Dünyadaki Gelişmelere ve Olaylara Bir de İçsel Perspektiften Derin Bakabilsek!..

Kasım 10, 2025 - 23:28
Dünyadaki Gelişmelere ve Olaylara Bir de İçsel Perspektiften Derin Bakabilsek!..

Değerli okuyucularım bugün ve dünyayı ilgilendiren uluslararası ilişkilere, güncel olaylara ve gelişmelere daha çok psikolojik, sosyolojik/toplumsal, tarihi ve kültürel açılardan edebi, özeleştiri ve sorgulayıcı bir perspektif ten bakarak izah etmeye çalışacağım. Bugünkü yazımda üzerinde durduğumuz konuları içimizde kronik vaka haline gelmiş, hastalık belirtileri gösteren,  kireçlenmiş, yazmak isteyip de bir türlü yazamadığımız içsel düşünce ve duygularımızı daha belirgin bir halde ve dışa vurucu bir boyutta irdeleyeceğim.

Uluslararası ilişkileri, dünyadaki siyasi, ekonomik, teknolojik, askeri, istihbarı gelişmeleri ve olayları analiz ederken o ülkenin tarihi, kültürel ve dini/inanç boyutuyla ilgili birikimin çok önemli bir faktör olduğuna vurgu yapmak istiyorum. Önyargı, yanlış algı ve somut olmayan veri ve bilgiler yapılan analizleri/yorumları sekteye uğratabilir! Yani, bu konularda yazılı, görsel ve sosyal medyada görüşlerini/fikirlerini beyan eden gazeteci/yazar, akademisyen, uzman, siyasi aktör, diplomat, akademisyen için eksi sonuçlar doğurabilir. Güvenirliği ve itibarı yönünden olumsuz algılara yol açar demek istiyorum.

Günümüzde bu konularda birçok hata yapan gazeteci/yazar, siyasi aktör ve akademisyenlere rastlıyoruz. Kimi edinmiş olduğu yanlış kaynakların, kimi çokbilmişlik egosu ve hissiyatının ve kimi de siyasi ve ekonomik çıkar/menfaat ilişkilerinin kurbanı oluyor. Kendi tarihine, kültürüne ve milli değerlerine sırtını dönmüş ve yabancı güçlerin uşaklığını/ajanlığını yaparak kendi ülkesine ve kendi milletine ihanet edenlerin tarihte olduğu gibi günümüzde de bu tür insanlara çok sık rastlıyoruz. Bilhassa son günlerde Türkiye’de birçok örneğine rastlandığını ayrıca belirtmek isteriz.

Böylesi vatan haini, ülkesine ve kendi milletine ihanet eden insanlar kökü dışarıda da siyasi parti, örgüt ve sivil toplum kuruluşları içinden çıkması bizler hiç şaşırtmıyor. Yakın tarihimizde PKK, FETÖ vb. terör örgütleri ile birlikte bazı siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri içinden zuhur eden bu tür insanların maskesi mutlaka bir gün düştüğünü de çok iyi biliyoruz. Ki bu hususta o kadar çok örnek sayabiliriz ama zaten değerli okuyucularımız kimlerden bahsettiğimizi çok iyi bildikleri için gerek görmüyoruz.

Bütün bu düşüncelerimizi bir de bilimin ve teknolojinin zirveye tırmandığı, yapay zeka ve dijital gelişmelerin doruk noktaya ulaştığı günümüzde yeniden ele alarak değerlendirecek (analiz edecek) olursak dünyanın (insanlığın) nereden nereye geldiği karşısında korkunç bir şaşkınlık yaşarız. Adeta hayretten dilimiz tutulur ve şok üstüne şok yaşarız. Böylesi bir çağda ülkelerin/devletlerin, milletlerin birbirlerine karşı daha barışçı, daha medeni ve daha insancıl hareket etmesi gerekirken tam aksine (geçmişte/tarihte olduğu gibi) acımasız, daha düşmanca ve daha savaşçı hareket ettiklerine şahit oluyoruz. Hala günümüzde devam etmekte olan Rusya-Ukrayna savaşı ve İsrail-Filistin/Hamas savaşını örnek de verebiliriz. Gerçi İsrail-Filistin/Hamas savaşından çok İsrail’in zulmü, vahşeti ve soykırımı desek doğru ifade etmiş olacağız.

Dünyada refah ve zenginlik içinde yaşayan ülkeler ve milletlerin varlığı ile birlikte açlıkla boğuşan ayakta kalabilmek için yaşam savaşı veren ülkeler ve milletler de vardır. ABD, İlgilere ve diğer Avrupa ülkeleri, Rusya, Çin, Japonya vs. birçok ülke… Her kıtada zengin ve müreffeh bir şekilde yaşayan ülke/devlet ve milletler olduğu gibi aynı kıtada aynı ülkeler içinde açlıkla mücadele eden hayatta kalabilmek için yaşam mücadelesi veren halklar ve insan toplulukları vardır. Amerika, Avrupa, Asya, Orta Asya, Doğu ve Uzak Doğu’da zengin/varlıklı ülkelerin arka bahçelerine bir bakınız! Açlık, yoksulluk, hastalık almış başını gidiyor… Bahsetmiş olduğumuz dünyanın zengin ve müreffeh ülkelerindeki başta gıda olmak üzere giyim ve diğer insani ihtiyaçlardaki israf edilen ve değerleri milyar dolarları tutan miktar inanın dünyadaki açlığı sona erdirir! Hatta yeter ve artar bile… Ya da her ülke yapmış olduğu gıda, diğer insani ihtiyaçlar israfındaki harcanan milyarları arka bahçesinde açlıkla boğuşan insanlarına (kendi milletine/halkına!) harcamış olsa bile dünya aç ve yoksul insan kalmaz!

Dünyadaki gıda israfıyla ilgili açıklanan raporlar gerçekten korkunç ve tüyler ürpertici! BM Çevre Programı (UNEP)’in 2025 raporunda dünya genelinde her yıl 1,5 milyar ton gıda israf ediliyormuş. Yani, kısa bir matematiksel hesapla her 5 gıda/yemek tabağının 1’i çöpe gidiyor. Dünyada en çok gıda israfı ülkeleri arasında başı çeken (nüfus!) ABD, Hindistan Çin geliyor. Dünyada toplam 8 milyar insan yaşıyor. Bunun 788 milyonu açlık ve yoksulluk çekiyor. Yani 11 kişiden 1’i de diyebiliriz. Bilhassa dünyadaki çocuk ölümlerinin yarısının yetersiz beslenmeden kaynaklanıyor.  Oysaki bu konuda dünya genelinde yapılan istatistiğe göre toplum 8 milyar dünya nüfusu  (788 milyon açlık ve yoksul insan da dahil olmak üzere) kendisini besleyecek kadar gıda üretebiliyor. Peki, dünyanın zengin ve müreffeh ülkeleri dahil tüm ülkeler hala neden dünyadaki açlık ve yoksulluktan şikayet ediyor?!

Ve Afrika… Kaç yüzyıldır Batı tarafından sömürülen, yeraltı ve yerüstü tüm zenginlik kaynaklarına el konulan, tarihte siyasi, ekonomik, kültürel ve dini yönlerden adeta köleleştirilen Afrika ülkelerinin şu anda içinde bulundukları durum! Aynı şekilde tarihte dünyaya adalet, refah ve barış getiren Selçuklu ve Osmanlı ile günümüzdeki Müslüman ülkeleri bir kıyaslayın! Son 22 yıl içinde gelişen, büyüyen ve dünyada adından söz ettiren Türkiye’yi mukayese edin! Ya da Türkiye ile yine aynı Müslüman ülkeleri  İslam/Müslüman ülkelerine günümüzdeki haline de bir bakın! Bilhassa Ortadoğu’daki petrol zengini Arap ülkeleri! Ve sözü yıllarca İsrail zulmü altında soykırıma uğrayan Filistin halkı… Şu anda bile Gazze’de yaşanan soykırım… Aynı şekilde Sudan’daki iç savaş… Her iki ülkede (Filistin/Gazze) yaşanan soykırım, açlık ve sefalet…

Bütün bunlardan sonra demek istiyorum ki günümüzün aydınları, gazeteci ve yazarları, siyasi liderleri, bilim adamları ve akademisyenleri, bürokratları ve siz değerli okuyucularım dünyaya/insanlığa bir de benim yukarıda izah etmeye çalıştığım perspektiften baksanız! Gerçi benim gibi düşünen nice gazeteci ve yazarlar, siyasi liderler, bilim adamları ve akademisyenleri, bürokratları mutlaka vardır diyorum. Ama sayıları o kadar çok azdır ki… İşte bizim gibi düşünenler çoğalsın diye yazıyorum Dünyaya/insanlığa adil, insancıl ve vicdani baksınlar diye yazmaya devam ediyorum. Dünyadaki her türlü sömürüye,  zulme, vahşete, soykırıma, açlık ve sefalete son verilsin diye yazıyorum…