Türkiye’nin son birkaç aydır Doğu Akdeniz’de uyguladığı diyalog ve diplomasi politikasına dair izlenimlerini Sputnik’le paylaşan Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı
Doğu Akdeniz’de araştırma ve sondaj faaliyetlerini bir süredir asgari seviyeye indiren Türkiye, başta Mısır ve Yunanistan olmak üzere çevre ülkelerle diyalog ve diplomasi trafiğini sürdürüyor.
Mısır ile ilişkilerde normalleşme fırsatları aranırken Yunanistan ile de karşılıklı görüşmeler devam ediyor. Bunun son adımı ise Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun 31 Mayıs’ta Yunanistan’a yapacağı ziyaret olacak.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki politikasına yaptırım tehditleri ile karşılık veren Avrupa Birliği (AB) ile ilişkiler de önceki döneme göre olumlu bir havada seyrediyor.
Bahçeşehir Üniversitesi Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi (BAU DEGS) Başkanı Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, Sputnik’e, Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikasını yorumladı.
Değerlendirmesinin başında “Türkiye, Doğu Akdeniz’de şu ana kadar dik bir duruş sergiledi. Zaten bütün yaptırım tehditlerinin arkasında da Doğu Akdeniz konusu gündeme getiriliyor. Bu da dik duruşun bir bedelidir. Bu dik duruş olmazsa Doğu Akdeniz’i kaybederiz” görüşünü dile getiren Yaycı, şunları kaydetti:
“Yunanistan-Güney Kıbrıs ikilisinin ciddi bir kampanyası var. Arkalarına AB’yi alıyorlar. Aslında AB mi onları öne sürüyor yoksa onlar mı AB’yi arkalarına alıyorlar derseniz, bu sorunun cevabı ‘her ikisi de doğru’ olur. Amaç Türkiye’nin enerji sorununu halletmesinin önüne geçilmesi, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’den soyutlanmasıdır. Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de kıyısı da yok hakkı da yok. Yunanistan bugüne kadar Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi görüşmeleri esnasında kabul ettiremediği takım ada devleti olduğu iddialarını Türkiye’ye kabul ettirmek istiyor. Maalesef Türkiye’nin içindeki bazı çevreler dahi ‘Yunanistan’ın da hakkı var’ gibi söylemler dile getiriyor. Eğer biz Yunanistan’ı muhatap alıyor ve bu nedenle araştırma ve sondaj gemilerimizin faaliyetini durduruyorsak bu çok büyük bir yanlış olur. Bu, Yunanistan’a taviz vermek anlamına gelir. Gün geçtikçe zemin kaybederiz.”
Devleti yönetmenin çok boyutlu olduğunu aktaran Yaycı, “Bu çok boyutlu taraftan bakılınca belki de devleti yönetenler şu anda birçok dengeyi gözetmek durumu içindedirler. Bunu bilemeyiz. Onun için de sadece gemiler çıksın demek çok doğru olmayabilir. Ben yapılması gerekeni söylüyorum ama bunu bütün diplomatik denge unsurları ile değerlendirecek olanlar devletin yöneticileridir” diye ekledi.
‘Yunanistan’ın burada hakkı yoktur’
“Yunanistan, Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanları için hukuken muhatap alınmamalıdır. Alınması hukuken ve hak ve menfaatlerimiz açısından yanlış olur” diyen Yaycı, sözlerini şöyle sürdürdü.”
“Doğu Akdeniz’de bir kıta ülkesi olan Türkiye’nin yanında bu Yunan adalarının zaten esamesi okunmaz. Sadece orantılığa baksanız dahi kıyı uzunluğumuz bu adaların 14 katı. Yani biz 14 pay alırız, onlar 1 pay alır. Muhatap alınmaması gereken bir devleti muhatap alırsanız ve onunla müzakere ederseniz o zaman baştan vermeyi kabul ediyorsunuz anlamına gelir. Yunan talepleri sorun olarak masaya konulmamalı müzakere edilmemelidir. Bu durumda bilinmelidir ki müzakere ettiğiniz Yunanistan’ın taleplerinin ne kadarını ve nasıl karşılayacağınızdır. Yani baştan vermek üzere masaya oturuyorsunuz demektir. O yüzden sondaj ve sismik araştırma gemilerimizin öngördüğümüz MEB sahası içinde faaliyetlerine devam etmeleri gerekir. Aksi takdirde durdukça zemin kaybederiz. Korktuğum şey şudur; sonuçta Ege Denizi’ndeki Bern Mutabakatı benzeri, hiç kimse karasuları dışında faaliyet yapmasın noktasında bir anlaşmaya gidilirse işte o zaman Yunanistan kazanmış olur. Çünkü biz kendi alanımızda faaliyet yapmamayı kabul etmiş oluruz, Yunanistan bize faaliyet yaptırmamış olur. Ayrıca ortak kullanım da Doğu Akdeniz’de söz konusu olmamalıdır. Çünkü her verilen şey ya da Yunanistan’ın yapmasına müsaade ettiğimiz her şey haklarımızdan taviz anlamına gelir. Çünkü çok net söylüyorum ki Yunanistan’ın burada hakkı yoktur. Yunanistan takımada devleti olmadığı için adalarından itibaren sınır çizemez.”
Yunanistan, ABD ile askeri ortaklığa devam ediyor
Bu süreçte ABD’nin Yunanistan’a yönelik askeri tahkimatı da devam ediyor. Son olarak ABD ve Yunanistan askerleri, Yunanistan’ın Batı Trakya bölgesinde, Türk nüfusun yoğun olduğu İskeçe şehrinin Petrohori mevkisinde ortak tatbikat yaptı. Ortodoks din adamları tatbikat alanına gelerek askerleri kutsadı.
ABD ‘Defender Europe 21’ için 145 helikopter, bin 800’den fazla zırhlı araç ve 20 binden fazla askeri personelini, Yunanistan’ın Dedeağaç limanını kullanarak çeşitli Avrupa ülkelerine sevk etti. Özellikle son dönemde, ABD’nin ülkedeki varlığını arttırmasını isteyen Yunan hükümeti, bu çerçevede her türlü askeri kolaylığı tanımaya hazır görünüyor.
Yaz sonuna kadar tamamlanması beklenen, yeni Savunma İşbirliği Protokolü (MDCA) ile ilgili müzakerelerde, aralarında orta Ege’deki İskiri (Skiros) adası ve batı Trakya’daki İskeçe şehri dahil, ülkenin 20 farklı bölgesinde, ABD’ye askeri kolaylıklar tanınması görüşülüyor. Yunanistan, Girit Adası’nın Suda bölgesinde hava-deniz üssü bulunan ABD’ye son yıllarda Dedeağaç limanı ile Larisa yakınındaki Stefanovikio hava üssünde askeri kolaylıklar tanıyor.