ALİ BABACAN ve BASIN
Deva Partisi kongresi…
İzledim…
Şatafattan uzak, sade mütevazı bir kongreydi…
*
Kine nefrete mesafeli:
“O ölsün!”
“Bu kahrolsun!”
“Şu terk etsin!”
Sloganlarının atılmadığı…
Kimseye “yuh!” çekilmediği bir atmosfer vardı…
*
Beğendim…
*
Babacan konuştu:
*
Ülke ekonomisinin iyiye gitmediğini, demokrasi ve insan haklarında ayaklar altında olduğunu ifade etti….
*
Birilerine rant sağlandığını dillendirdi…
*
“Hastane yapıyor, okul yapıyorlar ama güçlü bir eğitim sistemi kurmayı unuttular” dedi…
Eğitimde betonun tek başına otorite olamayacağını söyledi…
*
Maddi durumu iyi olmayan öğrenciler ile zenginler arasında,
haksız bir rekabet olduğuna değindi…
*
Ders niteliğinde örnekle de durumu özetledi,
“Mardin’de okulu birincilikle bitiren bir gençle konuştum, ‘Galatasaray’a kaydını yaptırdığını ama okula başladığında sınıf arkadaşlarından çok daha geride olduğunu söyledi’ memleketinde aldığı eğitimden kaynaklı haksızlık ” dedi…
“Eğitimde fırsat eşitliği sağlanmalı” dedi…
*
28 Şubat’ta faşistlerin ODTÜ’de okuyan kız kardeşini 3 defa okuldan uzaklaştırdıklarını belirtti…
Gözyaşlarıyla…
*
Duygulandım…
*
Ancak eksiği de vardı,
“Erdoğan’daki cesaret olmasaydı, kız kardeşim sonsuza kadar okula gidemezdi”
demeliydi, demedi…
*
Babacan siyasette ilk sınavını,
Ufak tefek eksiklere rağmen güzel girizgahla verdi…
*
Peki…
Ülkeye önemli hizmetlerde bulunmuş Babacan’ın
“Türkiye’nin idaresine talibim,
İyi de yönetirim” çıkışına rağmen,
basın neden ilgi göstermedi?
*
Basına ayrılan bölümde gazeteci yoktu…
Delegeler oturuyordu oralarda…
*
Korkudan gelememişlerdi…
Zaten akşam haberlerinde de yer almadı…
*
Hakkaniyet bunun neresinde? diye sormak lazım…
*
Meclis’te tek sıra halinde bekleyip(bunu ben de yapıyorum),
Tayyip Erdoğan’ın elini sıkmak için bekleyenler…
Varken…
Hak konuşmak abesle iştigal etmek gibi…
*
Ancak şu unutulmamalı:
*
Bugün gücün arkasında olup,
konuşmayan yazmayan basın…
Yarın Erdoğan’ı ilk terk eden olacaktır…
*
Ve…
Babacan veya başkasının iktidar olması halinde;
Sadece bağımsız gazeteciler
Erdoğan’ın sesi olacak.
*
Her 5 yılda bir anlattığım hikaye ile konuyu kapatayım:
*
Padişah´ın yardımcısı patlıcan yemeği hazırlatır,
Padişah’ın önüne koyar…
Padişah,“bu patlıcan yemeğini kim yaptıysa çok güzel olmuş” der…
Yalakası atılır,“Padişahım, patlıcan çok faydalı, çok güzel bir nimettir” der…
Başka bir gün yine patlıcan yemeği ikram edilir…
Padişah yedikten sonra yüzünü ekşitir, “yemek çok kötü!” der ve tabağı fırlatır…
Bu kez yalaka, “Evet padişahım bu patlıcan öyle zararlı, öyle kötü bir şeydir ki , sofraya konulması bile yanlıştır” der..
Bu esnada olaylara şahit kişi, “Daha dün patlıcanı övüyordun, bugün yeriyorsun ” dediğinde ise…
yalaka kendinden emin, “ben patlıcanın değil, Padişah´ın yalakasıyım” der…
*
Zamanınızın her dilimini bir kişinin hakimiyeti üzerine kurarsanız,
Yarın o gittiğinde, çil yavrusu gibi dağılmanız elzemdir.
*
Sağlıcakla kalın…
YORUMLAR