Türkiye’de en az bin (1000) yüksek ve faziletli adam olsa, bunlar toplumu güneş misâli aydınlatsa; sözleri dinlense, nasihatleri tutulsa, onlarla istişâre edilse (kendilerine danışılsa) medyada fikirleri görüşleri çare ve çözümleri idarecilere ve halka duyurulsa ne iyi olurdu.
Gazeteci yazar ve fikir adamı ateist Lütfü Oflaz yazmıştı:
Hülasa ederek o yazıdan aktarıyorum: “Jose Mujica 2015 yılında Türkiye’ye gelmişti. Onunla uzunca bir süre görüşmüştüm. Jose Mujica’yla görüşmemiz boyunca görmüştük ki fikirlerimiz, yaşam tarzımız ile birbirimize çok benziyorduk.
İkimiz de tüketim çılgınlığına, israfa dayalı kapitalist yaşam tarzına karşı çıkıyorduk. İhtiyacımızdan fazla parayla, malla ilgilenmiyorduk. İhtiyacımızdan fazlasını biriktirmeyip ihtiyacı olanlara veriyorduk.
O, “Ülkeleri yönetenler saraylarda yaşamamalı; sokaktaki halk gibi yaşamalı” diyordu; ben de aynen bunu diyordum. O, “Düşündüğün gibi yaşamazsan, yaşadığın gibi düşünürsün” diyordu; ben de “inandığın gibi yaşamazsan, yaşadığın gibi inanırsın” diyordum.
O, “Parayı, malı mülkü seven siyasetle ilgilenmemeli; siyaset para kazanmak için değildir” diyordu; ben de “Ülkelerin başına parada malda, gösterişte, şatafatta gözü olmayanlar gelmeli” diyordum. O, “Paraya tapan eninde sonunda ruhunu şeytana satar” diyordu; ben de “paraya mala tapılmamalı; dini imanı para olanlardan olunmamalı” diyordum.”
Hâsıl-ı kelâm (sözün kısası) Lütfü Oflaz’ın dile getirdiği Uruguay’ın önceki Cumhurbaşkanı Jose Mujica, kimseciklerin itiraz edemeyeceği, hattâ kolayca seveceği bir lider profili arzediyordu.
“Türkiye’de en az bin (1000) yüksek ve faziletli adam olsa, bunlar toplumu güneş misâli aydınlatsa” diye girmiştik söze…
Bu olsa fena mı olurdu? Böyle bir ülkenin lideri kim olurdu sizce? Ben söyleyim, elbette asgarisinden Jose Mujica gibi kimseciklerin itiraz edemeyeceği biri olurdu.
Neden? Çünkü o bin aqîl insanın güneş misâli aydınlattığı bir toplum daha aşağısını, değil lider, en alt seviyede bir memur bile yapmazdı.
Osmanlı gibi asırlarca hüküm sürmüş devletlere bakın. Onların yükselme devirlerinde yalnızca güçlü orduları değil, mutlaka böyle aqîl insànları vardır. Canavar ruhlu Adolf Hitler bile böylesi insànlara danışıyor, faşist ideallerine yüzde yüz inanmasalar da onları koruyordu.
Rahmet-i Rahman’a kavuşmuş olsa bile bendeniz hergün üsatdım Mehmed Şevket Eygi ile konuşuyorum. Nasıl konuşabiliyorum pekâlâ?
Elbette arşivimdeki binlerce yazısı marifetiyle. Hangi konuya el atacaksam önce ona danışıyorum. Merhum ve inşá’allah mağfur üstadım gerçekten aqîl ve çok erdemli bir münevverdi.
Bu yazımı da ondan aldığım ilhamla yazdım. Hattâ bir yazısından hususen yararlandım. Orada şöyle diyordu:
“Bu bin kişinin yüz’ü “Yüz Âqiller Meclisi” olur. Bir başka yüz kişisi “Yüksek İstişare Meclisi”. Başka gruplar, şuralar, encümenler, akademiler, heyetler…
Bu bin kişiye asla, para ve menfaat sağlanmayacak ve verilmeyecektir. Zaten almazlar ki… (…….) Uçağa bineceklerse lüks business class’ta değil, normal koltuklarda halkla birlikte seyahat edeceklerdir.
Harcırahları (yol ve konaklama masrafları) en düşük seviyede olacaktır. Bazıları bunu da almayacaktır. Onlar Türkiye’nin Mujica’ları olacaktır.”
* * *
Muhterem okurlarım, bu yazıyla birlikte 2021 senesi günleri adedince yazmış oldum Başkent Postası için. (+1 yazım Şubat ayındaydı. Şubat 28 çekiyordu fakat ben 29 gibi davrandım) Neyse inşá’allah hayırlara vesile olmuştur yazılarımız.
Genel Yay. Yö. Seyfi Özkök kardeşime de hususen teşekkürlerimi arz ederim. Gelecek milâdî senede (yarınki yazımızla) görüşmek üzere hoşça kalınız. CUMANIZ MÜBAREK OLSUN. 31.12.2021
YORUMLAR