Devlet ve Toplum Olarak Gıda Zehirlenmeleri Önüne Nasıl Geçeceğiz?!

Kasım 28, 2025 - 19:22
Devlet ve Toplum Olarak Gıda Zehirlenmeleri Önüne Nasıl Geçeceğiz?!

İstanbul Fatih’te 9-10 Kasım 2025 tarihlerinde yaşanan ‘gıda zehirlenmesi ‘ olayında aynı aileden (Böcek ailesi) 4 kişinin hayatını kaybetmesi gündeme bomba gibi düşmüştü. Oysaki gıda zehirlenmeleri dün de vardı bugün de… Bu sefer gıda zehirlenmesinin gündeme oturması toplumsal psikolojiyi yakından ilgilendirmektedir. Düşünebiliyor musunuz ‘Böcek’ ailesi (soy isimleri Böcek) ve  ‘Böcek’ ilacından zehirleniyor! Ne talihsiz bir olay!

Gıda zehirlenmeleri toplumsal psikolojiyi olağanüstü etkilediği için bir anda gündeme oturdu. Bu konunun bile ayrıca analiz edilmesi gerekiyor. Fatih’teki gıda zehirlenmesinin gündeme bomba gibi düşmesi ve medyaya yansıyışının ana sebebi araç kamerasındaki canlı görüntülerin toplumu olağanüstü etkilemesinden kaynaklanmıştır. Bu olayla birlikte medya gıda zehirlenmesine yoğunlaşarak zincirlemeye bir haber trafiği başlatmıştır. Devletin ilgili kurumları da gıda zehirlenmelerine karşı halkı aydınlatıcı ve uyarıcı açıklamalar yaparak önlem/tedbir konusunda ivedi bir şekilde çareler aramaya başlamıştır.

Böcek ailesinin gıda zehirlenmesinden dolayı öldükleri medyaya yansımıştı. Fakat yapılan incelemeler, araştırmalar ve raporlar sonucunda ortaya çıkan veriler bu olayın gıdadan değil otelde yapılan böcek ilaçlamasından kaynaklandığı anlaşılmıştı. Daha doğrusu otel ilaçlanırken kullanılan ‘Fosfit Gazı’ Böcek ailesini zehirlediği gerçeğini ortaya çıkarmıştı. Fasfit Gazı ile ilgili yaptığımız araştırma solunduğunda kana karışması ile birlikte akut ve hızlı gelişen bir zehirlenmeye yol açtığını, organlarda oksijen akışını bozduğunu ve hücre fonksiyonunu etkileyerek vücutta metabolik hasar oluşturarak ölümlere yol açtığını öğreniyoruz.

Medyada Türkiye’nin gündemine oturan gıda zehirlenmesi haberleri ilk Böcek ailesinin 9-10 Kasım’da gıda zehirlenmesi ile başlamıştı. Sonrasında peş-peşe gelen gıda zehirlenmeleri… 

Türkiye’nin gündemine oturan gıda zehirlenmesi  9-10 Kasım’da Böcek ailesi haberiyle başlamıştı. Oysaki bu bir ilk değildi. Öncesi ve yıllar öncesi de gıda zehirlenmeleri vardı. Türkiye’de sadece Kasım ayı içinde İstanbul’da Fatih, Şişli, Sakarya, Kocaeli, Adıyaman, Kastamonu, Yalova ve daha birçok il ve ilçemizde gıda zehirlenmeleri vakaları yaşandı. Vaka/olay yerleri ise okullar, cezaevleri, öğrenci Yurtları, Düğünler, Restaurant/Lokanta vs. birçok yer… Kasım ayının son 10 gününde 200’ün üzerinde gıda zehirlenme vakası yaşanmıştı. Her zehirlenme bazı ölümleri de arkasından getirdi. Daha önceden pek dikkate alınmayan gıda zehirlenmeleri bu sefer gündemi sarstı! Toplumda korku ve endişe yarattı. Türkiye’nin birçok bölgesinde zaten her zaman birçok gıda zehirlenme olayı yaşanıyordu. Fakat Böcek ailesinin zehirlenme süreci içindeki dramatik yaşam mücadelesi ve tüm aile fertlerinin hayatını kaybetmesi devletin ve toplumun (gıda zehirlenme konusunda) uyuyan hücrelerini uyandırmıştı.

Türkiye’nin yakın tarihindeki gıda zehirlenmelerini araştırdığımızda ortaya çıkan istatistikler günümüzü pek aratmıyor! Geçmiş dönemlerde de benzer olaylar yaşanmış ve toplum bugünkü gibi benzer gıda zehirleme vakalarına şahit olmuş. Her nedense bu tür zehirlenmeler medyaya rutin üçüncü sayfa haberleri olarak yansımış. Oysaki Kasım ayında vuku bulan Böcek ailesinin zehirlenmesi hiç de öyle olmadı. Bir anda medya yoluyla toplumun gündemine oturdu. İsterseniz yakın tarihimizde gıda zehirlenmeleri ile ilgili birkaç örnek vermek isteriz. 2021’de Zonguldak ve Gaziantep’te 23’er kişi, Tekirdağ’da 115 kişi, İzmir/Buca’da 34 öğrenci, Manisa/Turgutlu’da 85 öğrenci,  31 sağlık çalışanı, Bolu’da 85 öğrenci, Kırıkkale’de 11 ğrenci ve 2022 yılında da İstanbul/Fatih’te çok sayıda öğrenci, Aydın/Karpuzlu’da 12 öğrenci, Muğla/Yatağan’da 28 öğrenci, Elazığ’da 70 öğrenci gıda zehirlenme şüphesi ile hastanelere kaldırılmıştır. Biz sadece daha yakın bir tarihimizde örnekler verdik. Gıda zehirlenmeleri dün olduğu gibi bugün de devam edecektir. Önemli olan devlet ve toplum olarak acilen tedbirlerin alınması ve sözkonusu yaşanan gıda zehirlenmelerinin en aza nasıl düşürülmesi konusudur.

Gıda zehirlenmeleri bazen bir, bazen birkaç kişi bazen de yüzleri aşan rakamları buluyor. Yani, toplu gıda zehirlenmeleri. Tabi ki birçok zehirlenme olayında ölenlerin olması üzücü bir durum!  Bu durum toplumda büyük bir gerilim ve strese yol açıyor. Tabi ki gıda zehirlenme vakaları artmaya başlayınca devlet de denetimlerini daha da yoğunlaştır. Terör, deprem, sel, yangın derken Türkiye bu sefer gıda zehirlenmesi sınavından geçiyordu! Her gün yeni gıda zehirlenmeleri… Gıda zehirlenmeleri yaygınlaşarak adeta salgın haline gelmişti.

Türkiye’de gıda zehirlenmelerinin artmasıyla birlikte bakanlık rapor, belge ve istatistik verilerini paylaşarak halkı bilgilendirmeye başladı. Bakanlık verilerine göre 2025 yılı içinde Türkiye’de 1,1 milyon denetim yapılmış ve binlerce kişiye ceza kesilmiş. Ayrıca yüzlercesi de savcılığa bildirilmiş. Sadece İstanbul’da 2025 yılı içinde 1912 bin 148 resmi kontrol/denetim yapılmış. Bazı istatistiklere göre son iki yılda Türkiye’de 40 bine yakın vatandaşımız gıda zehirlenme şüphesiyle hastanelere başvurmuştur. Bakanlığın yapmış olduğu açıklamada vatandaşa yönelik uyarılar var. Vatandaşlarımız bu uyarıları ne kadar önemsiyor ve  dikkate alıyor?! Acaba bu denetimler ve denetçiler yeterli mi?! Başka ne gibi önlemler alınırsa gıda zehirlenmelerinin önüne geçilebilir?!

Bakanlık sadece uyarmakla, denetlemek ve ceza kesmekle kalmıyor, aynı zamanda yemeklerin nasıl tüketileceği, ortam sıcaklığı, ne kadar bekletileceği vs. gibi uyarılar da yapıyor. Ayrıca çiğ ve pişmiş ürünlerin aynı ekipmanlarla hazırlanmasın çapraz bulaşmaya yol açabileceği uyarısında bulunuyor. Et, pilav ve salataların kaplarda taşınması, kullanılan suyun temiz olması, kaya ve tanker sularının analiz raporları, yemeklerin ertesi güne bırakılmaması ve ısıtılarak yeniden servis edilmemesi gerektiği vs. gibi birçok uyarı yapıyordu bakanlık. Aynı zamanda gıda zehirlenmesi belirtileri üzerinde durarak bulantı, kusma, karın ağrısı, halsizlik vs. durumlar olduğunda vatandaşların 112’yi aramaları gerektiği de belirtilmişti. Devlet gıda güvenliğinin sağlanabilmesi için toplu yemek işletmelerinin her öğünden 72 saat numune saklamalarını istiyordu. Devlet, açıkta satılan gıdalardan uzak durulması, doğada toplanan mantar, meyve ve otlar uzmanına danışılmadan tüketilmemesi, bozuk, soluk, rengi değişmiş konserveler yenilmemesi, şüpheli her ürünün ALO 174 Gıda Hattı’na bildirilmesi ve vakaya yol açan örnek ürün ambalaj içinde saklanmalı uyarısında bulunuyordu.

Yapmış olduğumuz araştırmalarda BM Gıda ve Tarım Örgütü FAO’nun 2025 raporuna göre dünyada her yıl 600 milyon kişi gıda kaynaklı hastalığa yakalanıyor. Tedavi masrafları ise 15 milyar doları buluyor. Peki, küresel anlamda dünyada gıda güvenliği nasıl sağlanacak? Gerçekten alınan önlemler yeterli olacak mı?! 600 milyon insan ve 15 milyar dolar! BM’nin Gıda ve Tarım Örgütü FAO ve Dünya Sağlık Örgütü DSÖ işbirliği ile gıda hastalıklarına dikkat çekmek için her yıl 7 Haziran’da “Dünya Gıda Güvenirliği Günü” kutlaması yapılıyor.

4 Nisan 2025 tarihinde İZMİR-TMMB (Gıda Mühendisleri Odası) Kocaeli’nde 600’ün üzerinde vatandaşımızın gıda zehirlenmesinden dolayı “Gıda Zehirlenmeleri Politiktir!” başlığı altında bir bülten yayınlamıştı. Gıda zehirlenmeleri politiktir görüşlerine katılmasak da yayınladıkları bültende halkın sağlığına önem vermeleri ve gıda zehirlenmelerine dikkat çekmelerinden dolayı elbet ki takdir ediyoruz. Yayınladıkları bültende halk sağlığı için döner, hamburger, tavuklu pilav gibi hızlı tüketim ürünlerinin hijyen kurallarına uyulmaması durumunda risk taşıyacağını ve sonuçta zehirlenmelere yol açabileceği uyarısı yapılmıştır. 

İçinde bulunduğumuz dönemde hayat pahalılığı almış başını gidiyor. Halk/toplum zaten açlık sınırında ecel terleri döküyor! Halkımız her geçen gün yoksullaşıyor! O yüzden açlıkla ve yoksullukla mücadele eden halkımızın bir kesimi mecburen karnını doyurmak için ucuz gıdayı tercih ediyor. Diyeceğimiz odur ki ucuz gıda satanların hijyenik kurallara daha çok dikkat etmesi gerekiyor. Gıda zehirlenmelerinin önüne geçmek için halkın güvenilir gıdaya ulaşmasının yolları açılmalı! Devlet, açlık ve yoksulluk sınırında kıvranan halkımızın için elinden gelen her şeyi yapmalı. Yani, toplumdaki hayat pahalılığını en aza düşürmeli ve asgari ücret ve emeklilik maaşlarını (en azından) ihtiyaçları karşılayacak bir duruma getirmelidir. Devlet, halkın şu andaki açlık sınırındaki çırpınışını dikkate alarak çözüm yolları aramalı” Çünkü, alık ve yoksulluğun sonucu geleceğe sağlıksız nesiller bırakmaktır!..

AFSÜ Gastroenteroloji Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Osman Sağlam yapmış olduğu açıklamada “En Büyük Tehlike Soframızda” diyerek gıda zehirlenmelerinin hijyen ve saklama koşullarının yetersizliğine ve bu konuya dikkat edilmediğine vurgu yapıyor. Dr. Sağlam, temizlik, hijyen, pişirme koşullarına uyulmaması, sebze ve meyvelerin yeterince yıkanmaması gıda zehirlenme riskini artıracağına işaret ederek toplumu uyarıyor. Bilhassa gıda zehirlenmelerine kolay yakalanabilecek risk gruplarının (çocuk, yaşlı ve hamileler) daha çok dikkat etmesi gerektiğini özellikle belirtiyor. Asıl tespiti ise “Her 10 kişiden 7-8’i hayatında en az bir kez gıda zehirlenmesi yaşıyor” diyerek önemli bir gerçeğin altını çizmesidir. Dr. Sağlam, gıda zehirlenmelerini belirtileri arasında bulantı, karın ağrısı, ishal ve ateş olduğunu ifade ederek vatandaşlarımız böylesi durumlarla karşılaştıkları zaman acilen en yakın sağlık kuruluşu ve hastanelere başvurması gerektiğini ifade ediyor.

Sağlık Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığı, doğadan toplanan gelişigüzel bitkilerin zehirli olabileceği ve yemek organizasyonlarında hijyen gözetmeksizin ve sağlıksız şartlarda hazırlanan gıdaların gıda zehirlenmelerine yol açabileceği konusunda uyarılarda bulunuyor. Uzmanlar da gıda zehirlenmelerine karşı halkımızı sürekli uyarıyor. Hatta uzmanlarımız doğadan toplanan mantar, meyve ve otların tüketilmeden önce kendilerine danışılmasını tavsiye ediyor.

Türk Hijyen ve Deneysel Biyoloji Dergisi de gıda zehirlenmeleri ile ilgili 1 Ocak 1914 ve 11 Mayıs 1918 yılları arasında gerçekleşen gıda zehirlenmelerinin medyaya yansımasının irdelenmesi ile ilgili bir araştırma yapmıştır. Bu araştırmada dönemin tiraj bakımından ilk üç sırada olan Sabah, Hürriyet ve Sözcü gazetelerini baz alarak gıda zehirlenmesi ile ilgili bu gazetelerde çıkan haberler üzerinden istatistik rakamlarla bazı tespitler yapılıyor. Böylesi bir çalışmada gıda güvenliği, gıda güvenliği politikaları ve gereken prosedürlerinin geliştirilmesi ve kontrol amacıyla ayrı bir farkındalık amaçlanmıştır. Yapılan araştırma sonuçlarına göre 1 Ocak 10914-11 Mayıs 1918 tarihleri arasında 9884 kişi gıda zehirlenmesi yaşamış. En çok zehirlenmeler Mayıs ayında olmuş. Ve gıda zehirlenmelerinin en çok yaşandığı yerin okullar olduğu ortaya çıkmış. Ve sonuç olarak yine hijyen başta olmak üzere kötü ve uygunsuz koşullar, hazırlama ve servisten kaynaklanan bozulma vs. gibi birçok etkenin yol açtığı gıda zehirlenmelerine karşı toplum olarak çok bilinçli olmak zorundayız. Bu sebeple de gıda zehirlenmelerine karşı her türlü önlemlerin alınması, çok daha yoğun denetimlerin yapılması ve gerekirse en ağır cezaların (para ve hapis) verilmesi gerektiğini belirtmek istiyoruz.

Gıda zehirlenmelerinde konservelerden bahsetmek isteriz. Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü Başkanı Prof. Dr. Aziz Ekşi de gıda zehirlenmeleri ile karşılaşmamak için sebze konservesi yaparken dikkat edilecek hususları ve alınacak önlemlere dikkat çekmiştir. Bu konuda öngörülen sıcaklık, süre ve sterilizasyon konusunda çok hassa davranılması önerisinde bulunuyor. Konservelerde mikroorganizmaların tümünün ölmediğini ve ‘clostridium botulinum’ bakterisinin canlı kaldığı için oluşturacağı toksin ölüme neden olabilir diyor. Prof. Ekşi konserve yapımlarında kurallara uyulmadığı takdirde gıda zehirlenmesi ve ölümler yaşanabileceği uyarısında bulunuyor.

Günümüzde gündemi oluşturan gıda zehirlenmeleri üzerinde devletin yapacağı daha çok şey olsa gerek. Devletin ilgili kurumları denetleme ve vermiş olduğu cezalarla elbet ki elinden geleni yapmaya çalışıyor. Fakat yeter mi? Hayır! O halde gıda zehirlenmelerinin önüne geçebilmek için daha geniş ve kapsamlı önlemlerin alınması doğrultusunda yasal adımların atılması gerekiyor. Gıda sektöründe hizmet veren kuruluşların (yemek sektörünün) şu içinde bulunduğumuz günlerde yaşanan zehirlenmelerden önemli dersler çıkartarak bundan sonra daha dikkatli olmaları gerektiği konusunda uyarıyoruz. Aynı şekilde medyanın da bu konuya ağırlık vererek uyarıcı yayınlar yapması çok faydası olacaktır. Her şeyden önce devletin ve toplum olarak da bizlerin gıda zehirlenmelerine karşı hijyen, temizlik vs. tüm kurallara uyma konusunda gerekli tüm sorumluluklar yerine  getirilmelidir diyorum.