İlim irfan âlemin neyine...
Sözün tamamı başlık için uzundu kısalttım. Malûmâlileri, lafın aslı, “İlim irfan âlemin neyine, değişirler ad...
Sözün tamamı başlık için uzundu kısalttım. Malûmâlileri, lafın aslı, “İlim irfan âlemin neyine, değişirler adamı elin çingenesine”dir.
Dünya kuruldu kurulalı hin oğlu hinler ve saftirikler vardır. Yanısıra ilim adamları ve ceheyli cüheyla da vardır.
Bir de ilimle iştigal etmelerine, âlimlik payesi almış olmalarına rağmen ilim tahsili yapmamış, yàni âlim olmayanların, zır câhillerin bile yapmadığı hataları yapan, hattâ bunlarda ısrar ettikleri için cahiliye ölümüyle ölenler vardır.
Öldüğü için açık olarak adını zikretmeyeceğim, bunlardan biri iyi tanınıyor, şöhretli ve reformist bir ilâhiyatçıydı ve ezik İslâmcılar tarafından her dediğine inanılıyordu. (şimdilerde herkesin terör çetesiyle andığı F. Gülen de böyle değil miydi?) Herif nihayet kanser oldu ve feci bir şekilde tipi dahi değişerek öldü gitti.
Müteveffa hayattayken «Kur’ân Müslümanlığı» nam, ucube ve gerçek İslâma fevkalâde muhâlif nevzuhur bir İslâmcı ideolojinin mucidi olmuştu.
Müslümanlar arasında «herkes içtihat yapabilir» fitne kapısını açmış ve haliyle mektebinin şakirdlerini de aynı vartaya yuvarlamıştı. Reformistler günümüzde artık sayı itibarıyla o kadar çoğaldılar ki say say bitmez. İslâmın temel ilmihal ve akaid bilgilerinden mahrum zavallı “sözde tahsilli” ezikler de bunların peşinde ziyan oldu, el’ân da oluyorlar.
Dilimizde tüy, kalemimizde mürekkep bitti, klavyenin tuşları eskidi ama bu eziklere bir türlü anlatamadık. Yazılarımız hak ettiği okur sayısını bulamadığı, bu ezik “sözde tahsilli”lerin etkilendiği rütbeli (kıdemli) “sözde ziyâlı” (entelektüel müsveddesi) eşhası -çoğunlukla isim vermeden, yalnız marifetleri ya da yedikleri haltlarla- anlatsak da eziklerin haberi bile olmadı.
Olanlar da doğru anlayamadılar. Kibirleri ve/veya cehaletleri yüzünden anlayamayanların yanısıra “bu kadar doğrucu Davut olma, okunmazsın (okumayız)” diyerek okurluğumdan istifa edenler bile vardı.
Hani adam dostuna demiş ya, “beni bir tek sen anladın, sen de yanlış anladın” diye… 30 seneyi mütecaviz yazı hayatımda sıkça başıma gelmiş bir hadisedir bu. Kırk yılın başında bir anlayan çıkar o da yanlış anlamıştır. Kalem sahipleri bunun nasıl bir bahtsızlık olduğunu iyi bilir.
Meselâ merhum Necip Fazıl üstadın eski (eskimez) ve «Kalem Kudreti» başlıklı bir yazısı vardı ünlü “Çerçeve” nâm köşesinde[1].
Başkent Postası’ndaki ikinci yazım (2 Ocak 2021) “Anlatamadık gitti” başlıklıydı. Meramımı üstat mükemmel bir şekilde anlattığı için o fıkrasını hülasa ettiğim bahsekonu yazımı da fırsat bulursanız okuyunuz.
Yeri gelmişken...
Bendeniz, yalnızca yakın çevremi, akrabalarımı (hattâ yalnızca Türkiye’yi bile) değil, tüm âlem-i İslâm kardeşlerimi düşünerek endişeleniyor, insànlara “agâh olun” diyebilmek için millet yatıp uyurken, eğlenirken kılı kırk yararak araştırıyor ve hergün (istisnasız her gün) emek dolu bir makale ile huzurlarınıza çıkıyorum.
Hakiki ve edebî yönüyle de çok kıymetli polemikleri tenzih ederek belirteyim ki, bendeniz (gerekmediği halde) her satıra yalnızca tek cümle, hattâ tek kelime kondurulmuş «üçkâğıtçı polemik» yazıları da yazmam[2].
İster okusunlar ister okumasınlar umurumda olmazdı fakat bir yazarın vazife mükellefiyeti yalnızca yazıp çekilmek değil, sonuna kadar uğraşıp okurlarını ikna etmektir aynı zamanda.
(İkinci yazı) Bilgisayar kullanmak efdâldir
Hasseten akıllı, araştıran, öğrenme açlığı çeken gençlere seslenmek istiyorum. Elinizdeki akıllı telefonları (bilgisayırın yaptığı birçok şeyi yapabilen mobil cihazları) değil, bilgisayarları tercih edin.
Cep telefonlarının ekranları küçük ve fena halde göz yorucu. Yanınızda muhaberat (iletişim) için mütevazı bir tane bulunsun ancak onları bilgisayar gibi kullanmayın.
Ve kimisi iyi bir notebook dizüstü bilgisayardan bile pahalı “akılsız telefonlarını” asla binlerce lira vererek satın almayın!
Araştırmak, merak ettiğiniz şeyleri öğrenmek için en az 15 inç (köşeden köşeye yaklaşık 40 cm) ekranı olan bir dizüstü bilgisayarınız olması ve yollarda falan değil, efendi gibi evinizde oturarak bu işleri yapmanız efdâldir (daha faziletli ve üstündür).
“Akılsız telefonları” hızla yayılıyor ve “yaşasın enayiler” diyerek birileri servetlerimizi cukkalıyor. Cihazı akıllı, sahibi akılsız bir genç olmak istemezsiniz değil mi? Hem bu aynı zamanda millî serveti israf ve gözlerinizi kör etmek mánâsına gelirken. 22.08.2021
---------------------------------------------------
[1] Üstadın, 1939−1978 arası fıkraları vefatından sonra birçok yayınevi tarafından derlenmiş seri kitaplar halinde yayınlanmıştır. Bendeniz “Kalem Kudreti” başlıklı yazıyı, merhûm kayınpederimden miras siyah deri ciltli kalınca “Çerçeve” isimli kitaptan okumuş ve üç gazetede bahsetmiş idim.
[2] Keşke onlar da gerçek polemik yazıları olsalardı!. Zira Yunanca kökenli polemik, aslında fikrî ve edebî konulardaki (biraz da sert olan) kalem tartışmalarıa deniliyor... Merhum edebiyatçı Ahmet Kabaklı, üstad Necip Fazıl’ın taşkın sanatkâr tabiatı ve sımsıkı bağlandığı fikirlerini yansıtan polemikleri yüzünden birçok defa hapse bile girdiğinden bahseder.