Müslüman olmaya hepimiz Müslümanız ancak kaçımız kültürlü Müslüman olma iddiasındadır? Bu iş bir heves işi değildir. Müslümanların hepsi elinden geldiğince kültürlü ve rakiplerinden üstün olmak zorundadır.
İşte bu mevzuda başta gelen hususlardan biri lisándır. Zira lisán olmadan dünya kültürlerine ait (meselâ internet sayfaları bile) kaynak olarak sizin için yok hükmündedir. Google çevirisi ile yetineceksiniz, o da karga dilidir. Yapay zekâ ilerliyor, belki ileride lehçelerine, bölge ve şivelerine kadar da internet çevirisi imkânı olur.
Yine de şu hüküm değişmeyecektir: “Edebî lisán bilmeyen kültürlü müslüman olamaz” Üstâd Mehmed Şevket Eygi (rahmetullahi aleyh).
Bir insànın kültürel rütbesi ve derecesi lisánı kadardır. Lâkin lisán denilince ilk akla gelmesi gereken ecnebi dilleri değildir. Ana dilleri Türkçe olan okumuş Müslümanlar, zengin yazılı lisân kültürüne sahip değillerse (evvelâ) dinî kültürleri zayıf, güdük kalır.
Üniversite bitirmiş bir Türkiyeli, üç yüz kelimelik günlük konuşma, iletişim, çarşı pazar Türkçesiyle din konusunda derinlere inemez.
İnsàn okuma yazma bilmeden de mü’min ve müslim olabilir ama vasıflı, âlim, ârif, bilge, rakiplerinden üstün, onları yenebilecek Müslüman olabilmek için zengin Türkçe vazgeçilmez şarttır.
Din âlimlerinin, fakihlerin mükemmel Arapça bilmeleri de şarttır. Doktor, mühendis, ziraatçi veya veteriner… Bu mesleklere sahip Müslümanlar mutlaka ve mutlaka zengin edebî yazılı Türkçeyi bilmelidir.
Sadece Türkçe ile de olmaz. Mantık da bilmelidir. Mantığın yanında usul-i fıkıh. Veteriner olacaksan, Mehmed Âkif gibi olacaksın… Doktor olacaksan Süheyl Ünver gibi… Fizikçi olacaksan Ahmet Yüksel Özemre gibi…
Edebî Türkçe bilmeyen, akaid ilmi okumamış, en az Kudurî seviyesinde fıkıh tahsili görmemiş kimseler; tekstil veya elektronik mühendisi olmakla kültürlü Müslüman ve aydın sayılamaz.
Kudurî mühim bir simadır. Bu zat, çömlek (kıdr, çoğulu kudûr) imalâtı veya satıcılığıyla meşguldü. Bir kısım kaynaklarda ve bazı eserlerinde künyesi Ebü’l-Hasan şeklinde de kaydedilmiştir.
Devrinin ünlü âlimlerinden fıkıh ve hadîs ilmi tahsil etmişti. Çömlekçiydi ama o aynı zamanda çok kültürlü ve fakih bir zattı. TDV Ansiklopedisi’nde hakkında tafsilatlı bilgi var, okumanızı tavsiye ederim.
Dinini iyi bilmeyen kimse, genel kültür bilmekle aydın olamaz. Osmanlı devleti bütün okullarda ve bihassa Sultanî ve idadî liselerinde güçlü, sağlam, doğru din kültürü veriyordu.
«İslâm Kültür Atlası» isimli eser kütüphanemin baş köşesinde durur. Bu faydalı kitap, İsmail Raci El-Farukî ile karısı Luis Lamia El-Farukî tarafından telif edilmiş bir eserdir. Luis Lamia hanımefendi, İsmail Raci El-Farukî’nin sonradan Müslüman olan eşidir. Özellikle İslâm sanatı, estetiği alanında önemli araştırmalar yapmıştır.
Bir yabancı hanımefendi İslâm kültürünü dünyaya tanıtmak, üzerindeki peşin hükümleri bertaraf etmek için çalışıyor da, bizim İmam-Hatip okullarında, Fuzulî Divanı’nı anlayacak ve şerh edecek derecede, seviyede edebiyat-ı Osmaniye tedris edilmiyor, çocuklar cahil bırakılıyor!
Edebî yazılı zengin Türkçeyi öğrenelim... Yetecek kadar Arapça Farsça öğrenelim… Akaid, fıkıh öğrenelim… İlmihâlimizi çok iyi öğrenelim, ezberleyelim… Mantık bilelim… Cahil kalmayalım… İleride dine hizmet edecek çocuklarımızı, öğrenilmesi şart olan faydalı ilimlerle ve yazılı kültürle techiz edelim.
Cehaletle hizmet bir arada olmaz. 28.06.2022
YORUMLAR