İnsanlar; Yaratılış gayesi ile Yaratıcıya Kul olmak için evrene gönderilmiş kadın ve erkeklerdir… İnsan olmak bir ırkın sürekliliği mi? İnsan olmak beşeri duygular ile Haramdan kaçınmak Helâl ile bütünleşmek mi? Kısacası insan ne demek? İnsan dediğimiz canlı bir organizmadır, tarih boyunca aşağılanmış ve yüceltilmiştir ama kimse ortasını bulamamıştır. … İki eli olan, iki ayağı üzerinde dolaşan, sözle anlaşan, akıl ve düşünme yeteneği olan (bu özellik her insana mahsus değildir) canlı türüne insan denilir.
İnsan kelimesi anlamı ve Türk Dil Kurumu sözlüklerindeki karşılığı merak edilen bir kelimedir. Özellikle insan kelimesinin doğru yazılışı, anlamı ve kökeninin bilinmesi cümle içerisinde kullanılması bakımından çok önemlidir.
– Bir kültür içerisinde ve toplum halinde yalayan, düşünme, konuşma yeteneği olan, evreni bütün olarak kavrayabilen, bulguları değiştirebilen ve bulguları biçimlendirebilen canlı, insan.
– Ademoğlu, adem evladı
– Huy ve ahlak yönünden üstün nitelikli kişi
Kur’an-ı Kerim’de İnsan
“İnsan” kelimesi Arapça “ins” kelimesinden türetilmiştir. Beşer, insan topluluğu anlamına gelir ve daha ziyade insan türünü ifade eder. Bilimsel olarak insan kelimesi üzerine yüzlerce makale yaza bilirim, insan kelimesini anlatmak ile bitmez, en başta söylediğim gibi Yaratıcıya kul olmak için yaratıldık. Fatır Suresi 39. ayet insanın yeryüzündeki görevini anlatmaktadır: “O’dur; sizi, yeryüzünde halifeler kılmış olan. Kim küfrederse; küfrü kendi aleyhinedir. Kâfirlerin küfrü Rableri katında ancak gazabı artırır. Kâfirlerin küfrü onlara hüsrandan başka bir şeyi artırmaz.” Burada hilafeti esas itibariyle yeryüzünü imar ve ıslah görevi olarak görmek ve insanın bu görevin gerektirdiği güçlerle donatılmış olduğunu düşünmek yerinde bir tutum olacaktır. Bu noktada söz konusu ayet, en temelde insanın yeryüzünde Allah’ın halifesi olduğunu ifade ederek insanı yaratılan diğer tüm varlıklardan üstün kılmıştır (İsra, 17/70). Bu üstün kılma o derecedir ki, Allah, meleklerden insana secde etmesini, tabii ki saygı gösterme anlamında, talep etmiştir (Araf, 7/11). Bu çerçevede insanın yaratılmışlar arasında en üstün konumda olduğu ifade edilebilir. İnsanın yaratılışına ait bir ayette ise, Allah, “Sonra onu düzeltip tamamlamış ve ruhundan ona üflemiştir. Size de kulaklar, gözler ve kalpler vermiştir. Ne de az şükrediyorsunuz” (Secde, 32/9) buyurarak insanların kutsiyetini ve özel yaratılışını vurgulamıştır. İnsanın bu özel yaratılışı da Tin Suresinde, “Doğrusu Biz; insanı ahsen-i takvim olarak yarattık.” (Tin, 95/4) ifadesi ile betimlenmiştir. Kanaatimizce insanın yaratılışının en iyi ve en güzel bir biçimde olması insanın değerinin ve öneminin en net göstergesidir. İnsanın “ahsen-i takvim” (en güzel şekilde) olarak yaratılması buna açık bir işarettir. Allah tarafından insana verilen yüksek değerin yanında, kulluk bilincinden uzaklaşan insanlar için yapılan zayıf, zalim, hırslı, zararda olan vb. nitelemeler de vardır. Bu bağlamda insanın “eşref-i mahlûkat” olma ile “esfel-i safilin” olma arasında bir çizgide hareket ettiğini ifade edebiliriz. İnsan kulluk bilincini unutmaz ve Allah’a hakkıyla kul olursa en güzel bir şekilde yaratılmış ve âhlâklanmış benliğini eşref-i mahlûkat kılar. Fakat kulluk bilincini unutur ve Allah’a inanmaz, şükretmez ise en güzel şekilde yaratılmış benliğini esfel-i safilin kılar. Allah’ın kuru çamurdan yaratıp kendi ruhundan üflediği insan, bir yandan emaneti yüklenecek kadar cesur, varlıkların en şereflisi, meleklerin secde ettiği, yeryüzünün halifesi, en güzel şekilde yaratılmış (ahsen-i takvim) bir varlık; diğer yandan ise zayıf, zalim, kan dökücü, bozguncu, sabırsız, tamahkar, doyumsuz, nankör, cimri, hırsına ve tartışmaya düşkün, aşağıların en aşağısı (esfel-i safilin)olmaya aday bir varlıktır. Evet, insan, bu özellikleri aynı anda barındıran ve büyük imtihan sahibi bir varlıktır.
En güzel konumda yaratılan insan, arzın halifesidir.Yani, içinde yaşadığımız şu dünya sarayının halifesi, sultanı insandır. Bir devlet başkanı nereye gitse, basın mensupları onun peşindedirler. Ağzından çıkan her şeyi kaydederler. Sosyal medyada her yaptığımızı kayıt altına alırız ya onun gibi, yeryüzünde halife olarak gönderilen her insan, bu yüce rütbesinden dolayı “Kirâmen kâtibin” denilen meleklerce yakın takip altındadır. Bu melekler, o insanın her sözünü ve amelini kaydederler.
Âlemde ne varsa numuneleri insanda vardır. Ruhu ruhlar âleminden, hafızası levh-i mahfuzdan, hayali âlem-i misalden haber verir. Elementleri kâinattaki elementlerdendir. Vücudundaki tüyler yeryüzündeki ağaçlardan; kemikler yeryüzündeki taş ve kayalardan; bedeninde cereyan eden kan; ve gözünden, kulağından, burnundan ve ağzından akan ayrı ayrı sular yeryüzündeki nehirlerden ve çeşmelerden, madeni sulardan izler taşır. İnsan için yer yüzü yaratılmış.
Yüce Allah biz kullarına sonsuz merhameti ile muamele edip sayamayacağım kadar çok nimetler hediye etmiş ki şükretmiyoruz. Hatta asilik edip nankörlük ediyoruz, insan olmanın gayelerini unutup sanki dünyada sonsuza kadar kalacakmışız gibi nefs ve şeytanın istekleri doğrultusunda yaşıyoruz. Yalan, nankörlük, adaletsiz hükmetmek, taraflı ve yanlı adalet dağıtmak, mazlumu ezmek, riyakarlık, gıybet, dedikodu vs. büyük ve küçük günahlar normalleşmiş günah olduğunu unutmuşuz hayatımızın bir parçası olmuş kısaca insan olduğumuzu unutmuşuz. İnsan olmak gayesi ile sizleri yüce Allah’a emanet ediyorum, hoşça kalın. ( Kaynak: Kuran-ı Kerim, Sorular ile İslamiyet, Dünya Bülteni 2017)
YORUMLAR