Aslına bakarsanız herhangi bir ülkede o ülkeye hayat veren Cumhuriyet yüz yıllık bir geçmişe sahip olsaydı…
Tahmin ediyorum ki kutlamalarla ilgili hazırlıklar çok öncesinden başlar ve Cumhuriyetin ilan edildiği günün en az bir hafta sonrasına kadar sürerdi.
Ama ne yazık ki bizde öyle olmuyor…
Olmadığı gibi…
Tam tersi uygulamaları da pek çok alanda görmek mümkün.
En basitinden söylemek gerekirse…
Atatürk’ün kurduğu bir kurum olan Diyanetin cuma hutbesinde bile her zaman olduğu gibi Atatürk anılmazken, başka bir ülkede yaşanan savaş gerekçesiyle uzun süredir sadece resmi tören ve resepsiyona indirgenmiş olan Bayramla ilgili resepsiyon iptal ediliveriyor.
Böyle olunca ve…
Aynı çevrelerin sürekli Atatürk ve cumhuriyete saldırdıkları da göz önüne alınınca insan ister istemez…
Biz acaba Kurtuluş Savaşı’nı bunlara karşı mı yaptık diye düşünmeden edemiyor.
Yoksa bu düşmanlığı başka bir şekilde açıklamak gerçekten çok zor.
Tabi aynı çevrenin Osmanlı hayranlığını da aynı şekilde…
Aslına bakarsanız son derece ilginç…
Çünkü
Osmanlı’da hiçbir şey olabilme şansı olmayan birilerinin
Seçimle ülke yönetiminin en önemli görevlerine gelebildikleri bir rejime düşmanlık edip…
Halkın sadece padişahın kulu olabildiği bir rejimi savunmalarının sadece bir açıklaması olabilir:
O da akıl tutulması…
Yoksa başka bir şekilde açıklanması mümkün değil…
Hazır yeri gelmişken biraz da bu Osmanlı konusuna değinelim ki kafalar fazla karışmasın.
Bir devlet düşünün merkezi bir eğitim sistemi yok ama ülkenin en ücra köşesinde bile ABD ve diğer batılı ülkelerin okulları var…
Hepsi de kendine göre eğitim vermeye çalışıyor.
Hani zaman zaman birileri, “Bir gecede cahil olduk, mezar taşlarını okuyamıyoruz.” falan diyorlar ya…
İnanın öncesinde de farklı değildiler.
Şöyle bir düşünün…
Erkeklerin okuma yazma oranının yüzde 6, kadınlarınkinin binde 4 olduğu bir ülkede ne bekleyebilirsiniz ki.
Bu arada, kadınlarda okuma yazma falan deyince, kadınlar çok önemli gibisinden bir algıya da kapılmayın…
Osmanlının yaptığı son nüfus sayımında bile erkeklerle birlikte sayılanlar sadece ve sadece hayvanlardı.
Yani anlayacağınız o dönemde kadının adı gerçekten yoktu.
Hani bazı kadınlarımız zaman zaman o dönemin özlemi içinde olduklarını falan söylüyorlar ya…
Bilinsin istedim.
Hani şimdiki iktidar…
Ülkeye olabildiğince Arap nüfusu doldurup, Türk nüfusu azaltarak, Türk ulus devlet yapısını yok etmeye çalışıyor ya…
İşte Osmanlı döneminde de düşünce aynıydı.
Araplar, necip millet olarak baş tacı edilirken…
Türkler her daim…
“İdraki bi idrak” yani akılsız Türk anlamına gelen sözlerle aşağılanırlardı.
Doğrusunu isterseniz…
Bir süredir Cumhuriyet öncesi koşullara dönmeye çalıştığımızı bile söylemek mümkün
Neden mi?
En basitinden söyleyim…
O yıllarda da tren işletmesinden tutun, bankalara…
Ticarete…
Sanayiye kadar…
Hemen hepsi yabancıların elindeydi…
Ve ne yazık ki 1923 sonrası yapılan millileştirmelere rağmen bugün genel olarak tekrar yabancılarda…
Limanları, deniz taşımacılığını millileştirip Kabotaj Bayramı ilan edişimizden yaklaşık 100 yıl sonra onları tekrar yabancıların tekeline vermişsek…
Sanıyorum bu konuda da tarihten hiç ders almamışız demektir.
Bir devlet düşünün…
Merkez bankası yok, para basma yetkisi adı Osmanlı olan bir Fransız bankasında.
İlginç değil mi?
Ya hukuk?
Yabancıların el üstünde tutulduğu bir sistemde, hukuk bundan farklı olabilir miydi?
Elbette değil…
Yine o yıllarda şeriat hukuku sadece Müslümanlar için uygulanırken…
Gayri Müslümler ve yabancılar kendi hukuklarını uyguluyorlardı.
Yani yabancı ve gayri Müslimler suç işlediklerinde sadece kendi mahkemelerinde yargılanabiliyorlardı, Osmanlı adaletinde değil.
Demem o ki, bu ayrıcalıklı çoklu hukuk sistemini bitirerek ülkede yaşayan herkes için tek bir hukuk ortaya çıkaran yine o beğenmediğiniz Cumhuriyetti…
Peki, Osmanlı devlet yöneticilerini nasıl yetiştiriyordu dersiniz herhalde bugün olduğu gibi mülakatla falan almıyordu…
Evet, Osmanlı yöneticileri için Enderun mektebi kurmuştu kurmasına ama…
Oraya alınanlar…
Sadece ve sadece azınlıklar ve devşirmelerdi.
Bunları yazarken…
Halk yoksulluk ve sefalet içinde yaşarken yapılan koskoca saraylara, oralardaki şatafatlı yaşamlara…
Kapitülasyonlara…
Kolcuları türküye bile konu olmuş tütün vergisine el koyan yabancı REJİ idaresine hiç değinmedim bile…
Ancak burada gerçekte en üzücü olan ne biliyor musunuz?
Cumhuriyetin tüm nimetlerinden yararlandıkları halde…
Her fırsatta Atatürk ve cumhuriyete saldıranların böyle bir düzenin özlemi içinde olmaları…
Ama biz tüm bu olumsuz tutum ve davranışlara rağmen Cumhuriyetimizin 100.yılını kutluyor, bu konudaki son sözü Büyük Önder Atatürk’e bırakıyoruz…
“Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”
Mustafa Kemal Atatürk
28-10-2023
Nusret KEBAPÇI
YORUMLAR