ABD Başkanı Trump’ın Bilinmeyen Psikolojik Biyografisi Üzerinde Röveşata!..

Kasım 5, 2025 - 04:30
ABD Başkanı Trump’ın Bilinmeyen Psikolojik Biyografisi Üzerinde Röveşata!..

Bugüne kadar ABD Başkanı Donald Trump’ın kişiliği/karakteri, psikolojisi/ruh yapısı, ticari ve siyasi yönü, ekonomik durumu, diğer birçok olumlu ve olumsuz yönleri hakkında yazılı, sesli ve görsel medyada o kadar çok şey yazılıp-çizildi ki! Hakkındaki iddialar, eleştiriler, suçlamalar vs. daha yüzlerce şey…  Ben de araştırmacı gazeteci/yazar olarak Trump’ın adını ilk duyduğum günden bu yana (yıllarca) hakkında bir hayli araştırma yaptım. Trump hakkında biyografisi, siyasi ve ekonomik geçmişi dahil olmak üzere kişilik/psikolojik yönlerini masaya yatırıp en ince ayrıntılarına kadar analiz ederek siz değerli okuyucularım için bu yazıyı kaleme aldım.

2011 yılında yayınlanan “Şer Üçgeni” kitabımda ABD’nin “Emperyalist ve Siyonist Düşüncesinin Alfabetik İzahı” başlığı altında siyasi, ekonomik, sosyolojik, psikolojik, adalet, barış, cesaret/güç, çağdaşlık, demokratik, egemenlik, fanatizm, tehdit ve şantaj, ırkçılığı kışkırtma, insan hakları, jakobenist, kapitalist, materyalist, narsist/(habis narsist), paranoyak, sadist, şizofren,  antisosyal kişilik bozukluğu, oligarşik, özgürlükçü, popilist, radikalist, şovenist, terörist, sömürgeci, ütopik, Siyonist ve bir çok yönlerini/özelliklerini alfabetik bir sırayla izah etmeye çalışmıştım.

Bütün bu özellikler ABD’nin kuruluşu ile birlikte George Washington başta olmak üzere gelmiş-geçmiş bütün başkanları da kapsayacak şekilde bugünkü ABD Başkanı Donald Trump’a kadar sirayet etmiştir. ABD Başkanı Trump’ın ismi siyasi olarak gündeme geldiğinden bu yana çok yakından takip ediyorum. Siyasi, ekonomik, sosyolojik, psikolojik yapısını yıllardır mercek altına aldım. Ve sonuçta ilginç tespitler ortaya çıktı. ABD’nin kuruluşundan bu yana (ŞER ÜÇGENİ kitabımda da bahsettiğim gibi) sistematik zihniyeti ile Trump’ın sistematik yapısı o kadar benziyordu ki!

ABD Başkanı D. Trump’ın kişisel/ruhsal yapısındaki bozukluk, dengesizlik, tutarsızlık konuşmalarına ve icraatlarına adeta sirayet ediyordu. Trump’ın melankolik, şizofren, egoist, sadist, narsist, popülist, ütopik yönleri ruhsal yapısıyla adeta birebir örtüşüyordu. Yakın tarihimizde arasında yer alan Hitler, Mussolini, Stalin, Esad, Saddam vb. liderlerdeki birçok özellik bugün Trump’ta da var. Bütün bu liderlerin ortak özellikleri ‘güç zehirlenmesi’ doğrultusunda bir politika izlemeleri ağır basıyor. Aynı zamanda bu tür liderler doğuştan lüks/rahat, şatafatlı ve varlıklı ortamlarda büyümüşlerdir. O yüzden açlığın, yoksulluğun, ezilmişliğin, sömürülmenin ne olduğunu bilmezler. Bir de ezilmiş, yoksulluk çekmiş, özgürlük yanlısı ve zulme karşı direnişçi liderlerin özelliklerine bakın! Bilhassa ahlaki, insancıl, özgürlükçü yönleri ile sömürgeci, baskıcı, şiddet yanlısı liderlerden ne kadar farklılar.

Gerçi asıl konumuz ABD Başkanı Donald Trump’ın genel psikolojik yapısıdır. Bu konuya girmeden önce Trump’ın kısaca özgeçmişine değineceğim. Trump babası Alman, Annesi İskoç kökenlidir. Üç evlilik yapmıştır. Üçü erkek ikisi kız olmak üzere beş çocuk babası olmuştur. Çocukluğu şımarık ve hareketli geçmiştir. Okul döneminde müzik öğretmenine yumruk attığı bilinir. Askerliğe meraklı olduğu için askeri lisede okumuştur. 1964 yılında askeri okuldan mezun olsa da subay olmaktan vazgeçiyor. Babasının desteği ile ticarete atılarak emlak dünyasının kralları arasına girmiştir. Trump emlakçılık, inşaat işleri yanında otel, kumarhane yanında genelev işletmeciliği bile yaptığı söylenir. Tabi ki birçok zenginin başına geldiği gibi zaman zaman iflas da etmiştir. Hayatında 6 büyük iflas yaşamıştır. Ayrıca 4 binden fazla yaşam işlemden davacı ve davalı olmuştur. Trump 2016’da seçimleri etkilemek için 34 adet iş kaydı sahteciliğinden suçlanmıştır. O yıllar içinde yegane hayali Hollywood’da film yapımcısı olmaktı. 2004 yılında da NBC’de de program ve şov dünyasına adım atarak uzun süre televizyon programcılığı ve sunuculuk yapmıştır. NBC’de şöhrete kavuşarak iyice tanınan birisi oldu. Bu da siyasete atılmasını kamçılayarak siyasi dünyaya girmesinin kapısını açmıştır. Hatta 2004 yılında Başkanlık seçimleri için adının geçmesini sağladı.

Trump’ın geçmişteki bastırmış olduğu siyasi eğilimleri de gün yüzüne çıkıyordu:  1980 yılında ABD Başkan adayı Ronald Reagan’a desteğini esirgememesi, Reform Partisi ilişkileri, Demokrat Parti’ye yönelimi ve 2008’de ABD Başkanlık Seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti adayı John McCain’i desteklemesi…  En ilginç olanı da 2011 yılına kadar 6 Cumhuriyetçi ve 4 de Demokrat adaya ekonomik/mali destek vermesidir. Trump’ın bu destekleriyle siyasete hazırlık yaptığı da ortaya çıkıyordu. 2011 yılında bu ikilemden kurtulmak için yönünü Cumhuriyetçilere çevirdi. 1988-2012 yılları arasında adı başkanlık için gündeme gelmeye başlamıştı. Nihayetinde 2000 yılında aday olmayı başardı. 2016 yılında Cumhuriyetçi Parti’den başkan adaylığını da açıklamıştı.

Trump’ın ekonomik milliyetçiliği, Müslüman karşıtlığı, cinsiyetçi söylemleri, kürtaja karşı olması, hakkındaki taciz iddiaları, kadınlar hakkında aşağılayıcı ve küfürlü konuşmaları, kadınları, göçmenleri ve Müslümanlara yönelik hakaretleri ve söylemleri, seçim vaatleri arasında bazı Müslüman ülke (Irak, Suriye, Yemen, İran, Sudan, Somali, Libya vs.) vatandaşlarını ABD’ye girmesini yasaklayacağını açıklaması, kızını ve damadını kendisine danışman yapması, Silah kontrolüne karşı ve idam cezası savunucu olması, sorgulamalarda Waterboarding  gibi işkence yöntemlerinin kullanılmasını istemesi ve daha sonra bu isteklerinden vazgeçmesi, Afganistan ve Irak’ta suç işleyen bazı mahkumları affetmesi ve cezalarının kaldırılması, Türkiye, Suriye ve Irak’ta Kürt güçlerinin hayranı olması, Radikal İslamcı Müslüman Kardeşlere karşı önyargılı bakışı çok önemli kişisel/pskolojik davranış özelliklerini yansıtmaktaydı. Bütün bu özelliklerinin yanında en çarpıcı ve dikkat çeken şey Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan hayranı olmasıdır.

Trump’ın psikolojik/kişisel kronik hastalıkları arasında dışa dönük tuhaf ve absürt davranışlar, uyumsuzluklar ve olağanüstü narsist belirtiler sergilemesi de bir hayli dikkat çekicidir. Trump’ın (babasından miras!) şöhret ve zenginliğin vermiş olduğu şımarıkla ve cesaretle birlikte dışa dönük tepkimeler, çelişkili duygusal deneyimleri ve yönelimleri de gözden kaçmıyordu. Bilhassa amaçsız arayışları, tatminsizliği, doyumsuzluğu, kişisel davranışlarındaki ani değişikliği bir hayli garip ve tuhaf karşılanabilir! Hatta Trump’ın ‘Delilik Sendromu Psikolojisi’ içinde olduğunun bir kanıtı da olsa gerek. Aynı zamanda alaycı, kompleksli, kibirli, agresif, şımarık, hırslı, saldırgan, öfkeli tavırları yanında tam aksi olumlu/pozitif tutum ve davranışlar da sergilemesi bir hayli şaşırtıcı olsa gerek. Kısaca, bütün olumsuz/negatif tavır, tutum ve davranışlarının yanında sempatik, nazik, kibar, babacan, cömert davranışlar sergilemesi, ailesini, arkadaşlarını ve değer verdiği insanları sevmesi ve koruyup kollaması Trump kişiliği/karakteri hakkında psikologları şaşırtan bir durumdu.

Trump’ın ABD Başkanı olduğundan bu yana psikolojik davranışları çok dikkat çektiği için bir an önce psikiyatriste gitmesi gerektiği yönünde birçok haber, yorum ve eleştiri yapıldı. Hatta bu durumu onlarca psikiyatr sağlık uzmanı gündeme getirdi. Bu konuyu daha ileri boyuta taşıyanlar da oldu. Bazı psikologlar tarafından Trump’ın ABD başkanları arasında en çok psikopat özelliğe sahip liderler arasına girdiği açıklandı. Trump hakkında akıl sağlığını yitirmiş bir deli, ruh hastası olduğu bile dillendirildi ve yazılıp-çizildi. Gerçi ABD başkanları arasında akıl sağlığı sorunlu olan sadece Trump değildi. Daha onlarca başkanın adını sayabiliriz! İşin en tuhaf ve ilginç yönü Trump’ın doktorunun çarpıcı açıklaması! Trump, adaylığı sırasında sağlık raporunun Trump’ın kendisinin yazdığını iddia ifade etmesi…

Trump’ın psikolojik sorunları gündeme gelmesine rağmen kendisini seven milyonlarca hayranı vardı. Siyasi gidişatı çelişkili, problemli, sorunlu olan, kendisi ile sürekli çelişkili açıklamalar yapan, dengesiz davranışları, çarpık tavır ve tutumları, garip, tuhaf ve birbiriyle tezat açıklamaları ile Trump’ı ne gibi psikolojik faktörler etkiliyor analiz ve yorumlarını yapmaya başladılar! Trump’ın ABD Başkanı olmasını bile eleştiriyorlardı. Nasıl olur da siyasette ve orduda deneyim kazanmayan birisi ABD başkanı olabilmişti! Yani, zengin/varlıklı,  bir iş adamı, emlakçı, eğlence sektöründen gelen, medyada sunuculuk yapmış, şovmen birisi nasıl oluyor da ABD Başkanlığına gelebiliyor! Trump’ın siyasete atılmadan önceki şöhreti onu siyasi arenada başarıya ulaştırdı. Sosyal medya, meydanlar, miting alanları Trump’ın siyasi başarısının simgeleridir.

‘Social Psychological Personality Science’ dergisinde yayınlanan bir araştırmada Trump’ın siyasi destekçilerinin bir özelliğinin otoriter saldırgan ve grup temelli egemenliği tercihleriyle karakterize edildiği yazıldı. Trump destekçileri arasında önyargının yaygın olduğu da dile getirildi. Aynı şekilde Klinik Psikoloji Bilimi dergisinde de yapılan bir araştırma sonucu Trump’ın seçmenleri tarafından sadist ve narsist kişilik bozukluğu ile ilişkilendirildi. Başka bir araştırmalara göre Trump’la ilgili popülizm ve suç davranışı, MAGA Cumhuriyetçiler ve siyasi şiddet masaya yatırılarak analiz edildi. Öte yandan Trump’ın psikolog yeğeninin teşhisinde amcası ile ilgili olarak “yalancı” olarak tanımlamış olması bir hayli ilginçti!

Northwestern Üniversitesi Weinberg Sanat ve Bilim Koleji'nde Henry Wade Rogers Psikoloji Profesörü olan McAdams’ın Trump hakkındaki tespit, teşhis ve analizleri bir hayli dikkat çekiyor. McAdams, Trump hakkında tuhaf kişiliği olduğunu, yalana olan eğilimi, narsistliği ve otoriter duyguları olduğunu belirtiyor. Ayrıca Trump’ın liderlik için ahlaki bir dil benimsemeyi reddetmesinin başarısızlığından kaynaklandığını ifade ediyor. McAdamS: “Trump'ın hikâyeleri varmış gibi görünebilir. Meksikalı uyuşturucu kaçakçıları hakkında hikâyeler uydurup kendini "gelmiş geçmiş en büyük başkan", "istikrarlı bir dahi" ve "dünyanın en zeki adamı" olarak ilan edebilir. Trump her zaman rol yapıyor, her zaman sahnede - ama aslında o bu ve gerçekten de sadece bu. İçe dönük, geçmişe dönük veya geleceğe dönük değil. Zihninin derinliklerine inmiyor; geçmişe yolculuk yapmıyor; geleceğe doğru çok uzaklara projeksiyon yapmıyor. Her zaman yüzeyde, her zaman şu anda." diyerek Trump’ın ilginç yönlerine dikkat çekiyor.

ABD Başkanı Trump hakkındaki iddiaların ardı-arkası kesilmiyordu. Trump’ın hal ve hareketleri, ki davranışları, absürt/tuhaf/garip ve çelişkili konuşmaları yazılı, sözlü, sosyal medyada yayınlananlar, bazı siyasi/politikacıların, psikologların, uzmanlarının ve yorumcuların Trump hakkındaki olumsuz/negatif fikirleri artık toplumda eğlenceli bir tartışma haline gelmişti. Hatta Trump’ın bu durumu neredeyse (ABD 25. Anayasa Değişikliği uyarınca) bir yasa tasarısıyla görevden alınmaya bile yol açacaktı. Trump karşıtları Amerikalılar Trump’ın göreve uygun olmadığı görüşünü savunuyorlardı. Trump’a narsist, egoist, alaycı, psikolojik sorunlu, akıl hastası, bunamış, empati yoksunu diyenler kadar tilki kadar kurnaz, kurt gibi saldırgan, şempanze gibi eğlenceli ve şarlatan diyenler bile vardı. Bütün bu iddiaların, suçlamaların, teşhis ve yorumlarla birlikte Trump aslında Amerikan ruhunun aynaya yansımış haliydi. Trump’a bakıp Amerika’yı görebiliyorduk. Ha Amerika ha Trump…

Trump, bugüne kadar söylemleriyle, eylemleriyle, hal ve davranışlarıyla ve icraatlarıyla bugün kadar yüzyıllardır Amerikan geleneksel siyasi hayatını adeta ters-yüz etti. Amerikan ruh sağlığı için ya şifa ya zehir oldu da diyebiliriz. Kitle psikolojisi yönünden ABD’nin içinden geçti! Ya da ABD’nin sistematik yapısı Trump’ın içinden geçmiş olabilir! Ne farkeder, her iki sonuç da aynı kapıya çıkıyor!

Trump’ın görüşleri, fikirleri, söylemleri kitlesel nefrete yol açarken kendisine yönelik büyük bir sempatik kitle kazanıyordu. Bu konudaki tartışmalar bile Trump lehine gelişiyordu. Trump’a yönelik haklı veya haksız eleştiriler her iki taraf için eksi ve artı yazıyordu. Hatta Tramp’ın siyasi yalanları, pervasız söylemleri, bazı gerçek haberleri  çarpıtması gibi davranış özellikleri “gaslighting” altında daha da iyi anlaşılır hale geliyordu.

Trump dünyadaki hiçbir siyasi lidere benzemiyordu. Adeta uzaydan gelmişçesine bambaşka, tuhaf ve ilginç bir insan/liderdi! Diğer liderlerdeki birçok özellik Trump’ta olsa da “güçlü lider” imajını vermek için kendisini önplana çıkartan söylem ve hareketleriyle gündeme gelmeyi her zaman başarıyordu. Trump’ın yalanları bile gerçeklerin üzerini örtüyordu! Karşıtları, sevmeyenleri ve siyasi rakipleri Trump’ı ne kadar saldırgan, kavgacı, küstah ve alaycı olarak belirtse de aslında bu olumsuz/negatif söylemler bile Trump’ın hanesine artı olarak geçiyordu. Trump, sürekli yalan söylediğinin bile farkında değildi! Kendi yalanlarına bile inanan bir liderdi. Çelişkilerini bile görmezlikten gelen bir siyasi lider de diyebiliriz.

Trump her zaman kendisinden bahsedilmeyi seven biri. Kendisinden bahsedilmesi için her an senaryolar yazabiliyor. Kendisinin devamlı övülmesini ve takdir edilmesini bekliyor. Trump gücünü, zekasını ve cesaretini maalesef bu tür egoları için sarfediyor. Hep kazanmak istiyor. Asla kazanamayan/kaybeden olmak istemiyor. Kendisini dev aynasında görüyor ve harika bir insan olduğunu belirtiyor. Kendisini her zaman bir savaşçı ve kahraman gibi görmekten zevk alıyor. NOBEL ödülünde ısrarcı olması, dünyaya BARIŞ getiren lider olarak tarihe geçmek ve tarih sayfalarına ismini altın harflerle yazdırmak istemesi artık Trump’ın bilinen acı gerçeklerdi.

Trump’ın yeğeni olan Klinik Psikolog olan Mary Trump yazmış olduğu “Ailem Dünyanın En Tehlikeli Adamını Nasıl Yarattı” isimli kitabında Trump’ın annesi ile ilgili bencil/egoist ve empati/duygu yoksunu olduğunu belirtiyordu. Bu konuda Trump’ın bir rol model olmadığı için tehlikeli olabileceğini ifade ediyordu. Aslında Trump’ın rol model aldığı kişi babasından başkası değildi!

ABD Başkanı Trump’ın bilinmeyen psikolojik biyografisi ve Ruh Yapısı Üzerinde en ince ayrıntıları ile birlikte dururken duygusallığını, karizmatik, etkileyici söylem tarzını, epizodik ve idiografik yapısını bilimsel, sosyolojik ve psikolojik mercek altında inceleyerek daha farklı ve ilginç sonuçlara ulaşabiliriz. Zaten şu ana kadar bunu yapmaya çalışıyoruz. Trump, Amerika için ne kadar potansiyel tehlikeli bir lider olarak anılsa da bu eleştirileri dikkate almayarak “dünyayı kurtaran adam” olarak tarihe geçeceğine inanıyor!  En önemlisi de Trump’la ilgili tüm bu düşüncelerin ABD sistematik, sosyal ve kültürel yapısıyla birebir örtüştüğünün altını çizmek isteriz.

Bu konuyu en güzel analiz eden, irdeleyen kişi McAdams’ın 2020’de Donald J. Trump'ın Garip Vakası: Psikolojik Bir Hesaplaşma” adlı kitabıdır. McAdams, kitabında Trump’ın eğilimsel, narsist kişiliğini ve özelliklerinin psikolojik analizini yapıyor. Ve Trump’ın Amerika üzerindeki sempatik/duygusal etkiyi de irdelemeye çalışıyor. Ayrıca Trump’ın asıl amaçlarını ve hedeflerini de mercek altına alarak farklı bir pencereden analiz yapıyor. Trump’ın davranışlarını karakterize ederek sosyal bir aktör olarak psikolojik kişilik ve mizacını öne çıkartarak bütüncül bir yaşam öyküsüne ışık tutmaya çalışmıştır.

McAdams bütün araştırmalar sonucunda aslında en ilginç olanın Trump’ın psikolojik gerçekliğiydi. Trump ile ilgili tespit ve teşhislerinde dikkatini çeken özellikler arasında “zaman içinde hareket eden, gelişen bir insan olarak görmüyor.” Trump için ne geçmiş ne de gelecek önemli! Onun için anlık, coşkulu, mücadeleci anlar önemliydi. Trump kendisini ringte rakibine acımasızca saldırarak yumruk atan bir boksör gibi hareket ediyordu. Ha Racky/Raki ha Trump! Kısacası Trump Amerika’nın çağdaş/modern Rambo’su…

The New Yorker yazarı Mark Singer (1990’lı yıllarda) benliğini, iç dünyasını ortaya çıkartmak için uzun süre Trump’la vakit geçirdi. Fakat sonuç hüsran! Trump’ın iç dünyası ile ilgili duygularını, düşüncelerini öğrenmek için birçok sorusuna cevap alamamıştı. Ayrıca özeliyle ilgili olarak sorduğu sorular Tramp’ın dikkatini bile çekmemişti. Öte yandan Trump’ın ilk kitabının (The Art of the Deal)  yazarı Tony Schwakrtz, Trump hakkında “Tanıştığım hiçbir insan modeline uymuyor” demesi bir hayli garipti. Ayrıca Trump’ın çocukluğuna dair hiçbir şey hatırlamadığının da altını çizmişti! Trump 40 yıl boyunca kamuoyu önünde olmasına rağmen yetiştirilme tarzı, çalkantılı kariyeri, dışa dönük kibri/egosu sebebiyle perdeleniyordu! Anlaşılıyordu ki Trump’ın psikolojik ruh yapısının derinliğine inilemiyordu. Bu da Trump’ın dışa yönelik katı mizacından kaynaklanıyordu.

Son olarak diyeceğimiz en önemli şey İsrail-Hamas arasında gerçekleşen ateşkes sonrası İsrail’in bu anlaşmayı 194 kez ihlal etmesi (bozması) karşısında ABD Başkanı Trump’ın ağzından bir tek kelime çıkmaması! Trump’ın İsail-Hamas ateşkesi ve anlaşması sonrası psikolojik tepkilerini İsrail’den yana göstermesi bir o kadar manidardı! Bu konuda yapıcı/olumlu/pozitif hiçbir tepkisi yoktu. Gazze’de hala soykırım devam ederken, Gazze bombardıman altında iken, yüzlerce Gazzeli öldürülürken Trump’ın (geçmişte olduğu gibi) hala barış sürecinin devam ettiğini, ateşkesin yürürlükte olduğunu söylemesi abesle iştigalden başka ne olabilirdi?! Aslında Trump’ın psikolojik ruh yapısını İsrail ve Gazze üzerinden değerlendirmek ve irdelemek gerekiyor. İşte o zaman Trump’ın gerçek yüzü ve ne kadar barışçı, insancıl olduğu ortaya çıkar. Hala İsrail’e her türlü desteği verirken bu tür oyalayıcı ve asılsız sözler etmesi ne anlama geliyordu?! Trump, İsrail-Hamas ateşkesinde ne kadar samimiydi?! Yoksa bu bir oyalama ve tuzak mıydı?! Asıl amaçları çok daha mı farklı mıydı?! Yine de bir tek ümidimiz Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump arasındaki samimiyet, diplomatik görüşmeler ve uyumlu diyaloglar… Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD/Trump üzerindeki baskısı…  Tek umudumuz bu oyunu bozacak olan tek ülkenin yine Türkiye’nin olacak olması…