Geçen sene bu zamanlar, İstiklal Gazetesinde yazıyordum.
“Koronalı Beràt Kandili” başlıklı ve 07.04.2020 tarihli yazımda bir musibet (âfet, belâ) olarak mâruz kaldığımız güzel gün ve mübarek gecelerimizin tadını kaçıran Korona illetinden bahsetmiş, okurlarımın Beràt kandilini yine bugünkü gibi buruk bir sevinçle kutlamıştım.
Şöyle diyordum o yazımda: “Bu gece mübarek Şá’ban Ayı’nın yarısı. Yàni mübarek Beràt Gecesi (Kandili). Bu gece amel defterlerimiz devrediliyor! (Bunun Levh-i Mahfuz’daki kader bilgilerinin istinsahı (çoğaltılması, kopyalanması suretiyle dağıtımı) olduğunu söylemiştir âlimler) Bu gece seneye bu vakte kadar ölecekler meselâ, ilgili meleklere bildiriliyor… Artık koronadan mı yoksa bambaşka bir vesile ile mi öleceğiz, hangi tarihte can emanetini teslim edeceğiz Allah bilir…
Amel defterlerimiz devrediliyor! Bunun anlamı bizler de yegan yegan kendi senelik muhasebemizi yapmak durumundayız. Geçen sene içinde neler yaptık, yapmamız gereken neleri yapmadık?”
* * *
Kral vergileri arttıyor, ardından da “halk ne dedi?” diye adam salıp vaziyeti kontrol ettiriyormuş. Gelenler “halk kızdı, bağırdı çağırdı fakat size kötü bir söz söylenmedi” dedikçe de vergileri gıdım gıdım arttırmaya devam ediyormuş. Bir gün farklı bir haber gelmiş: “Kralım halk sokaklarda oynamaya başladı!..”
Kral, “tamam bu kadar yeter” demiş, vergi artışı bitmiş. Korona işi de halkı o hale getirdi ki, adamın komşusu gözünün önünde Covid-19 ile vefat ettiği halde, “korona morona yok” diyor ve sırıtıyor bir de…
Bill Gates midir ne karın ağrısıysa ve diğer krallar da “artık yeter” derler mi acaba? Mübarek gece hürmetine Allah’tan niyazım, belâyı başımıza saran bu lâ’netlikler, en feci şekillerde kahrolsunlar.
* * *
Merhum Muzaffer Ozak hocaefendinin Beràt Gecesi (kandili) hutbesi var. İsteyen internette kolayca bulur.
Hutbenin daha ilk cümlelerinde içim bir hoş oldu. Hutbe mutad, alakalı bir âyet-i celîle ile başlıyor. “Kâlallahu Azze ve Cell” (Aziz ve şânı, celâli yüce Allah buyurdu ki) girişinden sonra besmele çekilerek Duhân Sûresi’nin ilk dört âyeti okunuyor. Meâlen âyet-i celîleler şöyle:
“Hâ, Mîm. (Halâl ile haràmı ve sâir hükümleri) açıkça bildiren (bu) kitaba yemîn ederim ki, hakıykat, biz onu mübarek bir gecede indirdik. Gerçek, biz (onunla kâfirlerin uğrayacakları azâbı) haber vericileriz. (O, bir gecedir ki) her hikmetli iş, nezdimizden bir emr ile, o zaman ayrılır…”
Ve şimdi dikkat buyurun hutbe şöyle devam ediyor: “Gönülleri nûr-i îmân ile münevver olan, Allah’ın sevgili kulları ve Resûlullah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) kıymetli ümmetleri, Hakk’ın cennetine tâlib, rızâsına râgıb, cemâline âşık olan mü’minler!”[1]
Şu en küçük bir yapmacıklığı olmayan nezakete, şu fevkalâde samimi ve hayırhâh bir gönülden neşet ettiği áşikâr hitabete bakar mısınız?
Sanki hazirunun hattâ milletin tamamı takvalı mübarek mü’minlerden teşkilmiş gibi hitabediyor cemaate. (Zamane hocalarda cehl-i mürekkeb hâkim. Hem bilmiyorlar hem de burunları kaf dağında)
Ah, ahh, keşke millet gerçekten de hocanın tasviri kadar güzel surette; Allah’ın sevgli kulları (Hakk’ın cennetine tâlib, rızasını isteyen, cemâline âşık müminler) olabilseydi ne derdimiz olurdu?
Sûre-i Yâsîn 70’inci âyette meâlen; “biz dirileri inzar ederiz (korkutarak uyarırız)” buyurulur. Mü’min, merhum Mehmed Âkif’in tâbiriyle “dipdiri meyyit” olmamalı. “İnsan uykudadır, ölünce uyanır” buyurulmuş. Mánâsı ölmeden önce (gafletten) uyanmak. Kafayı teneşire koyduktan sonra değil. 27 Mart 2021
————————————————-
[1] Merhum Muzaffer Ozak hocaefendinin Berat Gecesi Cuma Hutbesi’nden – 4 Haziran 1982.
YORUMLAR