Serbest seçimlerde yüzde doksan oy alsanız bile siz bu memlekette gerçekten iktidar olamazsınız. Zaten demokrasi sadece bir kemmiyet meselesi, çoğunluğun iktidar olması rejimi değildir. Madalyonun arka tarafında keyfiyet vardır, vasıf vardır, güçlü olmak vardır.
Güçlü değilseniz yüzde doksan değil, yüzde doksan dokuzla seçimi kazansanız yine iktidar olamazsınız. İktidar olabilmek ve iktidarda kalabilmek için muktedir olmak gerekir. Yani güçlü olmak.
Bizde, Pembeler İslâm’ı ve dindar Müslümanları tehlike, tehdit ve iç-düşman olarak gördükleri için İslâm’a ve dindar Müslümanlara yol yoktur, izin yoktur.
Pembelerin safında bir de “benzetilmişler” vardır. Köken itibarıyla Müslümandırlar ama Pembelerin eğitimi, propagandası, telkinatı, beyin yıkaması ile onlara benzemişler ve İslâm’ın karşısında yer almışlardır.
Peki Müslümanlar bugünkü durumdan nasıl kurtulacaklar? Birinci madde: Kesinlikle kelle sayısıyla, rakam çokluğuyla, seçimleri kazanmakla kurtulamazlar.
İkinci madde: Müslümanların kurtuluşu keyfiyetle, vasıfla, güçle, üstünlükle olur. Kurtuluş kendi vatanında kendi kimliğine, kendi kültürüne, kendi kişiliğine, kendi medeniyetine, kendi tarihine, kendi inançlarına uygun bir hayat sürebilmektir.
Kurtuluş, kendi vatanında, temel insan hakları ihlâl edilmeksizin yaşayabilmektir. Kurtuluş, esaretten hürriyete, zilletten izzete kavuşmaktır. Bugün insanlığın en temel değeri din, inanç, fikir, vicdan hürriyetidir.
Din sömürücüleri en azılı, en fanatik, en agresif din düşmanlarından daha zararlı, daha tahripkâr, daha tehlikelidir. Din sömürücüleri İslâm’ın ve Müslümanların önündeki en büyük engeldir. Din sömürücüsünün imanı falan hep yalandır. Din sömürücüleri sözde hizmetlerine sıfırdan başlarlar ve kısa zamanda dolarla milyoner olurlar.
Din sömürücüsü kendi şahsî menfaati, ikbali, nüfuzu, benliği, şöhreti uğrunda dini de satar, vatanı da satar, milleti ve devleti de…
Bilhassa siyaset kültürü, iletişim, gazetecilik, yayıncılık, hukuk, mimarlık, şehircilik, güzel sanatlar, eğitim ve üniversite hocalığı dallarında vasıflı gençler yetiştirmeliyiz.
İmam-ı Gazalî’ler, Abdülkadir Geylanî’ler, Hasan Şazelî’ler, Şeyh Şâmil’ler, Emîr Abdülkadir’ler, Selahaddin Eyyubî’ler yetiştirilmesi gereklidir.
Büyük hikâyecimiz, merhum Ömer Seyfeddin’in “Pembe İncili Kaftan” isimli bir hikâyesi var. Okumayanlar hemen okusunlar, okumuş olanlar bir kere daha okusunlar. Bize o hikâyenin kahramanı gibi adamlar lâzımdır.
“Allah için kurban, küp için kavurma…” zihniyeti bizi bugünlere getirmiş bulunuyor. Aklımızı başımıza toplamazsak içi ateş dolu uçuruma düşeriz. Şu anda kenarındayız… Bizi aldatan bizden değildir. Aldanmayallım, ágâh olalım. 10.09.2022
YORUMLAR