Hazar Denizi kıyısındaki Türk coğrafyası… Her köşesinden doğalgaz ve petrol fışkıran, verimli toprakları ve buram buram tarih kokan, rüzgarı sert , insanı mert kardeş Can Azerbaycan’dayız…
İki ayrı ödül töreni için bu kadim Türk yurdunda yaşayan kardeşlerimizin özel daveti üzerine can Azerbaycan’a gidiyoruz…
Azerbaycan’ın dini, dili ve kültürü Anadolu kültürüne çok yakın. İnsanları sanki Anadolu’dan gibi. Bakü Haydar Aliyev Havalimanı’na iner inmez kendinizi Türkiye’nin her hangi bir vilayetine gitmiş gibi hissediyorsunuz.
Kardeşlerimiz bizi ; “ Öz vatanınıza hoş gelmişsiniz” diyerek samimi ve sıcak kanlı bir şekilde karşılıyor.
Çünkü, Azerbaycan’da yaşayan insanların tamamı Türkçe konuşuyor. Sadece biraz şive farkı var hepsi o kadar.
Ezelden beri Türkiye ile Azerbaycan arasında tarihi ve kültürel bağlar çok fazla. Tercüman olmadan herkes ile çok kolay iletişim kurabiliyorsunuz. İnsanları çok çok sıcak ve samimi…
Bakü sokaklarında tek başınıza dolaşırken eğer bir adres soracak olsanız sizin Türkiye’den geldiğinizi anlar anlamaz herkes yardımcı olmaya çalışıyor. Türkiye’nin bu topraklarda pozitif ayrıcalığı var. Bunun sebebi de tarihi ve kültürel bağlarımız olsa gerek.
Geçtiğimiz yıl Ermenistan’ın işgal ettiği Karabağ topraklarının kurtarılması için başlatılan ve 44 gün içinde büyük bir zafer ile sonuçlanan Karabağ Savaşı’nda Türkiye’nin büyük desteği olduğuna tüm Azerbaycan Türkleri inanıyor ve seviniyor.
Türkiye ile Azerbaycan devletleri arasında son yıllarda ikili ilişkilerin en üst seviyelerde olması iki ülke vatandaşlarını da fazlasıyla bir birine yakınlaştırmış.
Bakü sokaklarını gezerken her tarafta Azerbaycan ve Türkiye bayrakları dalgalanıyor. Bakü’deki ve Sumgayıt şehrindeki şehitliklerin her tarafında yüzlerce iki ülkenin bayrakları bulunuyor.
Bakü, Gence, Sumgayıt ve Lenkeran şehirleri gerçekten gezilmeye değer. Her tarafı tarihi ve turistik yerlerle dolu.
1918 yılında Azerbaycan’ın bağımsızlığı için Sovyetler Birliği’ne karşı başlatılan savaşta Nuri Paşa Komutasındaki Kafkas İslam Ordusu’nun kahramanlığı hala dillerde… 1918’de Azerbaycan Türkleri ile omuz omuza savaşan Türkiye’nin tarihten gelen bir dostluğu ve kardeşliği var. Gerek 1915 Çanakkale Savaşı’nda gerek Kurtuluş Savaşı’nda gerek 44 günlük Karabağ Savaşı’nda verilen şehitler ile kardeşlik anlayışı ve vurgusu perçinleşmiş durumda.
Bakü’nün kalbinde bulunan Türk Şehitliği bunların en başında geliyor. 1918 yılındaki bağımsızlık savaşında yüzlerce Türk askeri burada şehit düşmüş ve Azerbaycan Devleti tarafından burada oluşturulan Türk Şehitliği gerçekten görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.
-Bakü’deki Türk Şehitliği’nde yüzlerce kahramının isimlerinin yazılı olduğu burada 20’nin üzerinde Kastamonulu şehitte var.
-Bizde atalarımızın huzuruna çıkıyor ve büyük bir gururla geziyor ve büyük bir semimiyetle dua ediyoruz. Allah rahmet eylesin, mekanları cennet olsun.
-Azerbaycan seyahatimiz boyunca buradaki gazeteci arkadaşlarım Ali Zülfigaroğlu, Elnur Eltürk ve Ramil Aliyev ‘ın şahsıma gösterdikleri sıcak ilgi ve alaka beni fazlasıyla memnun ediyor. Onların rehberliğinde bütün Azerbaycan’ı 6 gün boyunca boydan boya geziyoruz. Protokol düzeyinde ziyaretlerimiz oluyor, televizyon proğramlarına katılıyoruz ve hatta arka sokaklara dalarak halkın içinde halkla beraber dolaşıyoruz.
-Gerçekten çok büyük heyecan ve sıcaklık var içimde. Her köşesinde yaşayan insanların samimi yaklaşımı ve sıcaklığını iliklerimize kadar hissediyoruz.
ALİYEV, KASTAMONU GERÇEK BİR TÜRK YURDU
-Azerbaycan Milli Meclis Başkan Yardımcısı Adil Aliyev , Almanya seyahatinden döner dönmez bizi evinde ağırlıyor. Uzun yıllar önce Kastamonu’da yapılan Türk Dünyası etkinliklerine katılan Sayın Adil Aliyev, sohbetimiz boyunca bize Kastamonu’nun tarihi, turistik ve çok değerli bir Türk şehri olduğunu anlatıyor. Kastamonu eski Belediye Başkan Yardımcısı Sayın Mehmet Çağılcı’dan büyük bir özgü ile bahseden Aliyev, “Kastamonu her yönüyle gerçek bir Türk yurdu. Tüm Kastamonu halkına sevgi ve saygılarımı sunuyorum” ifadelerini kullanarak selamlarını iletiyor.
MUSA HOCA GERÇEK BİR KAFKAS BİLMCİSİ
-Azerbaycan Milli Meclisi Milletvekili ve Kafkas Araştırma Enstitütüsü Başkanı Prof.Dr.Musa Kasımlı’hocayı ziyaret ediyoruz. Musa hoca gerçekten yaşamı boyunca tüm bilgi ve birikimini Kafkasya üzerinde harcamış çok değerli bir akademisyen. Ali Zülfigaroğlu kardeşim ile birlikte bizi kapıda karşılaşıyor Musa Hoca. Uzun uzun makamında Kafkasya ile ilgili sohbet ediyoruz. Hocamızın Kafkasya ile ilgili onlarca kitabı ve bilimsel araştırmaları var. En son yayınlanan kitaplarından iki tanesini bana imzalayıp hediye etmesi beni fazlasıyla sevindiriyor. Enstitünün bütün birimlerini bize büyük bir heyecan ve gururla gezdiriyor Musa Hoca… “ Türkiye bizim için dost bir ülke değil. Kardeş bir ülke. Dünya’da ülkeler arasında eşi benzeri görülmemiş bir dayanışma ve tarihsel bağ var. Özümüz bir, dilimiz bir, dinimiz bir…” Diyor ve ekliyor; “ Bir Millet, İki Devlet”
HAYATINI TÜRKİYE AZERBAYCAN KARDEŞLİĞİNE ADAMIŞ BİR VEKİL
Azerbaycan Milli Meclisi’nde çok sayıda ziyaretimiz oluyor. Ancak beni en fazla etkileyen kişi ise Milletvekili Arzu Nağıyev.
Birinci Karabağ Savaşı’nda bizzat savaşmış ve hayatını Azerbaycan’a adamış bir Milletvekili.Türkiye-Azerbaycan ilişkileri geliştirmek için yıllardır büyük bir mücadele verdiğini bizzat ifade eden Nağıyev , “ Türkiye bizim için başka bir ülke değil. Türkiye bizim için can, candan da öte kardeş, özümüz bir tarihimiz bir, dilimiz, dinimiz ve ırkımız bir “diyor.
Sohbetinden büyük bir keyif alıyoruz. Bize Ankara’yı, İstanbul’a, Konya’yı, Kastamonu’yu anlatıyor. Belliki Türkiye’yi karış karış gezmiş ve biliyor.
SUMGAYIT ŞEHİTLİĞİ, GURUR ABİDESİ
-Bakü gibi Hazar denizi kıyısında bulunan Sumgayıt şehrine geçiyoruz. Azerbaycan’ın üçüncü büyük şehri. Önce Sumgayıt Şehitliği’ni ziyaret ediyoruz. Gerek birinci Karabağ ve en son 2’nci Karabağ Savaşları’nda şehit olmuş yüzlerce vatan evlatları yatıyor burada. En son 44 günlük Karabağ savaşında şehit olan kahraman Azerbaycan askerlerinin bulunduğu şehitlikte acılı aileleri mezarları başında bizi bekliyor.
KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİSİ’DE KARABAĞDA ŞEHİT OLMUŞ
-Ellinin üzerinde şehit ailesi ile teker teker şehitlikte sohbet ediyoruz onların acılarını paylaşıyor ve taziyede bulunuyoruz. Hepsi ile teker teker fotoğraflar çekiniyoruz. Bu şehit aileleri il teker teker igilenen bir şehit annesi Ruhiyye hanım ile tanışıyoruz.
-Ruhiye hanımın oğlu Rufat Ahmetzede, Kastamonu Üniversitesi’nde okurken gönüllü olarak Karabağ Savaşı’na katılmış ve şehit olmuş. Bir süre sonrada eşi vefat etmiş acısı henüz küllenmemiş olan bir hanım efendi. Benim Kastamonu’da yaşadığımı öğrenince çok seviniyor ve oğlunun şehitliğini ziyaret etmemizden ötürü büyük bir gurur duyduğunu bizimle paylaşıyor. Ruhiyye hanım bir taraftan kendi acısını yaşarken diğer taraftan da diğer şehit aileleriyle yakından ilgileniyor.
POLAT PAŞA’NIN EVİNE GİDİYORUZ
Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından yetiştirilen ve 44 günlük Karabağ savaşı başlamadan birkaç gün önce 9 arkadaşı ile şehit olan Polat Haşimov Paşa Azerbaycan’da çok biliniyor ve seviliyor. Polat Paşa’nın şehitliğini ziyaret ettikten sonra annesinin ve kardeşinin yaşadığı eve taziye için gidiyoruz.
Polat Paşa’nın evine ayak basar basmaz annesi bana sarılarak ağlıyor. Evi adete müzeye çevrilmiş. Her taraf aldığı madalya ve üstün başarı belgeleri ile dolu… Evinin içi ve dışı Türkiye ve Azerbaycan bayrakları ile süslenmiş. Polat Paşa , Karabağ Savaşı’nın simgesi haline gelmiş. Karabağ Savaşı öncesi ilk roket saldırısı ile şehit edilmesi Azerbaycan’da olduğu kadar Türk Silahlı Kuvvetlerinde ve Türkiye’de de büyük üzüntüye neden olmuş.
Kardeşi ve annesiyle uzun uzun sohbet ediyoruz. Ardından acılarını paylaştıktan sonra dua edip ayrılıyoruz. Mekanın cennet olsun büyük Paşa… Azerbaycan ve Türkiye seni asla unutmayacak…
…VE TAŞKAPRÜLÜ AHMET DALMEHMETOĞLU’NUN AİLESİNİ BULUYORUZ
Beni yakından takip edenler iyi bilir. Gerek yazdığım makalalerle gerek Kastamonu Şehit Aileleri Derneği’nin Karabağ Savaşı sırasında Azerbaycanlı askerlere moral vermek için başlattığı mektup kampanyasına bende katılmıştım. “ Bir babanın iki oğlu” başlıklı makalem hem Türkiye’de hemde Azerbaycan medyasında yayınlanarak ses getirmişti.
İşte 1918 yılında Kafkas İslam Ordusu ile Sovyetlere karşı savaşmak için Taşköprü’den giden ve daha geri dönemeyen Taşköprülü Ahmet Dalmehmetoğlu’nun Sumgayıt Şehrindeki ailesini buluyoruz(!)
Savaştan sonra Rusya tarafından Sibirya’ya sürgüne gönderilen ve sürgün sonrasın da uzun yıllar Türkiye’ye dönmek için mücadele vermesine rağmen bunu başaramayarak oraya yerleşip ev, köy kuran ve burada evlenerek çoluk çocuk sahibi olan hemşehrimiz Ahmet Dalmehmetoğlu’nun mezarımı buluyor ve dua ediyoruz.
Devamında ; Ahmet Dalmehmetoğlu’nun torunları Elçin Emin ve Rüstem Emin ile buluşuyor ve evlerine gidiyoruz.
Emin ailsinde büyük bir heyecan var. Tabiki ki bende heyecanlıyım. Ailenin en yaşlı üyeleriyle uzun uzun dedelerinin anılarını konuşuyoruz. Taşköprü’deki akrabaları ile görüntülü teflon görüşmesi yapıyoruz .
Taşköprü’de yaşayan Ziya Özmen ve babsası Kemal Özmen ile uzun süre telefonda da olsa hasret gidermelerine vesile oluyoruz. Bu ziyaretimiz Elçin Emin ve ailesini tarif edilemiz bir mutluluk yaşatıyor. Uzun uzun sohbetler , çekilen hatıra resimleri ve sonunda Sumgayıt’tan ayrılık.
Sumgayıt şehrinden Bakü’ye dönüyoruz yolun her iki tarafında büyük büyük araziler ve küçük küçük petrol kuyuları harıl harıl çalışyor… Yüzlerce binlerce petrol kuyusu ve pompalar gece gündüz petrol çıkarıyor.
SON GÜN SİVİL TOPLUM BULUŞMASI
Azerbaycan Milli Sivil Toplum Örgütleri Forumu Başkanı Sayın Rauf Zeyni ile buluşuyoruz. Daha önceden makamında ziyaret ettiğimiz Rauf Zeyni beyefendi , Ali Zülfigaroğlu, Elnur Eltürk ve Ramil Aliyev güzel bir mekanda güzel bir Bakü akşamında yemekte buluşuyoruz.
Saatlerce süren sohbet ve uzun uzun anılar ve tecrübeler kazandıktan sonra ayrılık vakti yaklaşıyor.
Dolu dolu bir seyahat ve maneviyat yüklü ziyaretler çok sayıda televizyon ve radyo proğramına konuk olduktan sonra kardeşlerimizden ayrılma vakti gelip çatıyor.
Kardeşlerim beni Haydar Aliyev Havalimanı’na kadar uğurluyor. Benim içinde ayrılık hüznü olduğu kadar onlarda da aynı duyguların olduğunu hissediyorum. Sanki 40 yıldır Azerbaycan’da yaşıyormuşum gibi ve sanki 40 yıllık kardeşlerimizden ayrılıyormuş gibi hüzünleniyoruz.
İlk ayak bastığım günden itibaren “ Öz vatanına hoş gelmişsen” cümlesiyle karşılandığım ve ayrılırkende “ Bir Millet, İki Devlet… Bu topraklar sizin öz vatanınız, yine bekleriz…” sözleriyle uğurlandığım can Azerbaycan’dan sıcak, sevgi ve güzel kardeşlik duygularıyla ayrılıyoruz.
Yeniden buluşmak üzre…
Allaha emanet olunuz…
İyi ki varsınız…
GÜNÜN SÖZÜ
“Bir Millet, İki Devlet”
YORUMLAR