NARKO-TERÖRÜN GÖLGESİNDE: UYUŞTURUCU VE ŞİDDETİN KÜRESEL ÇIKMAZI

Eyl 2, 2025 - 13:12
Eyl 3, 2025 - 11:32
NARKO-TERÖRÜN GÖLGESİNDE: UYUŞTURUCU VE ŞİDDETİN KÜRESEL ÇIKMAZI

Dünya siyaseti ve güvenliği üzerine konuşurken çoğu zaman “terör” ve “uyuşturucu” kelimelerini ayrı ayrı duyarız. Oysa son kırk yıldır bu iki kavram, birbirine sıkı sıkıya bağlanmış durumda. Bugün küresel güvenliği tehdit eden en karmaşık sorunlardan biri, hiç kuşkusuz narko-terörizm.

 Terör örgütleri, ideolojik ya da siyasi hedeflerini sürdürürken aynı zamanda uyuşturucu üretimi ve kaçakçılığından milyarlarca dolar gelir elde ediyor. Bu durum, sadece uluslararası güvenliği değil, toplumların sağlığını ve genç nesillerin geleceğini de tehdit ediyor.

Terör ve Uyuşturucunun Kesişen Yolu

Terör örgütlerinin yaşaması için iki temel şeye ihtiyaç vardır: insan kaynağı ve finans. İnsan kaynağı ideolojiyle sağlanabilir, fakat finansman olmadan hiçbir örgüt uzun süre ayakta kalamaz. İşte tam bu noktada uyuşturucu devreye giriyor. Kolay pazarlanabilen, yüksek kâr getiren ve izini sürmesi zor olan uyuşturucu maddeler, örgütler için adeta “kara altın” niteliğinde.

1980’lerden itibaren Latin Amerika’da kokain ticareti ile büyüyen karteller, terör örgütleriyle iş birliği yapmaya başladı. Aynı dönemde Asya’da afyon üretimi Taliban gibi örgütlere büyük gelir sağladı. Orta Doğu’da ise PKK, uzun yıllardır Balkan rotası üzerinden Avrupa’ya giden eroin ticaretinde kritik bir aktör olarak karşımıza çıkıyor.

Dünyadan Çarpıcı Örnekler

FARC (Kolombiya): Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri, 1960’larda ideolojik bir gerilla hareketi olarak doğdu. Ancak 1980’lerden itibaren kokain üretimi ve ticareti örgütün ana gelir kaynağı haline geldi. Bir dönem yıllık 1 milyar doları aşan gelirle dünyanın en zengin silahlı örgütlerinden biri haline geldiler.

Taliban (Afganistan): Afganistan, dünyanın en büyük afyon üretim merkezidir. Taliban, tarlalardan toplanan afyonun hem üretim hem de sevkiyat aşamalarında “vergi” adı altında büyük gelir elde ediyor. Birleşmiş Milletler raporlarına göre, Taliban sadece 2020 yılında uyuşturucudan yaklaşık 400 milyon dolar kazanç sağladı.

PKK/PYD (Ortadoğu): Avrupa’ya giden eroin rotasında “geçiş vergisi” ve doğrudan kaçakçılık faaliyetleriyle gelir elde eden PKK, Türkiye’nin güvenlik raporlarında “narko-terör”ün en önemli aktörlerinden biri olarak gösteriliyor. Avrupa polis teşkilatlarının raporları da örgütün uyuşturucu ticaretinde aktif olduğunu doğruluyor.

ETA ve IRA (Avrupa): Daha sınırlı ölçekte olsada, Bask ve İrlanda merkezli örgütler, finansman için zaman zaman uyuşturucu ağlarına bulaştılar. Bu örnekler, uyuşturucunun sadece “doğuya özgü” değil, evrensel bir sorun olduğunu gösteriyor.

Gelir Modelleri

Narko-terör örgütleri tek tip bir yöntemle değil, farklı stratejilerle gelir elde eder:

1. Doğrudan üretim: Tarlaları kontrol ederek uyuşturucu ekimini sağlamak.

2. Kaçakçılık ve lojistik: Uyuşturucu maddelerin taşınmasında aktif rol almak.

3. Vergilendirme: Geçiş güzergâhlarını kontrol ederek kartellerden veya kaçakçılardan “haraç” almak.

4. Dağıtım ağına ortaklık: Özellikle Avrupa’da sokak satıcılarıyla bağlantılar kurmak.

5.Kendi ağlarını kurmak: Çeteleşme ile kendi satış ağlarını kurmak, torbacı diye tabir ettiğimiz kişiler ile bireylere madde temin etmek.

NOT:  Bu sistem ile narko maddelerin satışını yapan-yaptıran kişiler, bir zaman sonra ya kendileri de bu maddeleri kullanmaya başlıyor ya da bu maddeleri kullanan insanlar, kullandıkları bu maddelere finans sağlamak için kendileri de satmaya başlıyor.

Bu şekilde karanlık bir organizasyonun içinde piyon olan bireyler, kullandıkları narko maddelerin etkileriyle suni bir özgüven eşliğinde kendilerini bir suç sarmalı içinde buluyor ve cinayet, gasp, hırsızlık, adam kaçırma, haraç gibi birçok suçun faili ve ortağı oluyor.

Bu gelir modelleri sayesinde örgütler, sadece ayakta kalmakla kalmıyor, aynı zamanda silahlanıyor ve siyasi etkilerini artırıyorlar.

Türkiye’nin Zorlayıcı Konumu

Türkiye, jeopolitik olarak kritik bir noktadadır.

Balkan rotası: Afganistan’dan çıkan eroin, İran üzerinden Türkiye’ye ulaşıyor ve buradan Avrupa’ya dağıtılıyor. Bu hat, PKK başta olmak üzere birçok yasa dışı aktörün faaliyet alanı. Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma’nın operasyonları, her yıl tonlarca uyuşturucu yakalasa da, ticaretin tamamen engellenmesi gerçekten çok zor!

Korunma ve Farkındalık Yöntemleri

Narko-terörle mücadele sadece güvenlik güçlerinin omzuna bırakılacak bir iş değil. Bu, toplumsal bilinç gerektiren bir süreç. İşte bazı kritik noktalar:

Eğitim: Gençlere erken yaşta uyuşturucunun zararları anlatılmalı. Okullarda farkındalık programları artırılmalı.

Aile İletişimi: Çocuklarıyla güçlü iletişim kuran aileler, onları kötü alışkanlıklardan korumada daha başarılıdır.

Toplumsal Duyarlılık: Uyuşturucu satışı ya da kullanımı görüldüğünde “bana ne” demek yerine güvenlik güçlerine bildirmek, sorumluluk bilinci olmalıdır.

Uluslararası İş birliği: Narko-terör sınır tanımayan bir suçtur. Dolayısıyla ülkeler arası istihbarat paylaşımı ve ortak operasyonlar kritik önemdedir.

Alternatif Ekonomi: Uyuşturucu tarlalarına bağımlı bölgelerde alternatif tarım projeleri desteklenmelidir. Afganistan ve Latin Amerika’da bu yönde bazı başarılı örnekler vardır.

 Sonuç: Sessiz Savaşın Farkında Olmak

Narko-terör, günümüz dünyasının en sinsi savaşlarından birini yürütüyor. Silahların gölgesinde, milyonlarca insanın hayatını zehirleyen uyuşturucu, terörün en güçlü finans kaynağı haline gelmiş durumda. Türkiye gibi stratejik konuma sahip ülkeler için bu mesele, sadece bir güvenlik sorunu değil; bir gelecek meselesi.

Bu yüzden narko-terörle mücadele, sadece operasyonlarla değil; eğitimle, aile bağlarını güçlendirmekle, uluslararası iş birliğiyle ve en önemlisi toplumsal farkındalıkla yürütülmeli. Çünkü bu sessiz savaşta en güçlü silah, bilinçli ve dirençli toplumlar olacaktır.

ÖNEMLİ UYARI:

Eski zamanlarda, bilinen çete ve suç örgütleri, halk tabiriyle racon biliyor, yanında çocuğu olan, eşi olan düşmanlarını dahi görmezden geliyordu!

Günümüz çeteleri bu racon diye tabir edilen, yeraltı dünyasının görünmez geleneklerinden çok uzakta, bırakın çocuğu, eşi, artık Devlet'imizin güvenlik güçlerine bile silahla mukavemet ediyor!

İşte bunun altında yatan en büyük sebep, kullandıkları narko maddeler!

Bu maddeleri kullanan kişiler, adeta kendi avatarlarını yaşatıyorlar, hayatın gerçekliğinden tamamen kopmuş durumdalar, 3 bin yıl hapis cezası almak ile 3200 yıl ceza almak arasında bir fark görmüyorlar!

Kendi avatarlarını hayatta tutmak için, sonucu ne olursa olsun suç işlemeye hazırlar!

23 Eylül 2024 tarihinde, İstanbul -Ümraniye 'de menfur bir şekilde Şehit edilen Polis Memuru Şeyda Yılmaz' ı ve tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum.

İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı'na tavsiyemiz o dur ki;

Sınıf ayırmadan, bütün kolluk birimleri, narkotik kursu almalı, özellikle genç henüz asaleti tasdik olmamış tecrübesiz polis memurları, şarjörlerinin en üstünde manevra mermisi bulunmalı, sivil polislerin tabancalarını görünmeyecek şekilde taşımaları ve ketumiyetleri sağlanmalı, ayrıca trafik uygulamaları da dahil, diğer tüm önleyici hizmetler ve yol emniyet uygulamaların da çapraz güvenlik tedbirleri alınmalıdır.

Toplum destekli polis güçlendirilmeli, her mahalleye, her sokağa hakim olmalıdır.

Ayrıca aileler;

Bu kaosa saplanmış olan en yakınınızda ki kişiler dâhi olsa, koruma içgüdüsü ile durumu saklamaya çalışmak ileride çok büyük ve elem verici olaylara sebebiyet verecektir.

Bu gerçekten hareketle, çocuklarınızın üniforma sevgisi ile büyümelerini sağlayın ve hayatın olağan akışına aykırı gördüğünüz her konuda Devlet'imizin ilgili birimlerinden yardım istemekten çekinmeyin!

Bir kişi kurtulursa bir aile kurtulur, bir aile kurtulursa Toplum kurtulur !