Gıda Güvenliğinden Uyuşturucuya: Türkiye’nin Derinleşen Yaraları

Kasım 18, 2025 - 21:16
Gıda Güvenliğinden Uyuşturucuya: Türkiye’nin Derinleşen Yaraları

Merhabalar sevgili okurlarım.
Öncelikle Kasım ayı vesilesiyle, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı, özlem ve şükranla anıyorum.
Ayrıca askeri uçağımızın düşmesi sonucu şehit olan kahraman askerlerimize Allah’tan rahmet; ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum. Ruhları şad olsun.

Yazmak istediğim o kadar çok konu var ki… Her biri diğerinden daha ağır, daha üzücü. Oysa yaşadığımız birçok sıkıntı aslında çözülebilir, önlenebilir nitelikte. Ancak yetkililerin denetimsizliği, halkın duyarsızlığı ve sorumlulukların yerine getirilmemesi birleşince, olaylar içinden çıkılmaz hâle geliyor ve kaçınılmaz olarak acı sonuçlara yol açıyor.

Son bir haftadır gündemimizde gıda zehirlenmeleri var. Ne yazık ki dört kişilik gurbetçi bir ailemizi kaybettik; mekânları cennet olsun. Önce gıda zehirlenmesi dendi, ardından otelde yapılan böcek ilaçlamasına işaret edildi. İhmalkârlık, tedbirsizlik, iş bilmezlik… Oysa her ikisi de önlenebilir olaylar.

Gıda sektörü doğrudan insan sağlığıyla ilgilidir ve sürekli, etkin, nitelikli denetim gerektirir. Ancak ülkemizde bu denetimler son derece yetersiz. Bunun ötesinde, insanlık da büyük bir erozyon yaşıyor. Yerli bir dondurma markasından alınan numunede insan dışkısı tespit edildiği açıklandı. İnsan insana bunu nasıl yapar? Kazanç uğruna her yolun mübah sayıldığı, insan sağlığının hiçe sayıldığı bir anlayış hâkim. Menfaat ve para hırsı, bazı vicdansızların gözünü karartmış durumda.

Diğer yandan, tarımda kullanılması yasaklı, zararlı kimyasalların tercih edilmesi de büyük bir sorun. Yurt dışına giden sebze ve meyvelerin denetimlerde sakıncalı bulunup geri gönderilmesi tesadüf değil. Peki biz neden tarlada denetlemiyoruz? Kurumlar niçin var, denetim yapmayacaklarsa? Haberlere bakıyoruz; simit satan bir seyyar satıcının tezgâhına anında müdahale ediliyor ama binlerce insanın sağlığını riske atan uygulamalar göz ardı ediliyor.

Konular çok olduğu için kısa kısa değinmek istiyorum. Antalya’da bir bölge var, Zeytinlik… Oradaki görüntüleri izlediniz mi? Gençler adeta zombiye dönmüş durumda. Uyuşturucu bu ülkenin gençliğini esir almış; sokaklarda kendinden geçmiş hâlde, yerlerde sürünerek yaşama tutunmaya çalışıyorlar. Sonunda da bir köşede, sahipsiz, kimsesiz can veriyorlar. Bu zehir çocuklara nasıl ulaşıyor? Bu kadar yaygın olmasının sebebi ne? Devletin bu meseleye acilen, en köklü ve en sert şekilde müdahale etmesi gerekiyor. Ülkenin geleceği olan gençlik yok olup gidiyor.

Çeteler, mafyalar, suç örgütleri, kadın ve çocuklara yönelik korkunç suçlar… Suç oranları ürkütücü bir şekilde artıyor. Bir zanlı yakalanıyor ve sorguda onlarca suç dosyası çıkıyor. Toplumu derinden yaralayan bu ağır suçlarda en caydırıcı yaptırımlar uygulanmalı. Çocuk istismarına ve çocuk cinayetlerine karışan kişilere ömür boyu en ağır izolasyon cezaları uygulanmalı.

Toplumsal sorunlarımız bununla da sınırlı değil. Sanal kumar ve bahis siteleri ülkemizde büyük bir toplumsal yıkım yaratıyor. İntiharlar, dağılan aileler, biriken borçlar… Gencecik insanlar umutlarını kaybediyor. Devletin bu alanda acil ve etkin bir denetim mekanizması kurması gerekiyor; çünkü her geçen gün daha fazla insan karanlığa sürükleniyor.

Evet kıymetli okurlarım, umudumuz her şeye rağmen tükenmesin. İnşallah hep birlikte güzel günlere ulaşmak dileğiyle…
Saygılar, selamlar. Hoşça kalın.