“Cici aba”mız: Muhlise Demirci
Bir “misafir” gibiydin geldin bu dünyaya ve göç ettin asli yurduna. Geldin, yaşadın ve şimdi Rabb’ine kavuştun. Gurbette bıraktın bizleri. Kilometrelerce ötede seni bırakıp, buğulu gözlerle geçtim bilgisayarımın başına. Seni anlatabilmek için bu yazıyı yazmakta ne kadar güçlük çekiyorum bir bilebilsen!
Parmaklarım bilgisayarın tuşlarına dokundukça kulaklarımda “cane” diye başlayan sesin ve ardından gelen duaların yankılanıyor. Çünkü sen çocukluğumuzu dizlerinin dibinde büyüten, annemize (gelininize) bir abladan öte, bir ana olandın. Bizlere babaannemin emaneti, dedemin ciğerparesi ve hepimizin dua kapısıydın.
Gözlerim ekrandan akan yazıya baktıkça, tebessümün duruyor karşımda. Fotoğrafına baktıkça vefatından sonra kardeşin Necdet Irgatoğlu’nun seni anlatan şu dörtlüğü takılıyor dilime: “İnişli çıkışlı geçen bir hayat / Ölümden de ağır bu zalim gurbet / Her canlı ölümü tadacak elbet / Mekânın cennet-i âlâ olsun ablam…”
O inişli çıkışlı hayata neler sığdırmadın ki… Yıllarca köylünün derdini çeken bir muhtar eşi olmanın sıkıntılarını yaşadın. Kavgaların barıştıran tarafı, dertlilerin dert ortağıydın. Hep cömert davrandın, sofrandan misafir hiç eksik olmadı. Çayın taze, ekmeğin ise her daim hazırdı. İlkokula komşu olan evin, acıkan her çocuğun çaldığı ilk kapıydı. “Kimsin, kimlerdensin?” demedin, doyurdun onları. Çünkü sen hepsinin “Cici aba”sıydın.
6 evlat getirdin dünyaya, genç yaşta kaybettin biricik oğlun Şerif’i. Yıllarca acısını yaşadın, derdini paylaşmak için her zaman açıktı kapımız, çünkü o kapı senin baba ocağın ve ana kucağındı. Sonra eşin Recep Efendi göç etti bu dünyadan. Dünyaya getirdiğin biricik oğlun ve birlikte dünya evine girdiğin delikanlı eşin göç edip gitti. Sonra sana da gurbet yolu gözüktü. Göç ettin ta Türkiye’nin en batı şehrine. Araya gurbet girdi, hasret çoğaldı. Öyle bağlıydınız ki birbirinize, ayrılığına dayanamayan babaannem şöyle demişti: “Muhlise gitti, oğul ben bittim.” Öyle de oldu, kısa bir süre sonra o da rahmet-i Rahman’a kavuştu.
Aradan yıllar geçti “Ölümden de ağır geldi bu zalim” gurbet. Öyle ki mide kanserine yakalandın, ameliyat geçirdin ama gücün oldukça ibadetini aksatmadın. Vefatından bir hafta önce konuştuğumda cesaret edemedim helalleşmeye. Öyle güzel konuşup, öyle tatlı dua ediyordun ki Allah en büyük nimet olan akıl sağlığını son nefesine kadar bahşetti sana. Biz seni böyle tanıdık, bizden ayrı geçen hayatını da böyle tasvir ettiler. Yetişemedim son nefesinde yanında olmaya. Vefatından bir hafta önce son duana “âmin” demiştim.
Nasıl ki sen bize hep dua ediyordun, şimdi de senin beşiğini salladığın, kucağında büyüttüğün evlatların, torunların, yeğenlerin sana ediyor dua. Nasıl ki bizler seni ziyarete geldiğimizde ellerini açıp dua ederek karşılıyorduysan, bizler de “Es Selâmu aleyküm yâ ehlel kubur” diyerek ellerimizi açıp dua ile kabrine geldik. Şu anda bile okuduğum Fatiha’lar bölüyor yazıyı. Ağlamamak için söz vermiştim kendime ama tutmadım bu sözümü. Çünkü bizim seninle olan ilişkimiz “sıradan” bir hala-yeğen ilişkisi değildi. Senin duaların bizlere güç verdi, senin insanlığın bizlere ilke oldu ve sen herkesin “Cici abası” oldun.
Bir mercek gibiydin bizlere dünyanın binlerce yıllık mirasını dualarında toplayan… Bir dünya kadar kocaman, bir su damlası kadar ufak, bir rüzgâr gibi saf, narin ve bir çocuk gibi kırılgandın… Gözyaşlarını mücevher gibi saklıyordun herkesten. Yüreğin dağ gibi, vakurla bakıyordun son nefesine kadar. Tıpkı dün gibi ciddi ve yarınlar gibi ağırbaşlıydın halam.
Tatlı ve kısık sesinle her daim ediyordun duanı. Yaşın geçse de 80’i, sen yine gencecik ruhunla ibadetlerini aksatmıyordun. Ömrünün en şerefli günlerine tanık ettin bizleri. Sen ki değer veriyordun değer verdiklerine. Gerçekleşmeseydi de isteklerin korkmuyordun; çünkü iyi niyetliydin ve kaybetmiyordun. Gözlerinin içiyle gülüp, gönülden kucak açıyordun herkese. İşte o kucak açtıkların Türkiye’nin dört bir yanından koşarak geldi senin cenazene, okundu Yasin’ler, Fatiha’lar… Can dilimizi konuşan, ninnilerimizi söyleyen, masallarımızı anlatan canım halam. Huzur ve güven bahşeden bir perspektifti senin mekânın. Mekânın Cennet olsun halam!
YORUMLAR