Barbarlığın rengi ve dili kendini belli etti

Savaş nerede olursa olsun, kimlerle yapılırsa yapılsın sonuçta zarar gören hep masumlar oluyor. Terör nerede olursa olsun, kime karşı...

Mar 1, 2022 - 11:20
Barbarlığın rengi ve dili kendini belli etti

Savaş nerede olursa olsun, kimlerle yapılırsa yapılsın sonuçta zarar gören hep masumlar oluyor. Terör nerede olursa olsun, kime karşı yapılırsa yapılsın yine zarar görenler hep masumlar oluyor ve geriye enkazlar bırakıyor. Bunun en bariz örneğini Suriye’de görüyoruz.

Yıllardır yanı başımızdaki Suriye iç savaşanın etkilerini yaşadık/yaşıyoruz. 10 yılı aşkın bir süredir milyonlarca kişinin topraklarını terk edip sığınmacı pozisyonuna düştüğü bir ülkeden bahsederken; şimdi yeni bir dramın daha tanıklığını yapıyoruz. 21. Yüzyılda dünya başını kuma gömdü ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini “seyrediyor.” Böyle bir ortamda Türkiye olarak ortaya koyduğumuz “tarafsızlık” politikası, yürütülen barış diplomasisi elbet de çok kıymetlidir; ancak bu yazının ana konusu o değil.

Bu yazıda savaşın nasıl çıktığı, Putin’in neyi amaçladığı, Ukrayna’nın kime güvendiğini, bir komedyenden nasıl kahraman çıkarıldığını yazmayacağım. Çünkü bunları günlerdir gazetelerden okuyor, televizyonlardan seyrediyoruz. Bu yazımızda vicdanların nasıl renklendiğini, sözüm ona “medeniliğin” nasıl barbarlaştığını bir kez daha ele alacağız.

İnternette okuduğum haberlerin dehşetiyle bilgisayarın tuşlarını Word belgesiyle buluşturuyorum. Okuduğum haberler karşısında “Sizden daha başka ne beklenirdi ki?” sorusunu kendi kendime yönelttiğimi duyuyorum. “Sizin desteklediğiniz terör örgütlerinin şehit ettiği 11 aylık Bedirhan bebeğin saçlarının sarı olmaması ölümü hak ettiğini mi gösteriyordu?” diye feryat ettiğimi fark ediyorum. “Sizin emelleriniz yüzünden sırtını dünyaya dönen Aylan bebeğin sahile vuran masum bedeninin rengi siyah olduğu için mi sustunuz?” diye mırıldandığımı görüyorum. Kim bilir daha neler neler söylüyorum…

Tüm bunların nedeni ne mi?

Rusya’nın işgalinden kaçan Ukraynalılar için Batı medyasında çıkan yazılardan birkaç örnek paylaşacağım.

Telegraph Yazarı Daniel Hannan: “…Bize çok benziyorlar. Olanları bu kadar şoke edici kılan da bu. Savaş artık sadece fakirleşmiş ve uzaktaki halkların başına gelen bir şey değil...”

ITV News Muhabiri Lucy Watson: “…Ukraynalıların başına tahmin edilemez bir şey geldi. Burası gelişmekte olan bir üçüncü dünya ülkesi değil. Burası Avrupa…"
Ukrayna Eski Başsavcı Yardımcısı David Sakvarelidze: “Bu benim için çok duygusal; çünkü mavi gözlü ve sarışın Avrupalıların her gün Putin'in füzeleri tarafından öldürüldüğünü görüyorum…”

NBC Muhabiri Kelly Cobiella: “…Bunlar Suriye'den gelen mülteciler değiller. Bunlar Ukrayna'dan geliyorlar. Hıristiyanlar, beyazlar..."

CBS Muhabiri Charlie D'Agata: “…Ama burası Irak veya Afganistan gibi on yıllardır çatışma bölgesi haline gelmiş bir yer değil. Burası nispeten medeni ve Avrupalı…”

BFM TV Yorumcusu Ulysse Gosset: “21. Yüzyıldayız. Bir Avrupa şehrindeyiz. Ama sanki Irak ya da Afganistan'daymışız gibi seyir füzesi ateşi sürüyor...” Evet, bu okuduğunuz satırlar “medeni” Avrupa’nın barbarlığının rengini gösteriyor. Ne yazık ki Ukrayna üzerine konuşan Batılı gazeteciler “medeniliklerini” bu cümlelerle ifade etti.

Sarışın olup mavi gözlü doğmanın ayrıcalığını savundular ama acı ve gözyaşının renginin olmadığını hâlâ anlamadılar! Irkları, inançları ve renkleri nedeniyle sınırlarda çelme takılan, denizin ortasında botları delinen insanlar ölüme mahkûm edilirken; sarışın, Hıristiyan, Avrupalı olanlar için yaşam hakkı akla geldi! Oysa bizim için hepsinin yaşam hakkı kutsaldır.

Nice masumlar hiç isimleri bilinmeden, fotoğrafları gazetelerde yer almadan, görüntüleri ekrana düşmeden toprak oldu. Sustular sustular yetmedi kin kustular. Acaba onlar sarı saçlı, mavi gözlü, Hıristiyan, Avrupalı olsalardı kaç gazetenin manşetinde yer alır, kaç televizyonun ana haberlerine girerdi? Dünya ikiyüzlü oldukça, adalet kaybolup çifte standart oldukça daha çok masumun öldüğü savaşları “seyrederiz.”