Milli Şuurla Bağımsızlık Üretiyoruz

Tem 8, 2025 - 17:30
Tem 10, 2025 - 23:14
Milli Şuurla Bağımsızlık Üretiyoruz

Milli Şuurla Bağımsızlık Üretiyoruz

Çünkü bu coğrafyada silah değil, akıl ve birlik kazandırır.

Sevgili okuyucularım  merhaba

İran’ın eski Cumhurbaşkanından gelen çarpıcı bir itiraf, Ortadoğu gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi:

İsrail’e karşı kurulan gizli teşkilatın başındaki kişi, meğer İsrail ajanıymış. Bu durum şaşırtıcı olduğu kadar tanıdık. Çünkü bu coğrafyada en olağanüstü senaryolar bile artık olağan hale geldi.

Ortadoğu'da devletler, yalnızca dış düşmanla değil, içerideki düşmanlar ile mücadele etmek zorundadır. Bu sadece İran'ın değil, Ortadoğu’da her ülkenin yaşayabileceği bir güvenlik zafiyetidir. Ancak bu durumun tek faili olarak İsrail’i görmek, fotoğrafı eksik okumak olur. Çünkü:


İsrail’in arkasında ABD yoktur; 

ABD’nin dümeninde İsrail vardır, dümenin arkasında ise küresel Yahudi lobisi bulunur. Bu yapı yalnızca Amerika’nın dış politikasını yönlendirmekle kalmaz, aynı zamanda Ortadoğu’nun stratejik haritasını da çizer.

Bugün İsrail uçakları, Tahran semalarında alçak uçuş yapabiliyorsa, hedeflerini vurabiliyorsa, bunun tek açıklaması teknolojik üstünlük değildir. Bu başarı, derin istihbaratın iç güvenlik yapılarına dayalı bir zaferdir. 

İran ambargolarla köşeye sıkıştırılmış olabilir ama devlet dediğiniz yapı, böyle krizleri öngörebilmeli ve hazırlıklı olmalıdır. Çünkü devlet, devlet aklı ile yönetilir.

Türkiye Örneği: Ambargoya Rağmen Devlet Duruşu

1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında Amerikan ambargosuna uğrayacağımız biliniyordu. Ve ambargo geldi. Silah satışları durduruldu, yedek parça temini engellendi. Ancak bu millet geri adım atmadı.

Bedelimizi ödedik ama egemenliğimizden taviz vermedik. Hatta o dönemde, bugün meyvesini yediğimiz yerli savunma sanayisinin temelleri atıldı. 

Ne 1980 darbesi ne 1993'ün faili meçhul siyasi boşluğu ne de 28 Şubat postmodern müdahalesi bu devleti çökertmeye yetmedi.

15 Temmuz’da ise içerideki en ağır sızmayla karşılaştık. O gece FETÖ’nün silahları halka çevrildi. Ama milletin feraseti ve ordunun vatansever kadroları bu ihaneti durdurdu. İşte İran ile Türkiye arasındaki fark burada saklıdır:

Savunma Sanayisi: Sadece Teknoloji Değil, Bağımsızlık Projesi

Bugün Türk ordusu yalnızca asker sayısıyla değil; stratejik aklı, operasyonel disiplini ve yerli-milli savunma altyapısıyla bölgesel caydırıcılık gücüne sahiptir.

  1. F-16 Fighting Falcon, F-4E 2020 Terminatör ve KAAN gibi savaş uçakları ile Bayraktar TB2, Akıncı ve Anka gibi İHA/SİHA sistemleri Türkiye'nin havadaki caydırıcılığını temsil etmektedir.
  2. Hisar A+ ve O+ sistemleri, SİPER BLOK-1 ve BLOK-2 ve Korkut gibi yerli savunma platformlarına S400 entegre edilerek, hava sahasının güvenliğini sağlamaktadır.
  3. ADA ve İSTİF sınıfı savaş gemileri, TF-2000 muhripleri ile ASELSAN, ROKETSAN, TUSAŞ, HAVELSAN ve ASFAT gibi kurumlarla  deniz, kara ve hava sahasında tam bağımsız bir savunma oluşturmaktadır.

Tüm bu platformlar birer silah değil; bir bağımsızlık beyannamesidir.


Ve bu beyanname, yalnızca içeride değil; artık küresel dengelerde de ses getirmektedir. Örneğin: Türk savunma sistemlerinin Hindistan’ın Pakistan’a yönelik saldırı girişimini engellediği yönündeki iddialar, bu teknolojinin bölgesel bir denge unsuru haline geldiğini göstermektedir.

Gerçek Tehdit Dışarıdan Değil, İçeriden

Bu noktada dikkat edilmesi gereken asıl tehlike dışarıdan değil, içeriden gelebilir.

Savunma sanayisini bir siyasi kutuplaşma malzemesine dönüştürmek, düşmanların bile yapamadığı tahribatı içeriden yapar. 

Bir siyasi figüre olan öfke nedeniyle Baykarı, Havelsanı, Roketsanı, KAANI ve İHA/SİHA'ları küçümsemek; sosyal medyada alay konusu yapmak, aslında kendi geleceğimizi sabote etmektir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kızıp İHA, SİHA ve KAANI   itibarsızlaştırmak, sosyal medyada alay konusu  yapmak; eleştiri değildir, düşmana durum bildirmektir.

Bu yapılar birer kişi değil, binlerce mühendisin, teknisyenin, subayın ve uzmanın ortak aklıyla ortaya çıkmış milli projelerdir. Onlara siyasi gözlükle bakmak, geleceğimizi gözden çıkarmaktır.

Son Söz: 

Yeni Bir Destanın Eşiğindeyiz

O gün geldiğinde, Türk ordusu yalnızca Türkiye’nin bekası için değil, mazlumların umudu olarak kışlasından çıkacaktır. Çünkü bizim tarihimiz yalnızca savunma değil, zalimlerin karşısında durma tarihidir.

Yeter ki milli şuurumuzu kaybetmeyelim…

Çünkü bu topraklarda yazılacak yeni bir destan varsa, onun kalemi yerli silahlarımızda; mürekkebi ise vatan aşkıyla atan kalplerdedir.

Unutmayalım: Bu millet ne zaman aklıyla ve birliğiyle hareket ettiyse, tarih yeniden yazıldı.

Selam ve saygılarımla