GELİBOLU Yarımadası’nda (ve binaen’aleyh Çanakkale boğazında) Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir Çanakkale Harbi.
Çanakkale Harbi (savaşı) veya Çanakkale Muharebeleri, I. Dünya Savaşı sırasında 1915-1916 yılları arasında, (Ramazan Ayı’nda oruçlarını da aksatmayan) mübarek insanların şehadetleriyle EZANLAR SUSMASIN, vatanımıza uzanan NAMAHREM (GÂVUR) ELİ kırılsın diye tam bir sene boyunca verilen destan misâli bir cihad-ı şerîftir (Şerefli mücadeledir).
EZANLAR SUSMASIN DİYE tam ikiyüz elli bin (rakamla: 250.000) şehid vermiştik.
Kim bilebilirdi ki, bu büyük cihaddan 12 sene sonra onların torunları EZANLARI tam onsekiz (18) sene işitemeyecekler, onun yerine “TANRI ULUTUR”u dinleyeceklerdi.
Kara veya ofansif mizah, ciddîyetle dile getirilmesi şart olan din, cinayet, ölüm, hastalık, savaş, tàbîî afet, akıl hastalığı gibi konuları mizahi bir anlayışa tebdil ve/veya değerlere saldırı demek.
“Allah’u ekber, Allah’u ekber” nidaları yerine ezan vakitlerinde halk minarelerden gelen «uludur»u, «ULUTUR» diye telafuz ediyordu, içi kan ağlayarak. Yàni Japonların harakirisi gibi, KARA MİZAH yapıyorlardı.
Geçen «FECÎ İNKILÂBLAR» başlıklı yazımda bahsetmiştim.. Harf inkılâbı rezaleti, İngiliz yazar ve araştırmacı Geoffrey Lewis’in ifadesiyle Catastrophic yàni “yıkıcı, sonu hüsranla bitecek” bir devrimdi.
Adam bizdeki «Harf (lisán) İnkılâbı»nı titiz bir şekilde incelemiş ve yazdığı kitabın ismini de inkılâbın ne idiğünü belli etmek için Turkish Language Reform: A Catastrophic Success (Türk Lisân İnkılâbı: Yıkıcı Bir Muvaffakiyet) koymuş.
Muhterem okur, Türkiye’de 1 Kasım 1928 tarihinde 1353 sayılı «Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun»un kabul edilmesi felâket derecesinde bir lisán tahribatıdır.
Gâvurun latin harflerinin (kanunun isminden de anlaşıldığı gibi) «Türk Harfleri» diye halkımıza dayatılması, bin yıllık Kur’ân harflli öz Türkçemize, binaen’aleyh Türk Lisánına indirilmiş en büyük darbedir. Sadece lisánımıza değil aynı zamanda millî birlik ve beraberliğimize de bir darbe olmuştur devrimler.
Hain inkılâblardan önce Kürt de Laz da Türk de aynı harfleri kullanıyor, zengin lisán ile gayet güzel iletişim kuruyorlardı. Dini, tarihi ve dili aynıydı. Yàni Türk’üyle Kürd’üyle Lazı’yla, Gürcüsü, Boşnağı, Arap’ıyla millet idik. Türkiye vatandaşları, Türkiye dindaşları, Türkiye insanları yàni Türkiyeliler, necip Türkiye milleti.
Meş’ûm devrimler yapıldı, dağlara taşlara “Ne mutlu Türküm” diye yazıp yarayı iyice cerahatlendirdiler, Kürtler de “madem öyle biz de kavmiyetimizi koruruz” dediler ve nihayetinde 70’li yılların sonunda PKK denilen vahşi sünnetsiz eşkiyaların eline düştüler.
“Adam Atatürk devrimlerine takmış” diyebilir bazıları. Evet aynen öyle. Zira şu anlattığım mâkûs talihin müsebbibi bu «GÂVURLAŞTIRMA DEVRİMLERİ»dir.
Ve bakınız bugün sözde ziyâlı (aydın, münevver) geçinenler bile 300-500 kelimelik çarşı, pazar iletişimi yapmaya yarayan kısır, fakir bir dille konuşabiliyorlar.
Oysa yalnız Ferid Devellioğlu’nun Osmanlıca Sözlüğü’nde 65 bin kelime var. Terkip ve deyimleri de yanına koyun, etti yüzbin.
Zengin lisanı kuş diline çevirediler, Çanakkale ezanlar susmasın diyeydi, bunlar ezanları susturdular, Kur’ân harflli öz Türkçemizi mahvettiler. Ah Çanakkale, vah 18 Mart… 17.03.2023
YORUMLAR