Dünya dediğimiz kâinat içinde pek küçük bir cirmi olan, lâkin kâinatın yegane hâkimi ve yaratıcısı Allah’ın (c.c) insànoğluna imtihan yeri olarak seçtiği gezegen, yine Allah’ın tayin ettiği saat geldiğinde müthiş bir zelzele ile yok olacak. Buna kıyamet diyoruz.
Ve insànoğlu o büyük kıyamete kadar nice küçük kıyametler yaşayacak. Kur’ân ifadesiyle mukâtele (birbirini öldürme, boğazlaşma, harp, kavga) dediğimiz savaşlar da kıyamete dek sürecek.
Zaman zaman sular durulacak, fakat çok geçmeden yeni kasırgalar ile tekrar çalkalanacaktır. Atalarımız ne güzel demiş; Denizler durulmaz çalkalanmadan…
O hâlde bu gerçeklik çerçevesinde düşünmek, ütopik (hayalci) olmamak gerek. Ve yalnız devlet yöneticileri değil, hepimizde şekillenmesi lazım bu fikriyatın. Zira Ukrayna misâli de açıkça göstermiştir ki, kimin kapısını ne vakit hangi felâketin çalacağı belli değil.
Atalarımız bu hususta da müthiş bir formül vermiş: İster isen sulh-u salâh, hazır ol cenge…
Yàni hayâl kurmayı bir kenara koyup, hakikate odaklanmak, hazırlanmak gerek. Hümanizm, yàni insànı en yüce değer görüp insàn merkezli düşünmek ve hareket etmek güzel olsa da bunun da sınırlarını tayin ve tesbit etmek şarttır.
Bu tıpkı “merhametten maraz doğar” deyişindeki, “merhametiniz de ifrat derecesinde olmasın, suçu cezalandırın” iç mánâsı gibidir.
Ruslar Ukrayna’yı (yavaş yavaş da olsa) işgale devam ediyor. Bombalıyor, öldürüyor, esir alıyorlar ve saire. Ukrayna da bir Rus kruvazörünü batırdı dün. Rusya bunu da yanlarına bırakmayacak, yeni bir katliâm başlatacaktır. Bu böyle daha sürüp gidecek anlaşılan…
Bir Osmanlı Kerim Devleti yok ki Rusya’yı cezalandırsın. Dünya hálâ beşten büyük değil. Müsevviflik (ihmālkārlık) değil, adamsendecilik de değil bunun nedeni. Korku ve adalet, insàniyet nasibsizliği yalnızca.
Adil bir dünya inşá etmeye var mıyız? Her Müslüman Türkiyelinin kendine ve dünyaya sorması gereken sual budur.
Muhterem okurlarım, Ukrayna yine şöyle veya böyle destek buluyor. Ya Çin zalimi elindeki Uygur Türkleri ne yapsın? Terör Devleti İsrail’in Ramazan’da bile rahat vermediği ve artık bir avuç insàn kalmış olan Filistin ahalisi ne yapsın?
O mazlumlara “bekleyin, denizler durulmaz çalkalanmadan” diyemeyiz ki. Onlar için her an ölüm anı. Her dakika tepelerine bir bomba düşebilir, bir İsrail füzesi evlerini hâk ile yeksan edebilir! Lâ’net olasıcalar.
NOT: İşittiğime göre, Mehmed Said Paşazade’nin yazıları için, “alt tarafı bir din kültürü araştırmacısı, ona mı kalmış bize din öğretmek” gibi lakırdılar edenler olmuş. Onlara derim ki, vaz’u nasihat için din âlimi olmak şart değil. Kaldı ki sahih (doğru) bilgilerle mücehhez ve bildiği ile amel eden her kişi, sorumluluğunun müdriki olduğu müddetçe bu işi yapabilir.
Hem siz din kültürünü basit şey mi sanıyorsunuz? O araştırmacı kardeşlerimiz içinde öylelerini tanıyorum ki, on ilâhiyatçıyı tek cebinden çıkarır. Yeter ki “dini güncelleyelim” diyen münafıklaştırılmışlardan olmasın, hadlerini bilsinler. 15.04.2022
YORUMLAR