Malûmâlileri, Türk Silahlı Kuvvetler’ine çöreklenmiş cuntacı hainlerin MGK bildirisi görüntüsü altında Refah-Yol hükümetine muhtıra verdiği 28 Şubat 1997 tarihinden bu yana 23 yıl geçti.
Az bir zaman değil bu. Lâkin hálâ gündeme geliyor.
Bendeniz emekli bir subayım.
12 Eylül günlerinde muvazzaf subaydım. Yàni henüz emekli değildim. Malatya’da görev yaparken kısa aralıklarla bizleri de oradaki sıkıyönetim karargahında görevlendiriyorlardı.
Cunta Nöbetçi Subayı (CNS) oluyorduk… Bu tâbiri şimdi uydurdum amma sanıyorum cuk oturdu.
Efendim bu CNS günlerinden birinde birtakım “solcu” gençlleri anarşist diye getirip bizim karargahtaki mazgallı bir hücreye hapsetti Kara Kuvvetleri yetkilileri.
Biz orada geçici olduğumuz için bize hücrenin anahtarı da derinlemesine bilgi de verilmiyordu hapsedilenler hakkında. Fakat ben dinler miyim?
Kapıyı açamadığım için onlara soğuk betona oturmasınlar diye bir sürü kartonu kıvırıp kıvırıp mazgaldan içeri verdim. Hepsi teşekkür etmiştiler.
Zavallı çocukları düşündükçe hálâ kahroluyorum. Tek suçları bir mitingde yahut bulundukları ortamda birkaç slogan atmak falan gibi şeylermiş.
Askerler yönemitime el koymuştu. Her yerde samimi olmasa da saygı görüyordu zabitler.
Tabi bu durum ortaya Ibrıkçı Hüseyin Efendilerri de çıkarıyordu. Ünifomalı olarak alışveriş yapanlar, o námûs ifadesi üniformaları istismar edenler bile oluyordu.
Fakat ilâve edeyim. Bugün öyle benzer bir yetki elinde bulunanlar (en azından bazıları) yetkilerini, makamlarını hiç mi istismar etmiyorlar?
Bir vesile ile suçlu olmadığı halde, ifade vermek üzere hâkim karşısına çıkmış bir kadıncağız.
Hâkim efendi henüz ona söz vermediği halde heyecanla söze girince fırça yemiş hâkim beyimizden…
Yahu hâkim bey kardeşim, kadıncağız hergün mahkemeleri mi dolaşıyor?
Biraz heyecan, biraz da belki korku ile söze girmiş. Tamam ikaz edin ama “hâkim karşısındasın, öyle olmasa bile birinin sözünü kesmek her zaman şöyledir, böyledir” falan. Bu azarlamanın âlemi ne?
“Hanfendi mahkemede lütfen size söz verilmedikçe konuşmayınız aksi halde dışarı çıkarttırmak mecburiyetinde kalacağım” dese çok daha iyi olurdu meselâ.
Demem o ki, her mevkide ve her meslekte birinci sıraya nezaketi koyalım.
Hiçbir makam ve yetki bizi istismara sevketmesin. Zaten bu adaletin de gereğidir. Zira adalet mülkün (devletin, her türlü işin) temelidir. 17.02.2025