Marketler, Kutsal Zam Listesi ve Meclisin Sessizliği

Ara 15, 2025 - 08:57
Marketler, Kutsal Zam Listesi ve Meclisin Sessizliği

Marketler, Kutsal Zam Listesi ve Meclisin Sessizliği

Merhaba,

Memura %15…
Emekliye %15…
İşçiye %15…
Asgari ücretliye yine %15…

Devletin anlattığı tablo bu.
“Ben herkese ayrı ayrı küçük dokunuşlar yaptım” diyor devlet.
Ortalama zam: %15.

Peki, sahada ne oluyor?

Marketler  -  bu dört ayrı %15’i alıyor, üst üste koyuyor ve vatandaşa şu faturayı kesiyor:
“Devlet %60 zam yaptı.”

Yanlış anlaşılmasın…
Bu toplamı yapan devlet değil.
Bu market matematiği.

Devlet diyor ki:
“Ben toplu zam yapmadım.”

Market cevap veriyor:
“Ben topladım kardeşim.”

Matematik mi bu?
Hayır.
Bu fırsatçılığın dört işlemi.

Sonra ne oluyor?

Market bir sabah uyanıyor…
Vitrinin rengine bakıyor…
Kahvesinden bir yudum alıyor…
Ve kendine şu tarihi kararı alıyor:
“Bugün %60 zam yaptım.”

Yetiyor mu?
Yetmiyor.

Çünkü marketler yedi Maddelik Kutsal Zam Listesini devreye sokuyor:

  1. Akaryakıt zamlandı: +%15
  2. Dolar kıpırdadı: +%15
  3. Enflasyon arttı: +%15
  4. Servis pahalandı: +%15
  5. Yan dükkân zam yaptı: +%15
  6. Tedarikçi yükseltti: +%15
  7. Bir de bonus madde: “Garanti zam hakkı”: +%15

Hesap ortada:
7 × %15 = %105
Üstüne bir de “devlet %60 zam yaptı” yalanı…

Toplam: %165.

Sonuç mu?

Devletin ortalamada verdiği %15, marketler tarafından %165 olarak geri alınıyor.

Bu ekonomi değil.
Bu matematik değil.
Bu, vatandaşa kurulmuş organize bir pusu.

Burada sadece vatandaş mı eziliyor?
Hayır.

Üreticiye de hak ihlali yapılıyor.
Tarlada domates 10 lira.
Markette 79 lira.

Elma bahçede 15 lira.
Rafta 85 lira.

Mandalina dalında 5 - 10 lira.
Kasada 80 lira.

Üretici kazanamıyor.
Vatandaş alamıyor.
Kazanan kim?
Aradaki düzen.

Bu tabloya “enflasyon” diyen kendini kandırır.
“Maliyet arttı” diyen vatandaşı kandırır.

Bu işin adı açık:

  1. Keyfi fiyatlandırma
  2. Kâr iştahının taşması
  3. Denetim boşluğu
  4. Piyasanın mafyalaşması

Ve biz hâlâ buna “serbest piyasa” diyoruz.

Kusura bakmayın…
Bu serbest piyasa değil.
Bu, serbest soygun.

Bir de işin kira cephesi var.

Komşu artırdı diye kira artıran…
Dolar kıpırdadı diye kapıya dayanan…
Enflasyon yükseldi deyip mevcut kiracıyı bezdiren bir düzen…

Bu bir kira borsasıdır.
Ve çözümü de bellidir.

Ev sahibi kira işinden çıkacak.
Kira işini belediye yönetecek.
Ev sahibi evi bildirir, gerisini sistem belirler.

Metrekareye göre…
Konuma göre…
Bina yaşına göre…
Bölge ortalamasına göre…

Ev sahibi “kira baronu” olamaz.
Bu kadar net.

Peki, bu düzen kimin işine gelmez?
Emlakçıların.

Gelelim siyasete…

Devlet diyor ki:
“Herkese yaklaşık %15 zam verdim.”

Marketler diyor ki:
“Ben hepsini topladım. Yetmedi, kutsal zam listemi de ekledim. Geçmiş olsun.”

Vatandaş daha maaşı eline geçmeden, %165 zam altında eziliyor.

Bu noktada sorular basit:

Meclis ne iş yapıyor?
Adalet varsa neden vatandaşa ve üreticiye uğramıyor?

Cevap basit:

Bu ekonomik koşullarda iktidarın sorumluluğu kadar, muhalefetin temsil ettiği toplumsal öncelikler de sorgulanmalıdır.

Şunu açıkça söyleyelim:

Vatandaşa hak ihlali yapılıyor.
Üreticiye hak ihlali yapılıyor.
Ve ne yazık ki bazı milletvekilleri, marketlerin fiyat düzenine ses çıkarmıyor.

Altını çizelim:
Vatandaşın ve üreticinin avukatlığını yapan milletvekillerini tenzih ederim.
Sözüm onlara değil.
Sözüm, bu düzene sessiz kalanlara.

Son söz şu:

Bu düzenin adı ekonomi değil.
Bu, vatandaşı ezme mekanizmasıdır.

Bir ülkede fiyatı devlet değil,
Market psikolojisi belirliyorsa…

O ülkede ekonomi yoktur.
Duygusal fiyatlandırma vardır.

Ve faturayı kim ödüyor?
Her zamanki gibi: Vatandaş.

Unutmayalım:

Devlet bürokrasiyi etkin denetime alırsa, marketlerdeki fiyatlama sistemini kısa sürede disipline edebilir.

 “Ekonomiyi rakamlar değil, denetimde zafiyete düşen bürokrasi ve irade boşluğu yönetiyor; bedeli ise vatandaş ödüyor.”

Selam ve saygılarımla