Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

BU SOYKIRIMI KİM DURDURACAK?  

Ülkelerini terk etmek zorunda kalan Yahudileri hiçbir devlet kabul etmez.

Ülkelerini terk etmek zorunda

 

Yıl 1492, II. Bayezid dönemidir. İspanya’da yaklaşık 800 yıl hüküm süren Endülüs Emevi Devleti, iç çekişmeler ve Hıristiyanların acımasız saldırıları sonucunda yıkılır. Hıristiyanlık dışındaki din mensupları büyük bir zulme maruz kalırlar. Müslümanlarla birlikte Yahudilerde bu zulümden paylarını alırlar. Ülkelerini terk etmek zorunda kalan Yahudileri hiçbir devlet kabul etmez. Müslüman olan Osmanlı Devleti bunlara kucak açar ve yok olmaktan kurtarır.

II. Bayezid, Kemal Reis komutasındaki Osmanlı donanmasını İspanya’ ya göndererek Müslümanlarla birlikte Yahudileri de gemilere alarak Osmanlı topraklarına getirtir. İspanya’dan getirilen Yahudiler o zamanki Osmanlı toprakları olan Selanik- Edirne ve Ağrıboz gibi yerlere yerleştirilirler. Asırlarca Osmanlı himayesinde huzur içersinde yaşarlar.

Yahudilerin, Osmanlının son döneminde Sultan Abdülhamit Han’dan bugünkü Filistin topraklarını istediklerini hatırlatmakta fayda var. Yahudilerin Çanakkale harbinde 500 kişilik bir tabur seviyesinde, bir İngiliz albayın komutasında, kendilerine kucak açan Osmanlı Devletine karşı savaştıklarını kaç kişi biliyor?

İkinci dünya harbinde, Naziler tarafından soykırımı yapıldı diye bütün dünyayı ayağa kaldıran Yahudiler; sahipsiz, çaresiz, silahsız ve açlıkla boğuşan Filistin halkına soykırım uyguluyorlar. İsrail askerlerinin son olarak Mescid-i Aksa’da namaz kılanlara ve Gazze de aç ve sefil vaziyette, içecek suyu yiyecek ekmeği, başını sokacak evi dahi olmayan çaresiz insanlara, havadan ve karadan hedef gözetmeksizin bomba yağdırması nasıl izah edilebilir?

Yirmi günlük bebeklerin, savunmasız sivillerin füzelerle parçalanması, dozerlerle evlerinin, işyerlerinin ekili bağ ve bahçelerinin yerle bir edilmesi hangi masum duygularla açıklanabilir?

Filistinliler, dünyanın en büyük Açıkhava hapishanesinde yaşıyorlar. Hem de yiyecekleri, giyecekleri, içecekleri, ilaçları, elektrik ve akaryakıtları olmadan; … her an bir bomba ve füze yağmuru bekleyerek, her dakika ölüm korkusunu yaşayarak… Onların feryatlarını, çığlıklarını duyan yok. Acılarını, üzüntülerini hissedende yok. Ne Arap kardeşleri, ne bir buçuk milyarlık İslam alemi, ne emperyalist ABD, ne de ikiyüzlü Avrupa…

Kırk bin vatandaşımızın katili, emperyalist güçlerin maşası bölücü örgüt mensuplarına düzenlenen kara ve hava harekatına ancak sekiz gün dayanabilen ABD ve Avrupa ülkeleri, Filistin halkının yok edilmesini görmezden ve duymazdan geliyorlar.

Milyonlarca insanın; din, dil, mezhep, ırk ayrımı yapmadan koruyucu kanatları altında huzur içinde yaşamalarını sağlayan Osmanlı nerdesin?

“Kudüs’ü kurtarmadan uyumak bana haramdır” diyen Sultan Selahattin, Filistin halkı senin gibi kahramanları bekliyor.

Ama Osmanlı küskün, Sultan Selahattin üzgün… İngilizlerin yalanlarına aldanıp onlarla işbirliği yaparak Osmanlı askerini, bu topraklarda arkadan vuran Şerif Hüseyinlere ve avanelerine küskün Osmanlı… Kudüs’ü ele geçiren İngiliz komutanlarla beraber doğruca Sultan Selahattin’in mezarına gidip, mezarın üzerinde viski patlatıp tekmeleyen ve “kalk ey Selahattin, kalk da torunlarını kurtar” diye dalga geçen küstahlarla beraber olan Şerif Hüseyin gibi işbirlikçilere üzgün Selahattin Eyyübi…

Ey Filistinli kardeşlerim; siz daha hürriyetinize bile kavuşmadan itilafa düştünüz, ikiye ayrıldınız. Birbirinizi yani öz kardeşinizi düşman ilan edip boğazına sarılarak canına kıydınız. Düşmanlarınızın tuzağına düştünüz, bölünüp parçalandınız. Sizin bu haliniz düşmanlarınıza cüret ve cesaret veriyor. Düşmanlarınızdan çok siz birbirinizi zayıflatıyorsunuz ve düşmanlarınızın işini kolaylaştırıyorsunuz. Siz kendinizi düzeltmedikçe Kur’an size zafer vaat etmiyor.

Siz bilmez misiniz, “ayrılıkta azap, birlikte rahmet vardır”