Her şeyi yapan, şekil veren insanın kendisi…
İyi ve güzel olmasını sağlayan da, kötü yapan da insan…
Her ne olursa olsun, bir şey olması gerektiği gibi olmuyorsa yapılan işin sonunda üzücü bir durum enin de sonun da çıkıyor.
Buradaki sır, olması gerektiği kadar olması.
Az ya da fazla değil…
Sevgide bile olması gereken bu…
Olması gerektiği kadar sevmek…
Bir anlamda dostluk değil olması gereken kazanmalı.
Aşkla işi karıştırma diye de bir söylem var, ne kadar da doğru.
Ve çoğu zaman, aşk –iş – dostluk birbirine karışmış oluyor.
Yapılan toplumsal ve kamusal işlerde denetçinin önemi elbette çok büyük.
Kamusal işlerde, görevlerde herkes olması neyse onu yapması birinci görevi..
Denetçi olması gerektiği gibi denetleyecek. Tanıdıkların, dostların, akrabaların hiçbir etkisi olmayacak.
Denetlemek onun esas görevi ve bu yüzden maaş alıyor, denetçi bunun bilincinde olmak zorunda. İşi bizzat yapanın da görevi olması gerektiği kadar yapması insan olmanın gerektirdiği bir görev ve sorumluluk…
Bile bile eksik iş yapmanın, hile yapmanın sucu daha da büyük, affedilir bir tarafı yok.
Bu tür işleri yapanların sanıyorum bireysel gelişmesini henüz tamamlamamış insanlar olarak görüyorum. Çünkü yapılan bir işte eksiklik ne demek!
*
İnsan geçmişinden ders alabiliyorsa değişebiliyor.
Yoksa değişmesi imkânsız.
İnsanlık olarak bu noktada yine ders alıp değişebilecek kadar büyümüş değiliz.
*
Deprem…
Binlerce acı çekildi, binlerce yürek dağlandı, binlerce aile yok oldu…
17 Ağustos 1999 depreminde tarihindeki en büyük yıkımlardan birini gördü bu topraklar. 17 bin kişinin öldüğü büyük depremde, depremin tam merkez üssünde yer alan bir yer ayakta kaldı. Etrafındaki her yer yıkılınca bu yer yıkılmadı.
Nasıl olmuş peki, burası neresi?
Bu yerin adı Tavşancıl…
1987 yılında belediye oluyor.
1989 yılında Salih Gün belediye başkanı oluyor.
Yaptığı ilk iş ne dersiniz?
Bu alan Kuzey Anadolu Fay hattının tam üstünde bir alanda bulunuyor. İmar planı hazırlamak için Kocaeli Üniversitesi’nden bilim insanlarına başvurur.
Tavşancıl Belediye Başkanı Salih Gün, üniversiteden gelen raporları dikkate alarak imar planı hazırlatır. Başta kat sınırlaması olmak üzere çeşitli kararları uygulamaya geçirir. Belediye Başkanı Salih Gün çok kararlıdır ve kendi akrabalarına dahi kat konusunda taviz vermez. Hatta babası daha fazla kat için başvurdu onu da geri çevirir. Yaptıkları çevre tarafından kabul olmaz, eleştirilir, akrabaları dahil hepsi karşı çıkarlar.
Her yer 17 Ağustos depreminde dümdüz olurken Tavşancılın ayakta kalması, bir çivinin dahi oynamamasının sırrı: az katlı bir yapılaşma ve sıkı sıkıya uygulanan bir imar planı…
“İnsan kaybetmektense oy kaybetmeyi tercih ederim”, demiş rahmetli başkan. Allah mekânını cennet eylesin.
Var mıyız bazı dostları kaybetmeyi göze alıp doğruyu yapabilmeyi.
Ne kadar güçlüyüz?
Bilimsel bilgiye, işin uzmanının sözünü dinlemeden yapılan işlerin sonucu hep felakettir.
Ve her şeyin içine siyaset karışırsa, siyaset bilimsel bilginin önüne geçerse toplumsal mutsuzluk kaçınılmazdır.
Ve bir insanlık notu daha:
“1939 Erzincan Depremi sonrasında dönemin Erzincan Savcısı mahkûmlarla bir konuşma yaparak onları yardım etmeleri için serbest bırakır. Tek bir koşulu vardır, “Hiçbiriniz kaçmayacaksınız. Canla başla çalışıp işiniz bitince de cezaevine döneceksiniz.’’ der.
Mahkûmlar, büyük fedakârlık göstererek çalışır ve sonrasında eksiksiz olarak cezaevine dönerler. Bir mahkûm bile firar etmez. Kurtarma ve yardım çalışmalarına katılan bu mahkûmlar, devlet tarafından 1940’da çıkarılan özel bir kanunla affedildiler.”
Tüm vefat edenlere Allahtan rahmet diliyorum. İşini olması gibi yapan güzel yürekli insanlara da selamalar hürmetler olsun. Dünya iyi insanlarla güneşlenir. İyi insanlar güneşe benzerler, ısıtır, büyütür, kirli olan tarafları yıkar, temizler, paklar. Bir nevi iyi insanlar temizlik maddesi gibi kötüleri, çirkinleri yıkar.
Daha fazla toprak almaya, daha fazla mal edinme devam değil, nasıl olsa gün gelecek toprak hepimizi alacak…
Olması gerektiği gibi değişim başlaması dileğimle. [10.02.2023]
YORUMLAR