Geçtiğimiz hafta İstanbul Şişli’de bir hasta yakını doktorun boğazını kesti.
-Ondan önceki hafta Denizli’de yine bir hasta yakını bir hemşire ve doktoru darp etti.
-Yine bir süre önce Erzurum’da bir hasta yakını doktoru komaya girinceye kadar dövdü.
-Ve yine Kastamonu Eğitim Araştırma Hastanesi’nde Uzman Dr.Fatma Akyel’de tıpkı Türkiye’nin diğer şehirlerinde olduğu gibi bir hasta yakınının saldırısına uğradı.
Televizyonlarda ve haber sitelerinde gün geçmiyor ki bir sağlık çalışanının saldırıya uğramadığı haber yayınlanmasın. Hemen hemen her hafta bir sağlık çalışanının saldırıya uğradığı haberleri bugünlerde çok daha fazla duyar olduk.
Ben anlamıyorum bu insanları, daha düne kadar Covid-19 Salgını nedeniyle sokağa dahi çıkamadığımız günleri ne çabuk unuttuk.
Türkiye genelinde büyük özveri ile görev yapan sağlık çalışanları, toplumun salgından dolayı bir birine yaklaşmaktan korktuğu bir dönemde bu cefakar insanlar hastanede kendilerini izole ederek, evlerine gitmeyerek misafirhanelerde aylarca kalarak bizlere hizmet etmediler mi?
Devamında 40 derece sıcaklıkta insanların evlerinin önüne dahi çıkamadığı bir ortamda bu cefakar sağlıkçılar üzerlerinde naylon veya muşambadan yapılmış branda elbiselerle kanter içinde kalarak bizim annemizi, babamıza, evlatlarımızı, yakınlarımızı tedavi etmediler mi?
Tabiki bu saydıklarım toplumun genelini yansıtmıyor. Kendini bilmez üç-beş dengesizin doktorlara ve diğer sağlıkçılara fevri saldırılarını da tolumun geneline bağlamamak lazım.
Şunu iyi anlamamız lazım…
Sağlık çalışanları yorgun, sağlık çalışanlarının psikolojisi de tam yerinde olmayabilir. Neden? Çünkü tam tamına 1.5 yıldır izin yapmadılar, bu süre içinde hep fedakarlık gösterdiler, hepsi büyük bir özveri ile dil, din, ırk ayrımı yapmadan dün olduğu gibi bu zorlu salgın sürecinde de görevlerini en iyi şekilde yapmaya çalıştılar. Onlara ne kadar teşekkür etsek azdır.
Peki bizler şimdi ne yapıyoruz?
Hastanede yakınımız biraz fazla sıra bekledi diye, yada doktor güler yüzlü davranmadı diye, veya doktor sesini biraz yükseltti diye, fındık kabuğunu doldurmayan gerekçelerle onların dünkü fedakarlığını unutarak hemen saldırıya geçiyoruz. Çok yazık, hem de çok çok yazık.
Toplumun çoğunluğunu oluşturan sağ duyulu insanlar bu türlü saldırılara pirim vermiyor ve hemen müdahale ediyorlar. Üç beş kendini bilmez şahsın sudan sebeplerle sağlıkçılara saldırmasını, hakaret etmesini ve fiziki müdahalede bulunmasını aklı başındaki hiçbir insan kabul etmez ve etmeyecektir de.
Aslında toplumda sayıları çok az olan bu ve buna benzer şahısların özel bir eğitimden geçirilmesi gerekiyor. Toplum psikolojini, devamında (Ben, biz, bizler yani toplum) birer zinzirin halkası olduğumuzu bu az sayıdaki psikoloji bozuk saldırganlara daha iyi anlatmamamız hatta özel terapilerle rehabilite edilmesi gerekiyor.
Sözü fazla uzatmadan dünyanın neresinde görev yaparsa yapsın sağlıkçılara yapılan saldırıları kınamalıyız devamında toplum olarak da tepki göstermeliyiz. Bunu hem insanlık adına yapmalıyız hemde toplumdaki sürdürülebilirliği devam ettirmek adına…
Nasıl, hayatımızın en zor anlarında kendi canımızı ve yakınlarımızı onların şefkatli ellerine teslim ediyorsak, aynı sevgi, saygı ve inceliği bizler de onlar için bir gün değil her gün göstermeliyiz…
Son olarak; Ülkemizin her köşesinde, İnsan hayatının kutsallığından ödün vermeden,(ÖNCE İNSAN ve SAĞLIK) diyerek sonsuz sabır ve üstün gayret ile çalışan tüm sağlık çalışanlarımıza sağlık, mutluluk ve huzur dilerim.
İyi ki varsınız…
GÜNÜN SÖZÜ
“Sağlığı olanın umudu, umudu olanın her şeyi var demektir.”
YORUMLAR