GKRY-İsrail-Yunanistan İttifakına Karşı Türkiye’nin Jeopolitik ve Stratejik Duruşu

Ara 17, 2025 - 11:18
GKRY-İsrail-Yunanistan İttifakına Karşı Türkiye’nin Jeopolitik ve Stratejik Duruşu

Son birkaç yıl içinde GKRY ile İsrail yakınlaşmasının ve güçlü bir ittifak oluşturmasının perde arkasında yatan gerçekleri aleni olarak görebilmek için aralarındaki siyasi, ekonomik, stratejik ve askeri ilişkileri gözden geçirmemiz gerekiyor. Kıbrıs’ın İsrail için önemi yeni değildir! İsrail Devleti kurulmadan önce de Kıbrıs, Yahudiler için çok önemli bir adaydı. 1890’lı yılların sonlarında Rus ve Romanya Yahudileri için Kıbrıs’ta koloni kurma düşünceleri doğrultusunda yoğun bir çalışma başlatılmıştı. 150 yıl önce Rus ve Romanyalı Yahudiler Kıbrıs’a yerleştirilmişti. 1900’lü yılların başında Yahudi Doktrini ve bugünkü İsrail’in kuruluşunun fikir babası Theodor Herzl dönemin Yahudi göç sorununu çözmek için Kıbrıs’ı adres göstermişti! Yani bu sorun Kıbrıs Yahudi Kolonizasyonu ile çözüme kavuşturulmuştu.

2. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa Nazizm yükselişi ve Hitler’in Yahudilere yönelik yapmış olduğu soykırım sebebiyle İngiltere harekete geçmişti. Nazizm baskısı ve zulmünden kaçarak Filistin’e gitmek isteyen Yahudilere İngiltere yardımcı olmuş ve bu Yahudileri Kıbrıs’a yerleştirmişti. Hatta İngiltere,  Kıbrıs’a kaçan Yahudilere toplama kampı kurdu. Dünyanın zengin/varlıklı Yahudileri, Kıbrıs’taki Yahudileri yalnız bırakmadı ve sürekli yardımda bulundu. Artık dünyadaki Yahudiler için Kıbrıs önemli bir sığınma yeri olmuştu. Öte yandan Filistin topraklarında da bir Yahudi hareketliliği vardı. 1944-1948 yılları arasında Filistin’den parça parça toprak satın alan Yahudiler iyice güçlendiler ve Filistin toprakları üzerinde (1948 yılında) İsrail devletini kurdular. 1948 yılında İsrail devleti kurulur-kurulmaz da Kıbrıs’ta İngiltere kontrolünde olan kamplardaki 50 bin göçmen/sığınmacı Yahudi’ye İsrail yolu gözüktü! Ve İngiltere’nin organizasyonuyla Kıbrıs’taki 50 bin Yahudi İsrail’e göç ettirildi.

Şimdi de Kıbrıs Türklerinin tarihi geçmişine kısa bir göz atalım. Osmanlı’nın 2 Temmuz 1570’te Limasol, 4 Ağustos 1571’de Mağusa’yı alması ile birlikte Kıbrıs ve tüm Doğu Akdeniz Osmanlı hakimiyetine girmiş oldu. Osmanlı, Kıbrıs’ı fethettiğinde Ada’da çok az sayıda Rum vardı. Kıbrıs feth edilmeden önce Venedikli Katolikler, Ortodoks Rumlara aşırı baskı yapıyor ve Ortodoks Kilisesi açma hakkı tanımıyordu. Fakat Kıbrıs Osmanlı yönetimine geçtikten sonra Ortodoks Rumlar rahat bir nefes aldı ve sadece kendi Kiliselerini açmakla kalmadılar aynı zamanda Osmanlı sayesinde geniş yetkilere sahip oldular. Yunan tarihi kaynakları maalesef bu tarihi gerçekleri çarpıtmayı gelenek haline getirdiği için halkının (bu gerçekleri) görmesinden mahrum bırakıyordu! Maalesef Yunanistan ve GKRY, Osmanlı’nın tarihte Rumlara göstermiş olduğu dinlerini özgürce yaşama hakkını görmezlikten geliyordu! Hatta Türkler hakkında asılsız iddialarda bulunarak Kıbrıs Türklerinin asimilasyona uğramış Müslümanlar olduklarını iddia ediyorlardı. Osmanlı döneminde Kıbrıs’a Anadolu’nun birçok şehrinden Kıbrıs’a göç sağlanmıştır. 1545-1814 yılları arasında Kıbrıs’taki Müslüman Türkler adadaki Hristiyan Rumlardan yüzde 75 oranında (nüfuzca) fazlaydılar.

Bugün İsrail-Yunanistan-GKRY arasındaki siyasi, ekonomik, askeri ilişkilerin derinliğini anlayabilmek için Kıbrıs’ın tarihi geçmişi üzerinde durduk. Yani, adadaki Türk ve Rum varlığının tarihi derinliğine kısa bir yolculuk yaptık.  Ki bugün adada iki devletin (KKTC ve GKRY) arasındaki gerginliklerin dışa yönelik uzantısı olan Türkiye ve Yunanistan ve dahası İsrail gerçeğine ışık tutabilelim! GKRY üzerindeki geleneksel İngiltere etkisi dışında var olan Yunanistan etkisi! Ve gerek GKRY ve Yunanistan üzerindeki İsrail etkisi! İşte bu etkileşimin doğurduğu GKRY-Yunanistan-İsrail ittifakı sonucunda adada görülen siyasi, ekonomik, askeri hareketlilik! Daha açıkçası İsrail’in adayı adeta bir silah deposu hale getirmeye çalışması! İsrail’in son birkaç yıldır GKRY’ne silah sevkiyatı yaparak adanın jeopolitik ve stratejik önemini kendi lehine kullanmaya çalışması!

Son günlerde GKRY üzerinde Türkiye’yi çok yakından ilgilendiren üç garip/ilginç/tuhaf olay?! Birisi açıklama, birisi ziyaret, diğeri de şikayet!..  Açıklamayı Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Georgios, ziyareti BAE (Birleşik Arap Emirlikleri) Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayet Al Nahyan, şikayeti de GKRY Denizcilik Bakan Yardımcısı Marina Hatzimanoli yapıyor.  Peki, bu açıklamanın, ziyaretin ve şikayetin neresi garip, ilginç ve tuhaf?!

KKTC 15 Kasım 1983 yılında ilan edildi. KKTC kuruluşundan bu yana geçen 42 yıl içinde Yunanistan ve GKRY tarafından sürekli tahrik ve taciz edildi. Hala da tahrik ve taciz edilmeye devam ediyor. KKTC’nin kuruluş yıldönümü sebebiyle Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Georgios’un yapmış olduğu açıklamada iğrenç ifadeler kullanarak tahrik, taciz, öfke, kin kustu.  Başpiskopos Georgios, Türkiye’nin adayı işgal ettiğini, kalıcı olarak adada bulunmasının yasa dışı olduğunu, adayı Türkleştirmek istediğini, Türkiye’nin adadaki varlığını Kıbrıs Helenizmine, barışa, adalete karşı hakaret olduğunu ifade ederek Kıbrıs Kilisesinin halkının yanında dimdik durarak adanın özgürleştirilmesi için her türlü eylemi destekleyeceklerini açıkladı.

BAE (Birleşik Arap Emirlikleri) Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayet Al Nahyan ilk defa GKRY (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) ziyaret ederek GKRY Lideri Nikos Hristodulidis ile görüştü. BAE Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayet Al Nahyan’ın GKRY ziyaretinde Kıbrıs Türklerine soykırım uygulayan, EOKA ve ENOSİSE en büyük desteği veren, tüm Kıbrıs’ı Yunanistan torağı yapmak isteyen, 1950-1977 arası Kıbrıs Kilisesi Başpiskoposu, 1960-1974 arası Kıbrıs’ın ilk Cumhurbaşkanı, Kıbrıslı Din Adamı 3. Makarios’un anıtına çelenk koyması bir hayli dikkat çekti! Bu ziyaret ve yaşananlar Türkiye açısından BAE ilişkilerinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini zorunlu kılıyor.

GKRY Denizcilik Bakan Yardımcısı Marina Hatzimanoli, Türkiye’nin uyguladığı ambargolardan dolayı çok sıkıntı çektiklerini açıklayarak "Hristodulidis, Kıbrıs bayrağı taşıyan gemilerin Türk limanlarına yanaşması yasağının kaldırılması konusunu her zaman gündeme getiriyor."  Ama GKRY bayrağı taşıyan gemilerin hala Türk limanlarına yanaşamadığından dolayı Rum Gemi şirketlerinin bu durumdan olumsuz etkilendiğinden yakındı. Zaten daha önce GKRY lideri Nikos Hristodulidis bu konuda Türkiye’ye yapmış olduğu teklifte "Türk iş adamları için vizeleri serbest bırakarak başlayabiliriz. Aynı zamanda Türkiye, Kıbrıs bayrağı taşıyan gemilere limanlarını açabilir. 1987'den beri Kıbrıs bayrağı taşıyan hiçbir gemi Türkiye'ye yanaşamadı." demişti. GKRY’nin (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) Türkiye’ye yönelik bunca düşmanlığına rağmen hala Türkiye tarafından kendilerine uygulanan ambargonun kalkmadığından yakınarak sıkıntı çektiklerini açıklaması kadar tuhaf, garip ve ilginç bir açıklama olamaz!

GKRY (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) ABD ve İsrail’den sonra şimdi de AB’ye  (Avrupa Birliği) 1.2 milyar Euro tutarında (savaş helikopterleri, karakol gemileri, zırhlı savaş ve insansız hava araçları) silah alma talebinde bulundu. GKRY’nin bu talebini SAFE ((Security Action for Europe/(Avrupa için Güvenlik Eylem Planı) kabul eden AB, silah başvurusu listesini Brüksel’e gönderdi. GKRY’nin silah listesinde Fransa ve İtalya’nın ürettiği savaş helikopterleri, karakol gemileri, zırhlı savaş ve insansız hava araçları, top bataryaları, İHA savar sistemler bulunmaktadır.

Doğu Akdeniz’de jeostratejik denge boşluğunu fırsata çevirmek isteyen GKRY ve İsrail Devleti son birkaç yıldır silah sevkiyatına konusunda yoğun ilişkilere girdiler! Hatırlarsanız geçen yıl GKRY Savunma Bakanı Vassilis Palmas, hava savunmasının daha da güçlü hale getirilmesi için Baf ve Mari’deki üslere hava savunma sistemleri yerleştireceklerini açıklamıştı. Nihayetinde 2025 yılı içinde İsrail’den GKRY’ne İsrail-Hindistan ortak yapımı ve 130 km menzilli Barak MX hava savunma sistemleri sevkiyatı yapılmaya başladı. GKRY bu sistemleri aktif hale getirdiği zaman savaş uçağı, helikopter, insansız hava araçlarına karşı kendisini güvence altına almış oluyor.

GKRY ve İsrail arasında siyasi, ekonomik, savunma, stratejik, enerji, turizm vs. birçok alanda derin ilişkilerin olduğunu çok iyi biliyoruz. Ve son birkaç yıl içinde Doğu Akdeniz’de iki tarafın ortak güvenliği için savunma alanında adım atılmasına yoğunlaştılar. Hatta bu ilişkiler sadece GKRY ve İsrail arasında değil aynı zamanda İsrail-GKRY-Yunanistan arasında gerçekleşmektedir. İsrail’in Doğu Akdeniz politikalarında derin ilişkiler içinde olduğu Yunanistan ve GKRY ortaklığında savunma ve enerji konusunda önemli adımlar attıklarını apaçık görebiliyoruz. Bu durum Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de devre dışı bırakarak gücünü bertaraf etmeye yönelik atılan adımlar olarak da değerlendirilebilir. Ayrıca bu gelişmeleri, İsrail’in Doğu Akdeniz’de öne çıkma hamleleri olarak da görebiliriz. GKRY, İsrail’in güvenlik politikalarının güçlendirildiği bir alan haline gelmiştir. ABD ve İngiltere’den getirilen silahlar GKRY askeri üslerde depolanmaktadır.

İsrail, bir yandan Ortadoğu’ya kan kusturuyor diğer yandan geçmişteki Yunanistan ve GKRY ilişkilerini daha da derinleştirerek Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı güç gösterisinde bulunuyor. Ayrıca Türkiye-Mısır ilişkilerini baltalamak için her yola başvuruyor. Yunanistan, AB sonra GKRY güvencesiyle İsrail’e sırtını dayayarak çökmekte olan ekonomik gücünü toparlamaya çalışıyor. Aynı şekilde (bu gelişmelere dürbünün ters tarafından bakacak olursak) Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’de kendisini yalnız hisseden İsrail, Yunanistan ve GKRY ile geliştirdiği siyasi, ekonomik, enerji ve savunmaya yönelik ilişkileri sayesinde bu yalnızlığını gidermeye çalışıyor. Bütün bu gelişmeler karşısında Türkiye her geçen gün dünyanın en güvenilir ve en saygın ülkesi olarak Avrupa’da, Ortadoğu’da, Müslüman Türk ve Arap dünyasında gücüne GÜÇ katarak etkin bir rol oynamaya devam ediyor. İsrail, Yunanistan, GKRY ne yaparsa yapsın Türkiye’nin bu gücü karşısında şaşkınlığı sürdürmeye devam edecektir. Ve öyle bir gün gelecek ki İsrail, Yunanistan ve GKRY Türkiye’ye muhtaç olacaklar ve aman dileyecekler!

2023 yılından bu yana GKRY Cumhurbaşkanı ile İsrail Başbakanı Netenyahu arasında siyasi, ekonomik, stratejik, savunma, enerji ve turizm alanındaki ilişkilerin derinleşmesi sonucunda GKRY, İsrail’den savunmaya yönelik silah alımlarını daha da hızlandırmaya başladı. İsrail, GKRY sayesinde Kıbrıs’ın güneyini adeta bir silah deposu haline getirmiştir. İsrail ve GKRY arasındaki bu gelişmelerden Yunanistan da bir o kadar memnundur. Çünkü tüm gelişmelerin kendi çıkarlarına hizmet edeceğini çok iyi biliyor! Güney Kıbrıs’ın İsrail tarafından bir ÜS haline gelmesi en çok Yunanistan’ın işine yaramaktadır. O sebeple Doğu Akdeniz’de kendileri için en büyük tehlike olarak gördükleri Türkiye’ye karşı İsrail-Yunanistan-GKRY güçlü bir ittifak oluşturduklarına inanıyorlar.

İsrail-Filistin/Gazze arasında sağlanan ateşkes sonrası alınan karar üzerine Gazze’de konuşlandırılacak olan uluslararası askeri barış gücü içende yer olacak olan Türkiye’ye ilk tepki İsrail, Yunanistan ve GKRY’inden’den gelmişti. İsrail, Gazze’de Türk askerini istemediğini aleni bir şekilde açıklamıştı. Yunanistan ve GKRY süreçle ilgili Türkiye konusunda kafalarının karışık olduğu yönünde açıklamalarda bulundular. İsrail’in Gazze’ye gelecek birlikler içinde GKRY’ni istemesi ne kadar manidardı! GKRY, İsrail’den sürecin işleyişi ile ilgili detaylı bilgilendirilme talebinde bulunmuştu. GKRY Dışişleri Bakanı Constantinos Kombos, İsrail ile iyi ilişkiler içinde olmaları ve Gazze’ye mesafe olarak yakınlıklarından dolayı GKRY’nin Akdeniz’de benzersiz bir konumda yer aldığının önemine vurgu yaptı. Yani, Trump’ın da açıkladığı gibi Gazze Planı’nın içinde Kıbrıs’ın Gazze’ye yakın olması ve GKRY’nin iki yıl önce açmış olduğu deniz koridorunu Gazze için enkaz kaldırma ve inşaat malzemelerinin ithalatında kullanılacağı da belirtmesi herhalde tesadüf olamazdı!

ABD’nin İsrail, Mısır ve Yunanistan ilişkileri ister-istemez GKRY’nin de önemini de hatırlatıyordu! Fakat bu durum İsrail, Yunanistan ve GKRY için Türkiye’nin dışlanması için yeterli değildi! Çünkü ABD’nin Türkiye ilişkileri son derece iyiydi. Bilhassa Trump ve Erdoğan arasındaki dostluk ilişkileri dünyanın birçok ülke liderini kıskandıracak düzeydeydi. Maalesef İsrail, Yunanistan ve GKRY böylesi bir ‘gerçek’ karşısında elleri-kolları bağlı kalıyordu. Ayrıca Türkiye, Ortadoğu ülkeleri üzerinde bir o kadar etkiliydi. Öte yandan Türkiye Akdeniz kıyı şeridindeki jeopolitik üstünlüğü, Türkiye’nin KKTC üzerinden Akdeniz’deki jeopolitik ve stratejik gücü, Libya ve İtalya ile deniz yetki anlaşması, enerji, güvenlik ve stratejik ilişkileri hesap edildiğinde İsrail, Yunanistan ve GKRY müttefikliği hiçbir şey yaramayacak duruma geliyor! Çünkü Türkiye, Doğu Akdeniz’de çok önemli bir aktör olmaya devam ediyor!  Yine de Türkiye, kendisine karşı İsrail-Yunanistan-GKRY ittifakını asla hafife almadığını ve gerekli tüm tedbirleri aldığını ifade etmek isteriz. Türkiye gerek Ortadoğu’da gerekse Doğu Akdeniz’de caydırıcı ve barışçı bir güç olduğunu zaten bütün dünyaya ispatlamıştır!

GKRY-İsrail ilişkilerinin gelecekte doğuracağı sorunları gündeme getiren Cyprus Mail gazetesinde, F.Z. imzasıyla yayınlanan bir analizde İsrail’in varlığı üzerine dikkat çekilerek GKRY uyarılıyor!..  Analizde "Yolsuzluk davaları ve ideolojik aşırılıklarla boğuşan mevcut İsrail yönetiminin, gerçekten de GKRY'nin hayal ettiği müttefik mi yoksa Doğu Akdeniz'de kendi stratejik dayanağını arayan bir güç mü?" diyerek çarpıcı ve önemli bir tespitte bulunuluyor. Ayrıca GKRY’nde yerleşik 15 bin İsraillinin olduğunu hatırlatılarak bu durumun halk üzerindeki etkisinden bahsediliyor. Cyprus Mail gazetesi, İsrail’in GKRY’ni silahlandırmasının altındaki gerçeği izah ederken “Bu gelişmeler Kıbrıs'ın savunmasını ve ekonomisini güçlendiriyor gibi görünse de adayı İsrail'in bölgesel hedeflerine daha da sıkı bir şekilde bağlıyor… Ada, İsrail'in bölgesel savaş operasyonları platformunun bir uzantısı ve daha geniş çaplı bir çatışmada potansiyel bir hedef haline gelme riskiyle karşı karşıya. Kıbrıs bu haritada görünmese de pratikte bu genişleyen etki alanının bir parçası olma ve İsrail'in bölgedeki stratejik nüfuzunun fiili bir uzantısı olma riskiyle karşı karşıya. ” diyerek adadaki İsrail tehlikesini GKRY’ne hatırlatıyor!..

Ayrıca bazı Rum gazetelerinde İsrail için GKRY’nin “Kıbrıs’ın arka bahçesi” olduğuna dair haberler çıktı. Yahudilerin Kıbrıs’tan neden arazi aldıkları ile ilgili analizler yapıldı. GKRY Emekçi Halkın İlerici Partisi (AKEL) bile Yahudilerin ülkelerinde mülk sahibi olmaları konusunda "Ülkemiz elden gidiyor, İsrail bizi işgal ediyor" diyerek Kıbrıs halkını ve hükümetini uyarıyor! Hatta AKEL Parti Genel Sekreteri Stefanos Stefanu bile geleneksel müttefik İngiltere’nin bile tepki gösterdiği İsrail’e şu andaki Rum yönetiminin bağlılığı sorgulayarak “Rum lider Nikos Hristodulidis'in İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya ne borçlu?” diye soruyor!.. Demek ki GKRY içinde de İsrail’e karşı tepkiler var! İsrail ile olan derin ilişkilerin gelecekte GKRY için tehlike oluşturabileceği gerçeğini görebilen gazete ve gazeteciler var.

Şu ana kadar üzerinde durmaya çalıştığımız GKRY-Yunanistan-İsrail arasındaki güçlü ittifakın Türkiye açısından hiçbir öneminin olmadığını tarihi ve güncel gelişmeler ve olaylar ışığında izah etmeye çalıştık. Yine de Türkiye olarak GKRY-Yunanistan-İsrail ittifakını hafife alınmaması gerektiğinin altını bir kez daha çizmek istiyoruz. Zaten Türkiye de böyle bir ittifakı hafife aldığı da yok. Önemli olan gelecek! Yani, Ortadoğu’da ve Doğu Akdeniz’de barışın sağlanması. İşte tam burada Türkiye’nin gücü ortaya çıkıyor. Türkiye’nin barışçıl diplomatik gücünü ABD başta olmak üzere Rusya ve bazı AB ülkeleri ve dünyanın birçok ülkesi tarafından çok iyi biliniyor. O yüzden isimlerini belirttiğimiz bu ülkeler ve kuruluşlar Türkiye ile ilişkilerini hep sıcak ve iyi tutmaya çalışıyorlar. Peki, size ne oluyor ey İsrail, Yunanistan, GKRY?! Ne oluyor size ki hala Türkiye’ye karşı kin ve öfke kusuyorsunuz?!