HUZUR KENTİ KASTAMONU’DA TURİSTİK DENEYİM YAŞAMAK
Yaşadığımız yöre Kastamonu, neresidir ve nasıl bir yerdir?
Dr. Muharrem AVCI
Kıymetli Başkent Postası okuyucuları, öncelikle hepinizi selam ve muhabbetle selamlıyorum. Bu sayıda, nostaljiyle karışık Kastamonu’yu deneyimlemek ve hatırlanabilir turizm üzerine bir yazı kaleme almaya gayret ettim. Şimdi bu yazımı sizlere taktim etmek istiyorum izninizle...
“ Hayat geriye bakarak anlaşılır, ileriye yürüyerek yaşanır.” sözünden hareketle, bir akademisyen bakış açısıyla değil yörenin insanı olarak tecrübelerin imbiğinden süzülen bilgileri paylaşmaktan kıvanç duyacağımı belirtmek istiyorum.
Bilenler bilir, 1990 Yılından beri Kastamonu’nun turizm gelişmesi serüveni içerinde yer almaktayız. Bu heyecanlı serüven; akademik hayatın gereği Lisansüstü eğitimimiz ve yönetici olarak vazife yaptığımız İl Turizm Müdürlüğü göreviyle başladı. Kimine köşe yazısı ve yayın danışmanı olarak katkıda bulunduğumuz (Kastamonu ve Turizm, Kastamonu’nun Sesi, Kastamonu Atabey), kimisini ise bizzat yayın hayatına sunduğumuz değişik dergilerle (Beş İnci Mevsim ve Kastamonu’dan Yeni Çizgi) devam etti. Bunlar yetmiyormuş gibi, günümüz adıyla STK’ların (Vakıf, Dernek ve Spor Kulübü) 22 tanesinin içerisinde gönüllü kurucu, yönetici ve başkan sıfatlarıyla yer aldık. Bir de baktık ki turizmci anlayışın ötesine geçmişiz. Yazdığımız çizdiğimiz, yaptığımız yaşadığımız her şey Kastamonu olmuş; onulmaz bir Kastamonu sevdasına tutulmuşuz. Kastamonu konusunda bir hizmet, bir mücadele söz konusu olduğunda hep önde koşan, deyim yerindeyse, “ bir aferine bir yayık ayran içer” hale gelmişiz. Bu sevda uğruna istismarlara uğramak bile bizi yolumuzdan döndüremedi. Kastamonu’yu düşünmek, hissetmek ve yaşamak, artık bizim hayat tarzımız olmuştu. Elbette ki bu serüvende yalnız değildik, birçok Kastamonu sevdalısıyla omuz omuza, gönül gönüle yol kat ettik. Dolayısıyla, tüm dostlara şükranlarımızı sunmak istiyoruz. Bu çalışmalara emeği geçen herkesi, bu vesileyle candan kutluyor, başarılarının devamını diliyoruz.
Konu başlığımız aslında “TANIMA, TANITMA, TANINMA, KORUMA, GELİŞTİRME, HUZUR KENTİ KASTAMONU’DA TURİSTİK DENEYİM YAŞAMAK” tır.
O halde, önce şu sorularla yola çıkalım:
Neyi? Kime? Nasıl tanıtacağız?
Bu soruların cevapları, öylesine önemli ki:
Çünkü “ tanıdığımız kadar tanıtır, tanıttığımız kadar tanınırız.”
Tabii ki bu durumda ilk alt başlığımız, tanımak olmalıdır.
TANIMA:
Öncelikle, tanımak gerek, iyi tanımak gerek; ama öyle üç beş kişinin tanıması yetmez; Kastamonu’da yaşayan herkesin gönüllü turist rehberi olabilecek kadar, il dışından gelen misafirlerini gezdirebilecek kadar yöreyi bilmesi, tanıması ve doğru tanıtabilmesi gerek.
Öyleyse, Yaşadığımız yöre Kastamonu, neresidir ve nasıl bir yerdir?
Kastamonu; Doğanın, kültürün ve konukseverliğin kaynaştığı güzel ve şirin bir il.
Bir huzur kenti.
Kastamonu; övünç kaynağı mazisi, henüz ayakta duran tarihi dokusu ve sımsıcak insanlarıyla, yeşil mavi ve beyazla iç içe yaşamaktadır.
Kastamonu; Anadolu’nun kuzeyinde, Karadeniz Bölgesinin batı bölümünde yer alan, her biri ayrı ayrı turizm çeşitliliği potansiyelini bünyesinde barındıran, 20 ( Yirmi ) ilçesi bulunan bir ilimizdir.
Turizmin çekim ögeleri; doğa ve kültürel doku açısından nasıl bir yöredir, Kastamonu?
DOĞA YAPISI
İlimize, doğa yapısı açısından baktığımızda şöyle bir manzara görüyoruz:
Şarkılara ilham kaynağı olmuş Ilgaz dağları, Milli Parkı ve zirvede kayak yapma imkânı,
Tosya, Araç ve İhsangazi ilçelerinde yemyeşil yaylalar, çam kokulu ormanlar, bağlar, bahçeler, dipsiz göller,
PAN parks ilan edilmiş Küre dağları ve Milli Parkı; Pınarbaşı ve Azdavay ilçelerinde macera kanyonları, esrarengiz mağaralar, şelaleler ve muhteşem kır hayatı,
Daday ilçesinde; barajları, göletleri içine alan turizm çiftlikleri, atlı ve ATV’ li doğa turları,
Cide, Doğanyurt, İnebolu, Abana, Bozkurt, Çatalzeytin ilçelerindeki, doğal plaj ve koyları, denize nazır ormanları, küçük balıkçı köyleri ile Batı Karadeniz’in görülmeye değer bir yeri olup doğanın, kucağında özenle sakladığı bir yöredir, Kastamonu.
Yeşildir Kastamonu, mavidir ve beyazdır.
Ormanlarında yeşilin enva-i çeşit tonlarıyla, sahil şeridinde dalga sesleriyle, mesire yerlerinde yorgunlukları alıp götüren serin rüzgârlarıyla dinlendirir.
Yaylaları, çam ağaçları, nefis şifalı sularıyla hayatın yaşanmaya değer olduğunu somut bir biçimde kanıtlar.
KÜLTÜREL YAPI
İlimizin tarihi ve kültürel yapısına gelince; doğası kadar zengin bir tarihi mirasa sahiptir:
İlk fazda, Eski Anadolu Medeniyetlerinin M.Ö ki ve Türklerin Anadolu’ya gelmeden önceki 2000 yıllık tarih yolculuğu; ilimizin her köşesinden, Arkeolojik, kentsel ve doğal sitler ile kaya mezarları olarak, bizleri selamlar.
İkinci periyodda, Bin yıllık muhteşem Türk İslam Medeniyetinin Camileri, türbeleri, hanları, hamamları, bedestenleri, abideleri, tarihin derinliklerinden gelen daha nice muhteşem yapıları, asırlardır sürmekte olan geleneklerimizin, hala dipdiri yaşadığını ve sonsuza dek yaşayacağını müjdeler.
Bu muhteşem mirasta; konaklardan külliyelere ve Türk’ün Kurtuluş Savaşının eşsiz mücadele destanlarına kadar keşfedilecek çok çeşitli sırlar gizlidir.
Kastamonu’nun, Müslüman Türklüğün, kültür destanını kavrayabilmek için; Selçukluyu, Çobanoğullarını, Candaroğullarını, Osmanlıyı, Milli Mücadeleyi ve Cumhuriyet Dönemini iyi anlamak gerek,
2018 Türk Dünyası Kültür Başkenti Kastamonu’yu tanımak gerek,
Vakıf medeniyetini, Edep medeniyetini, Tasavvuf medeniyetini, Gönül medeniyetini kavramak gerek,
Çanakkale’yi, Milli mücadeleyi, orada ki ruhu heyecanı hissetmek gerek.
İşte, bu destanın tanıkları, izleri burada, açık hava müzesi Kastamonu’da yaşıyor:
Ahşap işçiliğinin dünyadaki en güzide örneklerinden Kasaba köyü Mahmutbey Camii,
( Nihayet fark edilebildi. Şu an UNESCO’nun Kültür Mirasları aday listesinde yer aldı. İnşallah ana listeye de girer. Bizlerde, Dünyanın birçok ülkesinden konukları bu muhteşem eserimiz sayesinde ağırlama imkânına kavuşuruz. )
Bir çağı açıp bir diğerini kapatan, Fethi Mübin-i gerçekleştiren Fatih Sultan Mehmet Han’ın, annesi Hatice Âlime Huma Hatun’nun memleketi ve onun anısına düzenlenen Fetih Şölenleri,
Hisar ardı mevkiinde bulunan Şeyh Şaban-ı Veli Külliyesi ve On yedi bin Evliya’nın adına tertip edilen ve 1992 yılından beri yapılan (son iki yıldır salgın münasebetiyle gerçekleştirilemeyen)Uluslararası Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli ve Kastamonu Evliyaları Anma Haftası,
( Bu külliye; Kastamonu’nun manevi mimarı ve asgari müştereği, Anadolu’nun dört manevi direğinden biri olan Hz. Pir’e ait olup, 2019’da vefatının 450.yıl dönümü münasebetiyle, UNESCO ve TÜRKSOY’a “ Şeyh Şa’ban-ı Veli Yılı” ilan edilmesi için önerilmiştir.)
Merhum şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un istiklal vaazını verdiği Nasrullah Camii,
Cumhuriyet Meydanında ki Şehit Şerife Bacı ve Modern Türkiye Anıtı,
Oluk başında ki Şehitler Anıtı,
Milli Mücadelenin şah damarı, ulu önder Atatürk’ün “ Gözüm cephede kulağım İnebolu’da” dediği İstiklal Yolu, bu muhteşem destanın belli başlı tanıklarıdır.
Bütün bunları, bu yörede yaşayan herkes gezerek görmeli, anlamalı, hissetmeli ve anlatabilmelidir.
Gelelim tanıtmaya;
TANITMA:
Bu kavram, aslında, pazarlama bilimine aittir. Tanıtma deyince, hemen aklımıza Pazarlamanın en önemli bilim adamlarından Phillip Kotler geliyor;
Kotler kitabında şöyle diyor:
“ Kim olduğunuzu bilmiyorum!
Ortaklığınızı bilmiyorum!
Ortaklığınızın ürettiği malların neler olduğunu bilmiyorum!
Ortaklığınızın neyin yerine geçtiğini bilmiyorum!
Ortaklığınızın müşterilerini bilmiyorum!
Ortaklığınızın geçmişini bilmiyorum!
Bu durumda, sizin bana satmak istediğiniz şey ne olabilir? Diye kendi kendime soruyorum.”
Görüldüğü gibi, tanıtma bu denkleme cevap vermek zorundadır.
İster ürün tanıtalım, ister hizmet, ister kişi, ister yöre, ister ülke, yöntem; hepsinde aynıdır.
Tanıtma deyince; “ bir kişi, topluluk veya kurum tarafından uygun yöntem, teknik ve haberleşme araçlarından yararlanılarak hedef grupları, bir durum veya olay konusunda aydınlatmak veya bir tutum ve davranış sahibi kılmak amacına yönelik bir faaliyettir.”
Bir ülkenin tanıtılması: o ülke ve milleti hakkında olumlu bir görüntünün yaratılması, iç ve dış sorunlarıyla ilgili görüş, düşünüş ve hedeflerinin çeşitli yollardan devamlı olarak duyurulmasıdır.
Ülke tanıtma faaliyetinin içine; toplumun yapısı, kültürü, gelenekleri, ekonomisi, siyasi teşkilatlanması, çağdaş nitelikleri ve işleyişi girmektedir.
Yöre tanıtımı için de aynı yöntemden yola çıkılarak; kültürel, çevresel, ekonomik ve turistik tanımlardan söz edilebilir.
TANINMA
Nasıl tanınıyoruz? Bizi kimler tanıtıyor?
Bu soruların cevapları, tanıtma stratejileri için son derece önemlidir.
Kastamonu’nun ve Kastamonuluların algılanmasında, maalesef negatif bir tanınma söz konusudur.
“ Kalesi, kulesi, deresi, içinden akar kirli deresi.”
( Dere ıslah çalışmasına rağmen, yer yer, özellikle de yaz mevsiminde, ortaya çıkan koku nedeniyle, bu deyiş yok edilememiştir.)
“ Daş düşebülü, tomruk yuvarlanabülü, ayu çıkabülü”
“ Dep dep,” bunların bazılarıdır.
İşte bu noktada, bizi kimler tanıtıyor sorusuna cevap aramak gerekiyor:
Bu konuyu içten ve dıştan tanıtanlar olmak üzere ikiye ayırarak ele almak yerinde olacaktır;
İçeride, bizi tanıtanlar, vitrinde duranlardır. Kimdir bunlar?
Turizm sektöründe konuklarla yüz yüze çalışan herkes, bu kategoride yer almaktadır.
Dıştan tanıtanlar ise;
Mesela; Okulda dönem kaybetmiş, okulunu uzatmış üniversite öğrencisi,
Askerliğini yaparken komuta kademesinde olumsuzluk yaşamış genç ile yemin törenlerinde yer bulamamış asker aileleri,
Amirlerinin yersiz davranışlarına muhatap olmuş;şu veya bu nedenle ilimizden olumsuzca ayrılmış memurlar…
Memnun edilememiş konuklar… vb.
İyi izlenimlerle ayrılanlar bir kez konuşurken, kötü hatıraları olanlar en az on kez konuşuyorlar. Memnun turist, memnun olmayan turist misali.
Elbette ki yapılan özel tanıtım günlerinin ve katıldığımız fuarların etkisi, tanıtmada çok ama çok etkilidir. Fakat stantlardan mutsuz ayrılan bir ziyaretçinin, bir konuğun kaybettirdiklerini, hiçbir tanıtma stratejisi telafi edemez.
Eğer turizmde bir destinasyon, olacaksak; ki bu Kastamonu için dönülmez bir hedeftir; sektörümüzü iyi yetiştirmeli ve halkımızı turizme iyi hazırlamalıyız.
KORUMAK VE GELİŞTİRMEK:
Neleri? Nasıl koruyacağız? Neleri geliştireceğiz?
Öncelikle doğal, kültürel ve sosyal çevremizi sürdürülebilir bir yaklaşımla koruyacağız. Bu konuda Kastamonu’nun; korunan doğal alanlarıyla, somut ve somut olmayan kültürel miraslarının tespiti ve onarımına yönelik çabalarıyla ve tescillenmiş coğrafi işaretli ürünleriyle turizmi deneyimlemeye hazır olduğunu görmekteyiz.
Neleri geliştirmemiz gerekiyor?
Konaklama imkanlarının, rekreasyon alanlarının ve turizme dönük hizmet kalitesinin geliştirilmesiyle, hatırlanabilir bir turistik deneyim yaşamaya ve yaşatmaya hazırız diye düşünmekteyiz.
Hayırlısıyla yaşadığımız bu pandemi sürecinden kurtulunca, Kastamonu’da artık herkesin dile getirdiği “ Kuzeyin Parlayan Yıldızı” hedefine ulaşmış olacağız.
Son satırlar olarak; konuklarımıza şöyle hitap edebileceğiz inşallah…
Tüm devirlerin derlendiği kültür miraslarını, zirvede kayak yapma imkânını, atlı ve yaya doğa sporlarıyla uğraşmayı, kanyon ve mağaralarda macera yaşamayı ve Karadeniz sahilleriyle kucaklaşmayı, yeşilin her tonunu mavi ve beyazla iç içe bulabileceğiz bir yöreye geldiniz. Hoş geldiniz safalar getirdiniz
Birbirinden ilginç turizm türleriyle sizleri kucaklayacak olan ilimizi, büyük bir heyecanla geziniz. Seyahatinizi huzur ve mutluluk içerisinde geçiriniz. Kendine özgü pastırmalı ve etli ekmeğinden, püryan kebabından, çekme helvasından ve on üç tescilli coğrafi işaretli ürününden oluşan yerel yiyeceklerinden tadınız.
Ziyaretiniz sonrası dönüşünüzde eşinize dostunuza Kastamonu hatırası olarak yöre insanlarımızın el emeği göz nuru ile bezenmiş el sanatlarından, çam sakızı çoban armağanı türünde hediyeler götürünüz. Yeniden görüşmek dilek ve temennisiyle, hepinizi Şeyh Şaban-ı Veli Hazretlerinin sözleriyle karşılıyor ve uğurluyoruz:
“ GELİŞİNİZ GÜLE GÜLE
GİDİŞİNİZ GÜLE GÜLE
HER İŞİNİZ GÜLE GÜLE”