Cumhuriyetten 102 Yıl Sonra...
CUMHURİYETTEN 102 YIL SONRA…
Ülkece zor günlerden geçiyoruz. Gün geçmiyor ki, Kurtuluş Savaşı'nı başarıyla sonlandırarak ülkemizi işgalden kurtarıp Cumhuriyeti kuran ve yaptığı devrimlerle cumhuriyetin, ulus devletin yerleşmesini sağlayan Büyük Önder Atatürk’e, Cumhuriyete, ulus devletimize ve Türk kimliğimize bir saldırı olmasın.
Peki, neden?
Çünkü emperyalizm; ulusal birlikteliği güçlü, kendi pazarı üzerinde egemen, sanayileşmiş, tarımını, hayvancılığını geliştirmiş ekonomik olarak çok güçlü bir ülke istememektedir.
Böyle özelliklere sahip bir ülke olması demek, emperyalizmin o ülkeyi kendi açık pazarı yapamaması ve etnik ve dinsel kimliklere ayıramaması anlamına da gelmektedir aynı zamanda.
Hem zaten, birazcık dikkat edildiğinde görülecektir ki; ülkeye merkezi olarak egemen olan ulus devlet yapısını hedef alıp kendilerince etnik ve dinsel kimliklere dayalı âdemi merkeziyetçi federasyon isteyen anlayışla, Cumhuriyete karşı çıkıp her fırsatta eleştirerek ekonominin tamamen ulusal olmaktan çıkarılıp emperyalizme açık pazar yapılmasını istemek birbirini tamamlarken; tam tersi olarak, Cumhuriyete sonuna kadar sahip çıkarak merkezi güçlü bir ulus devlet isteyenlerle kendi ulusal pazarında egemen olmak da birbirini tamamlamaktadır.
Demek istediğim; bir anlayışın gerçekten Cumhuriyete sahip çıkıp çıkmadığını araştırmaksa amacınız, sadece söze, propagandaya değil; önce ekonomik programına, Cumhuriyet ekonomisine, yani ülkenin yer altı, üstü tüm zenginliklerine sahip çıkıp çıkmadığına bakılması gerekmektedir.
Bu nedenle de sevdiğim, her zaman geçerli olan ve genelde de doğru çıkan bir söze değinmeden geçmemek gerekiyor. Çünkü halk olarak bilinçlenip doğruyla yanlışı çok doğru bir şekilde ayırt edemediğimiz sürece, bunu hep birlikte yaşayacağız.
Derler ki: “Pirincin içindeki siyah taştan değil, beyaz taştan korkacaksın.”
Yani, yanisi şu: Bize zarar verebilecek olan dışarıdaki başka devlet, ordu falan değil. Onlar zaten karşı cephede olup karşımızdadırlar. Ama ya içimizdeki, tanıyamadığımız; kendilerini "yerli ve milli", "Müslüman", "Türk", hatta "Atatürkçü" olarak tanımlayanlar?
İşte onları tanımak, gereken tavrı göstermek, yaydıkları yanlış düşünceleri ortaya çıkarmak... İşte o, çok çok önemli olup, özellikle Atatürk, cumhuriyet, ulus devlet ve ulusal ekonomi konusunda çok bilinçli olmayı gerektirir.
Eğer olmazsanız, bu konuda yeterli bilginiz, araştırmanız, gerçekten cumhuriyete sahip çıkmak gibi bir düşünceniz yoksa; hayatlarında bir kez bile (bunu iddialı olarak söylüyorum) emperyalizmin 'e'sini bile ağzına alamayıp onun bölgedeki taşeronluğuna soyunan bir anlayışın, "Her fabrikanın bir kale olduğu" düşüncesinden yola çıkarak 10 yılda yaklaşık 1000 fabrika kurup, sıfırdan 4000 km demir yolu ile ülkemizi birbirine bağlayıp, ekonomik ve siyasi bağımsızlığı ilkelerinin başına koyan bir anlayışa saldırmasıyla…
Kendinizi, tamamen uydurma olarak "Türk ulus devletini İngilizlerin kurduğu" yalanlarına; Lozan'la ilgili neredeyse tüm kaynaklar sayısız olarak ortada olduğu ve daha kurulur kurulmaz kendi madenlerimizi, sanayimizi kurmaya başladığımız halde, aradan yüz yıl sonra bile "madenlerimizi, sanayimizi kuramadığımız" şeklinde gizli maddelerle ilgili uydurma masallara…
"Vatan haini oldukları için asıldıkları halde, sadece şapka yüzünden hocaların asıldığı" türünden safsatalara inanmış olarak bulabilirsiniz.
Anlayacağınız; Cumhuriyete, Atatürk’e sahip çıkmak; her şeye rağmen O'nun Devrimlerini, ülkemizin ekonomik ve siyasi bağımsızlığını, ulusal birliğimizi savunarak karşı devrimcilerle mücadele etmekten geçmektedir.
Ama asla, sadece belirli günlerde rozet takmaktan değil.