Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.
Mehmet Akif ERSOY
İstiklalimizin dönüm noktası, vatan aşkının en kutsal fedakârlıklarının yaşandığı zaferin adıdır Çanakkale. Komutanım benim tüfek bozulmuş tetik basmıyor” diyen askere; Yüzbaşı; “Tüfek sağlam oğlum senin parmağın kopmuş ” denilen kahramanlık destanıdır ÇANAKKALE. Bir yanı sevinç; bir yanı hüzün olan Çanakkale toprakları çeyrek milyon ŞEHİDİN kanı ile sulandı. Yedi düvelden fazla ( İngiliz, İskoç, İrlandalı, Fransız, Hint, Kuzey Afrikalı (Cezayirliler, Zuaveler), Avustralyalı ve Yeni Zelandalı askerlerle Rum ve Yahudi gönüllüler bulunmaktaydı) ülkeye karşı kazanılan bu eşsiz zaferin sonunda nice çocuklar yetim, nice gençler kolsuz, bacaksız, nice kadınlar dul ve nice analar evlatsız kaldı. Vatanın her ferdinin yüreğine öyle bir kor düştü ki asırlar geçse dahi sönmeyecek… “Çanakkale geçilmez!” diyen kahraman askerimiz vatanımız üzerinde kötü emelleri olan kirli elleri tek tek boğaza gömmüştü… Çanakkale Zaferi nice fedakârlıklar ve zor şartlar altında kazanıldığına dünya tanıklık etmiştir. Çanakkale savaşında sadece silahlı mücadele yoktur, insanlık onuru mücadelesinin en güzel örneklerini görebilirsiniz. Geçmişi şan ve şerefle dolu olan ordumuz düşman ordusuna savaş meydanında insanlık dersi de vermiştir. Kahraman Mehmetçik savaş sırasında yaraladığı düşman askerlerini sırtına alıp cephe gerisine götürmüş, orda kahraman doktorlarımız, hemşirelerimiz gerekli müdahaleyi yapmıştır. Kadın, erkek, yaşlı, çocuk demeden tüm insanımız bu savaşta bir şekilde rol almış ve vatanı canı pahasına savunmuştur. Bizler bugün ülkemizde bağımsız ve refah bir şekilde yaşayabiliyorsak o cephede mermiyle çarpışan insanımızın da cephe gerisinde çorap ören kadınımızın da rolü vardır. Vatan topraklarını korumak için şahlanan milletimizin muhteşem bir destanı olan Çanakkale Zaferi’nin az bilinen yönlerinden bir kaçını siz değerli okuyucularımla paylaşmak isterim. Yedi düvele karşı kazandığımız bu savaşta şehit düşen askerlerimizin yaş aralığı 15-42 idi. Boğazlar üzerinde kirli emelleri olan itilaf devletleri, Şanlı Türk Ordusunun askeri gücünü ve kapasitesini ciddiye almamış, kendilerine göre yaptıkları matematiksel hesaplara göre küçümsemişti. Lakin unuttukları ya da hesaba katmadıkları bir nokta vardı ki bu ordu 600 yıldan fazla 3 kıtaya hüküm sürmüş manevi gücü küçümsenmeyecek kadar büyüktü. Ve nitekim öyle de oldu. Hesaba katmadıkları bu ordu onların en modern silahlarıyla donatılmış zırhlılardan oluşan görkemli donanmasının Boğaz’ın derin sularına gömülmemesine, karada ise beklemedikleri yenilgiyi yaşamışlardır. İngiliz egosu Çanakkale’nin sularında kayboldu. Çanakkale Savaşı’nın Anzaklar, özellikle de Avustralyalılar için ne ifade ettiği konusunda birkaç değerlendirme yapabiliriz. Avustralyalılar Büyük Britanya ordusu emrinde paralı asker olarak birçok cephede savaşmıştır. Çanakkale cephesinde yenilmelerine rağmen yaşadıkları hezimetin kendilerine millet olma bilinci kazandırdığına ve kendileri için önemli bir dönüm noktası olduğuna inanmışlar. Bu inanmışlığın en bariz kanıtı şimdi ki adı “Anzak Koyu” olan Arıburnu’na çıkarma yaptıkları 25 Nisan gününü resmî bayram ilan etmeleridir. Çanakkale Zaferi’nin az bilinen bir başka yönü ise; savaş sürecinde bir metrekareye yaklaşık 6000 mermi düşmüştür. Ayrıca bu oran dünya savaş tarihinin en yüksek oranıdır. Havada iki merminin çarpışma ihtimalinin 600 milyonda bir ihtimalde olmasına rağmen, savaş alanında havada çarpışan yüzlerce mermi bulundu. Çanakkale Savaşı’nda erkeklerle birlikte kadın piyadeler ve keskin nişancı kadınlarda mücadele etmişlerdir. Ayrıca gönüllü birçok kahraman kadınımız cephenin gerisinde ya da cephenin tam ortasında görevler almıştır. Bunlardan bir tanesi Reşit Paşa Vapurunda Çanakkale Savaşı’na katılan ilk Türk hemşire Safiye Hüseyin’dir. Çanakkale Savaşı başladığında Safiye Hüseyin gönüllü hastabakıcı olarak yazılmış; Balkan Muharebelerinde de hastabakıcı olarak görev aldığı için Reşit Paşa Hastane gemisine baş hastabakıcısı olarak verilmişti. İngilizler 18 Mart yenilgisinin sebebi olarak mayın taramacılarını görmüşlerdir ve hepsini kurşuna dizmişlerdir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk Anafartalar’da yaralanmıştır. Ancak kalbinin üstünde bulunan cep saatinin kurşunu yavaşlatması sayesinde hayata tutunmuştur.1915’te Tıbbiye’ye kaydolan birinci sınıf öğrencilerinin tamamı Çanakkale’de şehit düştüğü için, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane 1921 yılında mezun veremedi. Seyit Onbaşı, Çanakkale Savaşı’nda 3 tane 215’şer kiloluk mermiyi sırtında taşıyarak topa yerleştirmiştir. 18 Mart 1915’te Müttefik donanması Çanakkale Boğazı’nı geçmek için saldırıya geçti. Bu sırada Seyit Onbaşı Rumeli Mecidiye Tabyası’nda görevliydi. Türk topçusunun yoğun karşı ateşi ve daha önceden Nusret mayın gemisinin döktüğü mayınlar, bu saldırıyı püskürttü. Yapılan atışlar sebebiyle tabyada bulunan topun mermi kaldıran vinci parçalandı. Bunun üzerine Seyit Ali 215 kilogram ağırlığındaki top mermilerini sırtlayarak top kundağına yerleştirdi. Seyit Ali, ilk iki atışta düşman savaş gemisine hafif bazı hasarlar verdiyse de, üçüncü atışında düşman zırhlısına ağır yara verdi ve bu yaradan kısa bir süre sonra alabora olarak battı. Çanakkale savaşından bir gün sonra Seyit Ali Onbaşı’dan top mermisi sırtında fotoğrafı çekilmesi istendi. Seyit Ali Onbaşı ne kadar zorlansa da top mermisini kaldıramadı. Sonra Seyit Ali Onbaşı “Yine savaş çıksın, yine kaldırırım” dedi. Bundan sonra ancak fotoğrafı tahta bir mermiyle çekilebildi. Çanakkale savaşlarının dikkate değer bir ilginç yanı da aylarca gece ve gündüz dövüşen iki hasım ordu askerleri arasında, belki de savaşın kaderini paylaşmanın getirdiği bir yakınlaşma ve dostluğun gözlenmesi olmuştur. Merkez tepe bölgesinde, iki taraf siperleri birbirlerine 4-5 metre kadar yakınlıkta bulunuyordu. Özellikle bu noktada Avustralyalı askerler, Türk askerlerin tavır ve hareketlerinden hoşlanmışlardı az zaman sonra iki taraf askerleri arasında bir samimiyet başlamıştı. Avustralya askerleri elbiselerinden birer düğme koparıp, hatıra olarak, Türk askerlerine veriyordu. Türk askerler de, ufak para, tütün vesair hatırlarla onlara karşılık veriyordu. İki taraf birbirlerine çikolata ve sigara ikramında bulunuyorlardı. Sanki adeta savaş bitmiş, sulh olmuş, iki dost milletin askerlerinin yıllar sonra buluşması gibi olmuştu. Meydanı dolduran bu askerler ateşkesin sona ermesine yaklaştığı anlarda artık birbirini kucaklayacak kadar dostluğu ileri götürmüşlerdi. Ateşkes süresi saat 16.30 da dolduğunda tüm askerler kendi siperlerine dönmüş, ateşkes sona ermişti. Bundan sonra cephede yer yer birbirine sigara, süt, sığır bifteği, tütün vb. şeyler atarak dostluklarını harp boyu sürdüreceklerdi. İşte bu taarruz ve devamında iki tarafın askerlerini yakınlaştıran ateşkesin Avustralya askerlerinin hatıralarındaki yansımaları. Bu durum, savaş sonrası ülkeler arasındaki siyasi ilişkileri de olumlu yönde etkilemiş, Avustralya ve Yeni Zelanda ile anlamlı dostlukların oluşmasında etken olmuştur. Çanakkale Zaferi’nin en önemli ve anlamlı sonuçlarından birisi de, Doğu’nun en büyük imparatorluğu Çarlık Rusya’nın yıkılması yanında, ülkesinde güneş batmayan Büyük Britanya İmparatorluğu’nda da ilk yarayı açmaya yetmiş olmasıydı. Böylece emperyalizm tam çökmüş olmasa bile bir hayli sarsılmıştı. Çanakkale’de kazanılan zafer, Türk’ün bittiği sanılan askeri gücünün tükenmediğini, koşullar ne kadar ağır olursa olsun iyi yönetildiği takdirde, tüm zorlukların üstesinden gelebilecek güç ve inanca sahip bulunduğunu dünyaya kanıtlamıştır. Çanakkale Zaferi’nin yıldönümünü kutluyor; bugünlere ulaşmamızı sağlayan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, vatanın bölünmez bütünlüğü ve Türk milletinin huzur ve güvenliği için hayatlarını feda etmekten çekinmeyen aziz şehitlerimizi minnet ve saygıyla anıyorum.
Dr. İmbat MUĞLU
YORUMLAR