETO ile ilgili “Erdoğan’ın intikamı”, “Radikal yetkilerle güçlenmesi”, “Halkın koruduğu demokrasiyi yıkmak” gibi Türkiye ve Erdoğan aleyhine yayınlarının iğrenç haber ve yorumlar…
2023 seçimlerinin son haftasında Batı medyası beklendiği üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtı kampanyasına hız vermişti. The Economist'in Türkiye’de muhalefeti destekleyici haberleriyle Erdoğan’a küstahça hakaretler yağdırmıştı. "Erdoğan gitmeli" diyen Batı Medyasının önemli yayınları arasında Foreign Policy, Le Point, L'Express, Der Spigel ve Washington Post'ta diğerlerine benzer yayın organları vardı. Zaten 14 Mayıs seçimlerini "2023'ün en önemli seçimi" ilan eden Batı medyasının Erdoğan lehine yayın yapmasını beklemiyorduk. "Muvafık ve uysal" bir Türkiye istedikleri için Erdoğan'dan ve milli çıkarlara dayalı aktif politikalarından hiç hoşlanmıyorlardı. Erdoğan’ın dik duruşu, sert açıklamaları yanında yapıcı ve dengeli bir strateji izlemesi Batı’yı korkutmakla kalmıyor aynı zamanda uluslararası sistemin değişen dengelerinde de Türkiye lehine etkileyeceğinden olağanüstü rahatsızlık duymuşlardı. Bütün bu sebeplerden dolayı 2023 yılında The Economist’in “Erdoğan Gitmeli” manşeti ile birlikte bazı batılı gazete ve dergilerinde Erdoğan için “İslamcı Faşist”, “Yeni Osmanlı”, “Yayılmacı” gibi haberler yapılması boşuna değildi! Batılı ülkeler ve batı medyası sürekli olarak Erdoğan’a muhalif Kılıçdaroğlu ve diğer muhalif liderlere destek vererek AK Parti hükümetini ve Erdoğan’ı yıpratmaya , devirmeye çalışmışlardı.
Bir zamanlar Türkiye’nin Libya politikası Fransa’yı çok rahatsız etmişti. Fransız medyası ise Libya liderlerinden Hafter’i desteklemesi yönünde Türkiye aleyhinde haberler ve yorumlar yapılıyordu. Bilhassa Erdoğan-Putin zirvesine yönelik eleştirilerle Türkiye ve Rusya’nın Libya’ya yerleşmekte olduğunu ifade ediyorlardı. Le Figora, ABD’nin bölgeden çekilmesinden sonra boşluğu dolduran Türkiye-Rusya, Erdoğan-Putin diyaloğunun bozulması için olumsuz haberler yapıyordu. Onlara göre düşürülen Rus uçağından dolayı beklenen Türkiye-Rusya çatışması gerçekleşmemişti. Bu duruma çok üzülen BATI ve Batı Medyası Türkiye’ye saldırmak için başka bahaneler aramaya devam etti. Fransa, Türkiye’nin Doğu Akdeniz üzerindeki izlemiş olduğu politikasını sekteye uğratmak için elinden ne gelirse yapıyordu. Fransa, Yunanistan’ı da yanına alarak Doğu Akdeniz üzerinden Türkiye’ye saldırarak Türkiye’nin kuyusunu kazmaya devam etti.
Batı Medyası Türkiye karşıtı haberleriyle dezenformasyon yollarına başvururken Türkiye boş durmuyordu. Yeri ve zamanına göre gerekli en sert cevapları veriyordu. Fakat Batı’nın tarihteki ruh yapısı yeniden hortlamış olacaktı ki Türkiye düşmanlığını sürdürmekten adeta zevk alıyordu. Güya Türkiye, PKK/PYD-YPG gibi terör örgütleriyle değil sanki Kürtlerle savaşıyormuş propagandası yapıyorlardı. Batı medyası, Türkiye’nin milyonlarca Suriye’li mülteciye sahip çıkması ve sınırımızın biraz ötesinde İdlip başta olmak üzere yine yüzbinlerce Suriye’liye gıda ve diğer ihtiyaçları konusunda yardımı yapması adeta görmezlikten gelinerek öküz altından buzağı aramaya çalışan bir tavır-tutum içinde yayınlar yapmayı alışkanlık haline getirmişlerdi. Hatta ÖSO’yü DEAŞ ve PKK’ya benzetmeleri ise yalanın, iftiranın ve hakaretin en alasıydı.Gerçi sonunda Suriye’deki DEVRİM bütün gerçekleri apaçık göstermiştir. O gün terörist dedikleri Ahmet Şara bugün Suriye devlet başkanı olmuştu. Batı da ahlak, vicdan ve adalet olmuş olsa olsa bu durumdan utanması gerekmez miydi…
İngiliz menşeli The Guardian gazetesi, 24 Haziran seçimleri öncesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Türkiye ve dünya için tehdit" olduğunu savunarak, seçmene "Erdoğan'ı iktidardan düşürün" çağrısı yapmıştı. Türkiye’nin Ortadoğu’da etkisi yönünden ve Rusya ile yakınlığından dolayı ABD’nin dostu olmaktan çıktığı yaygarasını kopartmışlardı. Aynı zamanda Türkiye ekonomisinin kırılganlığından bahseden batılı bazı medya kuruluşları arasında yer alan New York Times, The Guardian, Agence France Press, Associated Press gibi medya kuruluşları Türkiye ile ilgili hazırlamış oldukları ortak raporda Türkiye’nin “belirsiz”, “otoriter” sözleriyle eleştirerek olumsuz ifadelerde bulunmuşlardı. Bilhassa Türkiye finans konusunda “kırılgan” bir imaj çizdiği bile yazılıp-çizilmişti.
Batı medyası Cumhurbaşkanı Erdoğan için “Başa çıkılması zor bir biri”, “Erdoğan sorun haline geldi” ifadelerle “Doğu Akdeniz, Ortadoğu ve Kafkasya’da tehlikeli mecralarda yüzdüğü” yorumunu yapmıştır. Ve Batı’nın bir-araya gelerek Erdoğan’ı durdurmaları öneriliyor! Ayrıca eskisi gibi Türkiye ile istihbarat yapılamadığından ve muhalif siyasi liderlerle istenilen bağların kurulamadığından yakınıyorlardı!..
Batı medyası, Erdoğan’ı eleştirirken Libya iç savaşına Trablus hükümeti lehinde askeri mühimmat ve araç desteği ile müdahale ettiğini, Dağlık Karabağ konusunda Azerbaycan’a destek verdiğini, Akdeniz’de Yunanistan ve Kıbrıs münhasır ekonomik bölgelerinde savaş gemileri eşliğinde gaz araması yaptığını, ABD ve NATO’ya meydan okuduğunu, Rus hava savunma füze sistemlerini ülkesinde konuşlandırdığını vs. daha birçok konudan şikayet eder olması ne kadar garip ve tuhaf bir durum değil midir?!
Batı medyası, 7 Haziran Seçimleri ile ilgili olarak Erdoğan’a yönelik çok ağır eleştiri ve saldırılarda bulunmuştur. Foreign Policy, Demirtaş üzerinden Erdoğan’a yüklenirken, Kürtlerin Türkiye’yi ototiret İslamcılardan kurtaracak bir güç olduğunu yazmıştır. Aynı zamanda Le Figora, Guardian, Le Monde ve Times 7 Hizaran seçimlerini manşetlerine taşırken Türkiye siyaset gücünü kaybettiği konusunda yorumlar yapmışlardır. İngiltere’nin önemli gazetesi The Guardian Erdoğan’ın son 10 yılın en büyük yenilgisi aldığını manşetine taşımıştır. Le Monde Erdoğan için “Sultanın Rüyası bitti” derken Le Figaro seçim gecesini “Erdoğan için yıkım gecesi” olarak ifadeler kullanmıştır. İtalyan Le Repubblice “Türkiye’de Heyelan”, La Stampa Maurizio Molinari Erdoğan’ın Hamas ve El Nusra yakınlığından bahsederek “Bu müttefikliği korumayı başka yerde arayabilir” ifadesini kullanmıştır. Hatırlarsanız The Economist, 2017 Referandum öncesi Türkiye’nin diktatörlüğe doğru gittiğini yazmıştır. Wall Street Journal Erdoğan için “Diktatör seçimlere hile katacak” ifadesini kullanmıştır. Le Point: Fransız dergisinin kapağında "Erdoğan, diğer Putin" ifadesine yer verdi. Fransa basını 2018'deki seçim sürecinde de sık sık ""Muharrem İnce, Erdoğan'a meydan okuyan aday" başlıklarını atıyordu. Financial Times “"Türk muhalefet lideri, otokrasiye kayışı geri çevirmeye ant içiyor".
Geçmişte yaşanan Türkiye aleyhindeki bütün bu saldırıların ve kirli propagandaların yanında elbet ki Batılı medyası arasında Türkiye ile ilgili olumlu haber ve yorumlar yapanlar da vardı. Örnek olarak İspanya’nın önemli bir medya kuruluşu olan Radiomundo’da yorumcu Ricardo Barboza Türkiye’nin önemini ifade ederken Avrupa-Asya çizgisindeki kritik rolü, NATO’nun kritik ve kilit bir üyesi olan dengeleri şekillendiren bir ülke olması dolayısıyla Akdeniz’in anahtarlarının Türkiye’nin elinde olduğunu belirtmiştir. R. Barboza Osmanlı’ya vurgu yaparak “Osmanlı İmparatorluğu’nun yüzyıllar boyunca Balkanlar, Ege ve Akdeniz’de kurduğu hakimiyetin mirası hala Ankara’nın diplomatik ve askeri hamlelerini şekillendiriyor” diyerek Türkiye’nin etkili bir dış politika izlediğinden bahsediyor. Ayrıca Barboza Türkiye’nin diplomatik ve askeri hamlelerinden söz ederek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İslam dünyasının Avrupa’daki nüfusa etkisinin de güçlendirdiğini de ayrıca belirtiyor.
Türkiye’ye saldıran bir kısım Alman medyası yanında Türkiye gerçeklerini dile getiren Alman Medyası da yok değildi. Türkiye ile ilgili olumlu/pozitif yayın yapan bazı Alman yayın organları da vardı. Bahsettiğimiz medya yayınlarında Türkiye’nin Ukrayna-Rusya savaşındaki arabuluculuk rolünün altını çizerek artık Batının Türkiye’yi görmezlikten gelemeyeceğini türünden haberler yapılmıştı. Hatta bu konuda Rusya ve Ukrayna arasında barışın sağlanması için Türkiye’nin yoğun bir diplomasi trafiği yürüterek birçok devlet başkanı ile görüştüğünü ve gerekirse NOBEL barış ödülünün Erdoğan’a verilebileceğin de vurgulayan medya kuruluşları olmuştur.
Öte yandan Türkiye gerçekleri karşısında sesiz kalmayan bazı Batı medya kuruluşları BRICS katılımıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’nin büyük bir denge politikası yürüttüğü belirtilmiştir. Örnek olarak Fransız gazetesi Le Figaro Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail-Hamas görüşmelerinde ateşkesin gerçekleşmesinde önemli bir rol oynadığına değinerek Gazze üzerindeki ateşkeste en stratejik aktör olduğunu ve Türkiye’nin bölgesel diplomasinin merkezine taşıdığını yazmıştır.
Batı medyasında sağduyulu yayın yapan kuruluşlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’ni damgasını vurduğunu apaçık yazıp-çizdiler. Erdoğan’ın haksızlıklar karşısında asla susmayarak İsrail’in Gazze’de Filistin halkı üzerinde büyük bir soykırım gerçekleştirdiği en sık dile getiren liderlerden birisi haline gelmişti. Batının sağduyulu medyası Cumhurbaşkanı Erdoğan, Netanyahu hükümetinin bölge güvenliğini tehlikeye atarak çok büyük suç işlediğini, cesur çıkışlarıyla Avrupa ülkelerinde bir kırılma yaşayarak batının kendisine olan bakışının değişmesine sebep olduğu hususunda haber ve yorumlar yapar olmuştu. Güçlü bir lider ve güçlü bir politikacı kimliğiyle öne çıkan Cumhurbaşkanı Erdoğan artık çok sık bir şekilde dünya medyası tarafından gündeme getiriliyordu. Böylece Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin stratejik, diplomatik, siyasi gücü de net/açık bir şekilde dünya kamuoyu tarafından daha iyi anlaşılıyordu.