Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Halit Korkmaz

AB Zirvesinden Yansıyanlar

AB Zirvesinden Yansıyanlar

NATO zirvesi ardından akseden siyasi sonuçların AB liderler zirvesi üzerinde yarattığı domino etkisi, AB ve Türkiye’nin yola nasıl devam edeceği yönünde kararsız olan Avrupa’ya irade kullanma yönünde feyiz vermiştir.

Avrupa artık yalnız!

AB zirvesi öncesi Türkiye’nin  ‘ AB-Türkiye meselesi uzuyor, ne yapacaksanız yapın.’ yönündeki telkinleri karşılık mı buluyor?[1]

Kıta Avrupa’sın dan gelen son mesajların başta Almanya ve Fransa olmak üzere Türkiye ile daha sıcak diyaloglarla yola devam etmek istemeleri  Jeostratejik ve Jeopolitik bakımdan var olan problemleri giderme ve global kadrajdaki yeni projelere birlikte bakma anlayışını öne çıkarmıştır.

Zirvelerde alınan kararlar sahaya yansıdıkça ete kemiğe bürünüp somut hale gelmektedir.

Dizayn edilen yeni dünyaya mezkür zirvelerden yansıyan siyasi renklerle bakmak gerekiyor.

Dünyada eş zamanlı olarak bir dizi seçim yapıldı.

Naftali Bennett yeni İsrail Başbakanı.

İbrahim Reisi yeni İran Cumhurbaşkanı.

Nikol Paşinyan yeni Ermenistan Başbakanı.

Fransa’da yapılan bölge seçimlerinde Emmanuel Macron’ nun Partisi En Marche ağır bir yenilgi alarak beşinci sıraya düştü.

Eylül 2021’de yapılacak seçimde yeni Şansölye ile  yeni Alman politikaları daha net ortaya çıkacaktır.

Türk-Alman  ilişkileri küresel politikalara yön veren önemli bir çekim merkezi niteliğinde Asya ve Avrupa’yı  birbirine bağlayacak barış köprüsü konumunda olacaktır.

Tarihi akışta ABD, Rusya ve Çin’in daima elde tutmak istedikleri Afganistan; 2030 NATO vizyonunda  Türkiye ile entegre edilmesine Dış İşleri Bakanı Muhammed Hanif Atmar ‘Türkiye bizim için çok önemli, her zaman iş yapabiliriz.’ açıklaması ile karşılık verdi.

Türkiye-Azerbaycan arasında imzalanan Şuşa Beyannamesi, Türkiye-Rusya ortak merkezinin faaliyetlerine önemli  katkılarda bulunacağı, Türkiye ve Azerbaycan’a üçüncü bir devletçe yapılacak tehdit ve saldırı durumunda tarafların birbirine gerekli yardımı yapacakları ve birleştirici Zengezur koridorunun açılması, Nahcivan-Kars demir yolunun sağlayacağı yakınlaşma ile ‘Turan birliğinin’ söylemden çıkıp somut saha ilişkilerinin aktivite edildiği önemli bir sözleşme niteliği taşıyacağı açıktır.

Türkiye’nin Şuşa’ da Büyükelçilik açacağını dünyaya seslendirmesi Şuşa’ nın artık Azerbaycan’ın bir toprağı olduğunun bilinmesinin de deklere edilmesidir.

Türkiye’nin Azerbaycan ve özellikle Şuşa’ daki askeri varlığının  bugünlerde bir Türk üssüne evrilmesi muhtemel gözükmektedir.

Ermenistan seçimlerini Azerbaycan’dan kuvvetli bir yumruk yiyen Paşinyan’ ın kazanması şaşırtıcı bir zafer  olsa da hiçbir geliri ve üretimi olmayan Ermenistan halkının aç olarak yaşamını sürdürmek durumuna düçar edilmesi Batı kulübünün ve Diasporanın gerçek karakterlerinin bir yansımasıdır.

Ermenistan halkının açlıktan kurtulabilmeleri için tek ümidi Türkiye-Ermenistan sınır kapılarının açılmasıdır.

Türkiye bölgede bir merkezi güç ve çekim merkezi.

Bunu Ermenistan halkı görüyor.

Halk seçti fakat Rusya Paşinyanı hiç sevmiyor.

Rusya, ABD Büyükelçiliğindeki fazla diplomatların sınır dışı edilmelerine dair  yaptığı uyarısına Ermenistan devleti cevap vermek istemiyor.

Halen Ermenistan’ın sınırlarını 49 yıllık güvenlik anlaşmalarına istinaden Rus ve Ermeni askerleri birlikte koruyor.

Bu arada Rusya, Güney Ermenistan da Azerbaycan sınırında iki yeni üs açtı.

Paşinyan da Rus füzelerinin dandik çıktığını ve hiçbir halta yaramadığını gördü.

Kendi derdine düşmüş Amerika’da fakir Ermenistan’a katkı için Diaspora yalnızca Türk düşmanlığı yapıyor.

Bu da halkın karnını doyurmuyor.

Ermenistan kapalı rejim olarak kaldığı müddetçe açıklık ve adalet ilkelerine asla  kavuşamayacak ve beş ailenin faydalandığı uyuşturucu koridoru olmaktan kurtulamayacaktır.

Paşinyan’ dan  devlet ve halka dair hiçbir yönetim sistemi bulunmayan Ermenistan’ın bir restorasyon ortaya  koyup koyamayacağı merakla beklenmektedir.

Bu meyanda, Sayın Cumhurbaşkanımızın bölge için önerdiği Türkiye, Rusya, Azerbaycan, Ermenistan, İran ve Gürcistan altılı iş birliği platformunun çelik kale işlevi göreceği ve bölgeyi dış tehditlere kapalı durumda tutacağı açıktır.

İran’da iç kargaşa ve istikrarsızlığın  zirvede olduğu bir dönemde yapılan seçimi sertlik yanlısı İbrahim Reisi’ nin kazanması konjonktürel gözükmektedir.

Rejimsiz olan Ermenistan’dan İran’ın farkı köklü bir devlet geleneğine sahip olmasıdır.

Humeyni’nin 1988 yılında teşekkül ettirdiği, rejim muhaliflerinin idam kararlarını veren komitede yer alması ve yaklaşık üç bin kişinin idam edilmiş olması İran rejimi muhaliflerince Reisi’nin ‘katliam ayetullahı’ olarak adlandırılması manidar gözükmektedir. 

Bu seçim ilk defa İran rejiminin sorgulandığı bir nitelik taşımaktadır.

Halk, sorunların sandıkta çözülmesine dair var olan inancını kaybetti.

Katılımın % 48,8 oranında gerçekleşmesi rejimin iflasının bir göstergesidir.

Sınır ülkeler olan Ermenistan ve İran’ nın aynı zamanda gerçekleştirdikleri seçimlere halkın birbirine yakın %48-49 gibi düşük katılımla karşılık vermesi tesadüf olmayıp her iki ülkede umudun kalmadığına dair halkın içinde bulunduğu iflasın buhran olup yansımasının bir sonucudur.

İran’ da sandığı büyük oranda Türk seçmenler protesto etti.

Reisi’ nin hiçbir şekilde: ‘Jeo Biden’la görüşmeyeceğini, Tahran’ın balistik füze programını ya da yerel milislere verdiği desteği müzakere etmeyeceğini, ABD ile görüşmeyeceğini…’ açıklaması İran’ nın nükleer faaliyetlerine son vermeyeceği imasını güçlendirmektedir.[2]

İran, bütün gücü ile dünya nükleer kulübünün bir üyesi olabilmek için gayret sarf etmektedir.

Türk-İran diplomasisi bölge için Batı kulübüne karşı birlikte mücadele verirken Asya ve Ortadoğu’da çekişme ve aksak rekabet içinde ilerlemeye devam ediyor.

Özellikle, Irak üzerindeki hakimiyette Türk-İran ilişkilerinin sertlik kazanabileceği konjonktürel olarak mümkün gözükmektedir.

İran-Türkiye ilişkileri her zaman barışa ve savaşa açık ilişkilerdir.

Haşdi Şabi ve Hizbullah örgütlerinin icrai faaliyetleri ve PKK ile Türkiye’ye karşı politika birliği oluşturmaları iki ülke arasında sürpriz atraksiyonlar doğurabileceği ihtimalini güçlendirmektedir.

NATO ile Türkiye’nin Afganistan politikalarına dair anlaşmaları üzerine Taliban’la Rusya’nın benzeri bir deklarasyonla ilişki kurması ve bu anlaşmaya dahil olmayanların Afganistan da faaliyet gösteremeyeceği imalı açıklamada bulunan Taliban’ın yeni Türkiye-Afganistan ilişkilerini nereye sürükleyeceği merakla beklenmektedir.

Anlaşmaları mümkün gözükmeyen ve ülkenin % 80’nine hakim olan Taliban’ın Afganistan merkezi hükümeti ile angaje olan Türkiye’ye biçilen yeni misyonda  alan bırakmayacağı ve bu durumun dünyayı içine çekecek bir anafora sebebiyet verebileceği olası gözükmektedir.

Taliban Pakistan’da doğmuş bir harekettir!

Pakistan’ı Taliban’la Türkiye arasında ortada bırakacak politikalar, Çin-Pakistan ilişkilerinde de alan yaratacaktır.

ABD’nin Afganistan’a dair yaptığı çekilme açıklaması dikkatlice okunmalıdır.

Boşalttığı bütün alanları Taliban güçleri doldurmaktadır.

ABD, Afganistan’daki birliklerini terör ve iç çatışma noktalarından geri çekip yeni oluşturduğu terör dışı üslerine kaydırarak Çin’i çevrelemede aktivite etmektedir.

Unutmayalım, Afganistan İmparatorluklar mezarlığıdır.

Afganistan, büyük güçlerin yeni çatışma alanı haline getiriliyor.

Askeri bir havalimanı olan Kâbil’in uluslararası çoklu bir güçle değil de yalnızca ‘Türk gücü’ ile korunma cihetine gidilmesi ciddi riskler taşımaktadır.

Amerika Afganistan da bu güne kadar 2500 askerini kaybetmiştir.

Afganistan’ a dair ABD-Türkiye NATO anlaşmasının ayrıntıları çarpıcı çıkacaktır.

Diğer taraftan, Türkiye’nin muharip bir güçle Uygur Türk Bölgesine yakınlaşması Çin’in sinir uçlarının uyarılmasına sebebiyet verecektir.

Bugüne dek Türkiye’nin Afganistan da bulundurduğu muharip dışı yaklaşık bin kişilik kuvvetini ne kadar muharip askerle destekleyeceği, Türkiye’nin yeni misyon alanlarının hangi ölçüde ne kadar genişleyeceği, alacağı sorumluluğun rengi ABD-Türkiye anlaşmazlıklarının çözümünde mehenk taşı olabilecek midir?

Biden’in son NATO zirvesinde Türkiye’den başka elini taşın altına koyacak güçlü bir müttefik bulamaması, anılan zirvede yalnızlığı açığa çıkan kıta Avrupası’nın  Türkiyesiz kendini garantide görememesi manidardır.

ABD, Rusya ve Çin’in  çekişme  alanı haline gelen Afganistan’ da tırnakları keskin lâkin yelesi kısa Türkiye’nin  cephe haline gelip yalnız kalabileceği, izahtan vareste bu durumun revize edilerek yeniden ele alınmasının gerektiği elzem gözükmektedir.

 

 

Saygılarımla.

 

 

 

1-) https://tvnet.com.tr/akil-odasi

2-)https://www.Ortadoğu/amerikaninsesi.com/a/iran-cumhurbaskani-reisiden-abdye-cagri/5936836.html

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER